Çok açıktır ki, yanılmışız, hem de "çok şeyde" yanılmışız; "öncelikle ve hemen" akla gelenleri sıralamam gerek.Bir; çok ama çok kişi, "Evet, olumlu çok şey yaptı, İtalyan hocaların oyuncak haline getirdiği ve bitirdiği Galatasaray Futbol Takımı'nı toparladı, nefes kesen şampiyonluk yarışına soktu ve şampiyon yaptı ama, gene de Galatasaray elbisesi ona bol" diyen, "böyle düşünen ve hatta yazan" benim gibiler de dahil olmak üzere, hemen hemen hepimizi yanılttı!..
İki; Ligin son maçlarında 1-0'lık sonuçları ve şampiyonluğu getiren ve de Galatasaray'a oynattığı "yediğinden çok atmaya" dayanan futbolu ters yüz edip, "Önce yeme, sonra atarsın" futbolu yüzünden yerden yere vurduğumuz Hamza Hoca, Kupa Finali'nde "takımın futbolunu yeniden ters yüz etti"; oynattığı futbol; "Yiyebilirsin ama fazlasını atmalısın" oldu. Doğrusu "şampiyonluk sarhoşluğu, kutlamaları, hırs ve konsantrasyon boşalmasından sonra", evet sadece 2.5 gün sonra, "bir takımı toparlayıp", dahası "ülkenin en iyi futbol oynayan takımı önünde", bitmedi, "en çok gol atan takımı önünde", gene bitmedi; "onun evinde" Türkiye Kupası'nı alıp, İstanbul'a dönmek, "göreve başladığı 2/3'lük bir sezonda", tarih yazarak "Kulübü'nün tarihine 4'üncü yıldızı çakmak" ve de "Çift Kupalı bir sezona damga vurmak" doğrusu her babayiğidin yapacağı bir şey değildi. Galatasaray tarihinde "böyle bir başarıya imza atan" kaç teknik adam vardı?..
Evet, "bütün bunlar olurken", Hamza Hoca, her insanın, her hocanın yapabileceği hatalar da yaptı. Dahası, "şanslıydı!.."
Ama, "inancı olan insanlar için", Hamza Hamzaoğlu'na "şansın yardım etmesi", hiç de sürpriz olmadı; zira o dürüst, o temiz, o inançlı, o çalışkan, o iyi niyetli, o "kibrin ve egonun esiri olmayan" bir insandı, bir hoca idi!..
Kutluyorum, onu, iki kupayı da hak etti; doya doya kutlamak hakkıdır!..
İnanıyorum ki; Galatasaray'a "başarılı sezonlar, günler ve geceler" yaşatmaya devam edecektir!..
Üç; İtiraz eden çok olacaktır, ama ben "doğru bildiğimi ve gördüğümü" yazacağım; "Galatasaray hâlen bu ülkenin en kaliteli takımıdır" ve "kalite bakımından öve öve bitirilemeyen" Fenerbahçe'nin de önündedir. Fenerbahçe'de bir Muslera yoktur, bir Sneijder yoktur, bir Burak yoktur, bir Selçuk yoktur, bir Yasin yoktur, hatta bir Hamit, bir Melo yoktur!..
Ne vardır; hatırlayalım; bir zamanlar "Galatasaray'ın Büyük Mehmetli, Küçük Mehmetli bir kadrosu" vardı; büyük başarılara imza atmışlardı, ne var ki, bir gün gelmiş, "kâğıt üzerinde büyük görünen bu kadro", saha içinde "önüne gelene yenilir" duruma düşmüştü; kâğıt üzerindeki "kalite ve büyüklük" sahaya inemiyordu, artık. İşte "Fenerbahçe'nin sorunu buydu" ve "bunu anlayan" Fenerbahçe yöneticileri, işte bu yüzden "Bize en az 7-8 oyuncu gerek" demeye başlamışlardı!..
Evet, elbette "Galatasaray'a da en az 4 mevkide, ilk on birde oynayacak oyuncular gerekiyordu" ama "iskeleti teşkil eden ve kaliteye imza atan, daha nice yıllar oynayacak yıldızları vardı" ve yapılması gereken "bu iskeleti ve kaliteyi sadece takviye etmekti!.."
Dört; Fetret Devri'ne rağmen, parasızlığa rağmen, "gelen giden" başkanlara ve "giden gelen" hocalara rağmen, Galatasaray'ın, "şampiyonluk yarışı yaptığı" büyük rakiplerine göre, "daha iyi yönetildiği" ortada idi. Bunda da yönetim şanslıydı, zira "tutunabileceği, kendisini taşıyacak sağlam bir kolona sahipti"; "gereken parayı bulan, veren, ön plana çıkmayan, övünmeyen", dünün yöneticisi, bugünün başkanı, Dursun Özbek!..
Dursun Özbek - Hamza Hamzaoğlu ikilisi "yeni sezonda ne yaparlar"; yaşayıp göreceğiz ve de elbette "yarından başlamak üzere" görüşlerimizi yazacağız!..