Hem yazık ve hem de ayıp!..

A -
A +

Salı sabahı bir gazete haberi: "Fatih Terim, yalan haber yapan medya kuruluşlarına bugünden itibaren yaptırım uygulamaya başlayacaklarını belirterek, kulübün internet sitesinden bu tür haberleri ve yazanları ilân edeceklerini söyledi. Terim, 'Bu kadar yalan haber nasıl yazılabiliyor, anlamıyorum. Hagi istifa etti diye hemen bize getirmeye çalıştınız. Biz armut muyuz? Sizi illaç ki buraya sokmayalım mı? Bizim aleyhimize çalışırsanız sizi niye buraya alalım ki? Yok yardımcılarım değişiyor, İtalyanlar geliyor. Yok Lucescu, (Hakan Ünsal'ı oynatmıyorsanız bize verin) diyor. Artık yeter. Bıktık usandık. Birileri bizi başka kulüplere benzetmeye çalışıyor. Galatasaray'ın içinde karışıklık varmış gibi gösteriliyor. Futbolcularımın Ramazan'da bile nasıl çalıştığını herkes biliyor. Ama yapılan haberlerle hakları yeniyor. Yeter artık, illallah geldi. Allah cezasını, belasını versin böyle haberciliğin. Canımıza tak etti' dedi." Yalan haber!.. Yalan haber!.. Yalan haber!.. Acaba, spor sayfalarımızdaki "hangi haber doğru?" Bilmiyorum, bilemiyorum!.. Spor sayfasını beğendiğim ve güvendiğim bir büyük gazetemizde, Ankara'dan bir haber... Haberin altındaki imza "çok takdir ettiğim ve inandığım" bir spor yazarının... Bu sebeple "haberi soruşturmadan", yani "doğru" kabul ederek bir yazı yazıyorum; ertesi gün "bizzat" Gençlik ve Spor Genel Müdürü arayarak, "Yok böyle bir şey... Biz böyle bir şey yapar mıyız" diyor!.. Letonya milli maçında Hakan Şükür yedek kulübesinde bile yok... Ertesi günden itibaren "dedikodunun, iddianın, komplo teorilerinin bini bir para!.." "Arkadaşları adına prim pazarlığı yaptı, onun için kadro harici bırakıldı" diyenler, yazanlar var.. "Hakan Şükür, Şenol Güneş'ten 'Yorgunum, moralsizim, beni dinlendir' diyerek izin istedi ve tribüne gönderildi" diyenler, yazanlar var!.. "Şenol Güneş, 'oruçlu olan, antrenmanlarda, moralsiz, yorgun ve isteksiz görünen' Hakan Şükür'ü rövanş maçına sakladı, Letonya'daki maçta çok koşacak, üzerimize gelecek olan rakibimizin boşaltacağı sahadan yararlanabilecek, kontratağa yatkın ve karambol golleri atabilecek İlhan-Nihat ikilisini tercih etti" diyenler ve yazanlar var!. "Hocası yedek soyunduracaktı, yedek çıkmayı içine sindiremediği için kadroya alınmamasını istedi ve hocası isteğini kabul etti" diyenler, yazanlar var!. Bunların "hangisi doğru?" Bu doğruyu bulmak için de "fal bakmaya gerek yok!." Milli Takım kafilesinde "güvenilen, inanılan" iki-üç kişiyle konuşmak "doğruyu bulmaya yeter de artardı bile!.." Amma... Bu yapılmadı!. (Ben telefon ettim, araştırdım; son iki iddianın doğru olduğunu öğrendim.) 4 gün sonra "Letonya ile hayati bir maç oynayacak olan" Milli Takım'ın içine "adeta" dinamit kondu!.. Şenol Hoca'yı yemek için.. Hakan Şükür'ü bitirmek için.. Hatta "Halûk Ulusoy'un yerine Şenes Erzik'i getirme" hayalinin kapılarını açmak uğruna... Milli Takım "gözden çıkarıldı!.." Manşet üstüne manşet... Haber üstüne haber yapıldı... Ve , "tüyler ürpertici" dedikodular "doğru" kabul edilerek, "yorum üstüne yorum yazıldı!.." Ne iz'anla, ne insafla, ne vicdanla bağdaşacak bir tablo!.. "Hakan bu takımda oynamaz" diye bas bas bağıranlar bile, bu defa "timsah gözyaşları dökerek", Hakan'ın tribünde oturmasını ele alıp, hem Şenol Hoca'yı, hem de Hakan Şükür'ü yemek için yazmadıklarını bırakmadılar!. "Özel hayatına dikkat etmiyor... Bitik halde... Koşamıyor, vuramıyor... Fenerbahçe'de oynayamaz" diye haftalardır yazdıkları Tuncay'ın "milli maçta neden oynatılmadığının" hesabını sordular!.. "Takımında yedek bile olamayan Okan oynar mı" diye kıyamet koparanlar, "İnter'de de devam eden yılların Emre-Okan birlikteliğini, alışkanlığını" göz ardı edip takımında "Sergen'in yedeği" olarak tutulan Tümer'in oynatılmamasını "büyük hata" diye göstererek, ortalığı velveleye verdiler!.. Maçın "art niyetli" hakemini göklere çıkardılar!.. Mesela, bir zamanlar "Galatasaray'ın Erzurum'da başına gelen" ve bir ikinci lig takımı tarafından Türkiye Kupası'ndan elenmesine sebep olan "buzlanmış sahayı" hiç yokmuş sayarak, "teknik analizler" yaptılar!.. Böyle bir sahayı görünce, oyuncularına haklı olarak "orta alanı uzun toplarla geçin" diyen bir teknik direktörü, "neden böyle oynattın" diyerek top ateşine tuttular!.. Kısacası, "çift maçlı bir eleme turunun 90 değil 180 dakika olduğunu" unuttular, "Fırsat bu fırsat, vur abalıya" diye gazete sayfalarını, TV ekranlarını doldurdular!. Yazık!.. Ve... Bir başka gazetede bir başka haber: "Voleybol Federasyonu Başkanı Prof.Dr. Hüsnü Can, Milli Takımımız'ın Dünya Kupası'ndaki performansını eleştirenlere sert tepki gösterdi. Can, 'Bu büyük başarıyı tenkit edenler var. Kenya'dan kovulmuş Nejat Sancak, Milli Takım'a akıl veriyor. Bunlar içimizdeki İrlandalılar değil, balta girmemiş ormanlardan gelen Afrikalılardır. Bu çocukları eleştirenleri şiddetle kınıyorum' dedi." Bir "profesör" olan Federasyon Başkanı "bu sözleri söylemişse" ve "haber doğru ise", hep berabere dememiz gerekir ki: "Hoca... Hoca... Bunlar nasıl sözler? Bir profesöre yakışıyor mu? Ayıp değil mi? Bu sözü şiddetle kınar ve sahibine iade ederiz!." Bilmem ki; diyecek miyiz, diyebilecek miyiz? Ben "spor medyamızdaki tabloya bakarak", maalesef "diyemiyorum!.." Çok yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.