Hoş geldi, sefa geldi!..

A -
A +

Ligler başlarken, Futbol Federasyonu'nu, "kötü tezahürat - tribünde şiddet - şike - teşvik primi" konusunda yaptığı "yönetmelik değişiklikleri"için kutluyorum!. Getirilen "ağır cezalar", Türkiye'de ilk defa "ciddi" bir mücadelenin yapılacağı hissini uyandırıyor!.. Şimdi beklediğimiz "yeni hükümlerin liglerin ilk haftasından itibaren hayata geçirilmesi"; yani uygulanması!.. Hemen söyleyeyim; Almanya'da oynanan Galatasaray - Beşiktaş Süper Kupa maşında tribünlere asılan "iğrenç pankart" için Federasyon'un ne yapacağını da merakla bekliyoruz; "ne yapacağı", yeni değişikliklerin "nasıl uygulanacağı" yönünde ilk işaretleri verecek!.. "Amacımız Fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak" diyen, diyebilen yöneticilerin tribündeki aynasıdır, o "çirkin" pankart!.. O pankart bile gösteriyor ki; "düşmanlık tohumları", tribünlerde ekilmiyor; yöneticilerin ağızlarından çıkan tohumlar, TV ekranlarına ve gazete sayfalarına ekiliyor; tribünlerde ise yeşeriyor ve boy atıyor!.. Çözüm; Federasyon'un "tohum ekilmesini" önleyebilmesinde; önleyemezse, ne yapılırsa yapılsın, tribünlerdeki çirkinlikler devam edecektir!.. Elbette, bu mücadelede Federasyon "tek başına" bir şey yapamaz!.. Sporun devlet ayağının zirvesi, durup dinlenmeden "Federasyonu iğnelemeye ve küçük düşürmeye gayret ederse", medya "ipe sapa gelmez" dedikoduları ve iftiraları bile "ciddiye alıp" çarşaf çarşaf yazılarla, yorumlarla ve üstelik "Federasyon görmüyor, duymuyor" avazeleri içinde Federasyonu "taraflı", hem de "şikeye göz yumacak kadar taraflı" göstermeye gayret ederse, bu Federasyon "neyi, nasıl" başaracaktır?.. Ciddi ciddi yazanlar var: "Futbol Federasyonu neden telefon kayıtlarına ulaşmıyor?.. Ulaşmak istemiyor... Ulaşsa şike belgelerine de ulaşır. Federasyon bunu yapmıyor, bu iradeyi göstermiyor!.." Ve "bu yorumları" sayfalarına koyan spor müdürleri var!.. Federasyon'un "telefon kayıtlarına ulaşma hakkı ve yetkisinin olmadığını" bilemeyecek kadar "ne olup bittiğinden habersiz olan" büyük yazarlarımız, durmadan "Federasyon şunu yapmalı, bunu yapmalı, yoksa gitmeli" diyen "büyük" yetkililere neden şu soruyu sormuyorlar: "Etkin soruşturma ve kararlar için, telefon kayıtlarına ulaşabilmek için, Federasyona verilecek yetki, bir kanun meselesidir, neden kanunlarda gereken değişiklikleri yapmıyor, İtalya'ya benzer bir sistemin gereği olan mevzuatı, kanunlarımıza eklemiyorsunuz?.." Savcıların bile "Kanunlarda hüküm yok, madde yok" diye yarıda bıraktıkları soruşturmaları göremeyen ve "Federasyon neden yapmıyor" diye kıyamet koparanlarla nereye varabiliriz, bilen varsa söylesin!.. "Karakolda doğruyu söyleyen, mahkemede şaşanlar" ile ve bugünkü mevzuatla "şikenin önlenemeyeceği" ortada iken, "Türk spor tarihinin en büyük, en belgeli, en tanıklı ve en itiraflı" şike ve bahis dolandırıcılığı olayının üstüne "maharetle şal örten" bir federasyonun "fiilen" en yetkili kişisinin bile "Şikeyle mücadele edemezler" diyerek "yüklenmeye ve yıkmaya çabaladığı" bir Federasyon'un işi zor, gerçekten zor!.. Allah kolaylık versin!.. Her şeye rağmen, temiz, küfürsüz, kavgasız, şikesiz, teşvik primsiz, iftiranız bir lig diliyorum; bütün takımlara, hocalara ve hakemlere iyi şanslar!.. > Bravo Çulcu!.. Kimse ondan böyle bir komite, böyle bir çalışma, böyle bir yönetim beklemiyordu!.. "Çulcu komitesi, bu federasyonun zayıf karnı olacak" diyerek ellerini ovuşturanlar, kısa bir sürede büyük bir hayal kırıklığına uğradılar!.. Mustafa Çulcu "çetin ceviz" çıkmıştı; "kırılmıyor" aksine "kırmak isteyen" dişleri kırıyordu!.. İşte son adımı: "Bir daha o hakem Galatasaray maçı yönetemeyecek" diyen Galatasaray asbaşkanı Adnan Polat'a "Büyük bir hata yaptın, hakemleri siz değil, biz tayin ederiz" dersini veren bir uygulama ile "istenmeyen" hakemi, Galatasaray'ın hem de ligdeki ilk maçına vermek, herkese ama herkese "ders olacak" cinsten bir uygulama!.. "Aynı duruma düşürülen" bir hakem de Fenerbahçe'nin, "benzer duruma düşürülen" bir hakem de Trabzonspor'un ilk maçına verildi!.. Yarın "benzer" bir hakem, Beşiktaş'ın, "benzer" başka hakemler de başka takımların maçlarına verilecek!.. Herkes haddini bilecek; hakemleri kulüpler değil, Merkez Hakem Komitesi tayin eder!.. İşte bu kadar!.. > Ûlemalarımız!.. "Bu Delgado, Beşiktaş'ın ihtiyacı olan orta saha beyni değildir, olamaz; mutlaka Sergen'in ve Tümer'in boşluğunu dolduracak bir oyuncu alınmalı!.." "Bu Nobre Beşiktaş'a yaramaz; kanatlardan orta gelmezse Nobre hiçbir şey yapamaz, Tigana yanlış transfer yaptı!.." "Gerets Song - Tomas ikilisini bozmamalı; Tolga, Song'la uyum sağlayamıyor!.." "Mehmet Güven'den ön libero olmaz da olmaz!.." "Bu" yorumları ve benzerlerini, daha "ilk hazırlık maçları" oynanmaya başladığı günlerden beri okuyup duruyorum, dinliyorum!.. Ve de gülüyorum!.. Geçen yıl şampiyon olurken "maç başına ortama tamamı tamamına bir gol yiyen", Türkiye Kupaları'ndan elenirken, bu ortalamaların "çok üstüne çıkan" Galatasaray'da, "yenilen gollerin çok büyük bir kısmında Tomas'ın payının olduğu, hemen ardından Cihan'ın geldiği" ortada iken, hatta "Tomas'ın hataları" konusunda "kaset bile yapıldığı" ve hakkında "bir yığın iddianın ortaya döküldüğü" bilinirken, futbol ûlemamızın "bir - iki hazırlık maçına bakarak" Tolga gibi "Türk Milli Takımı'nın değişmez oyuncusunu" bir kalemde harcamasına, bilmem ki ne demeli?.. Aylardır "bir türlü" ön libero krizini çözemeyen Galatasaray'da, "Teknik direktörün eldeki kadro içinde arayış içine girmesinden daha tabii ne olabilir" diyemeyen, aksine "transfer edildiğinde" sesini sedasını çıkarmayan ama, daha "arkadaşlarına ve takıma alışma süreci içindeyken" oynanan ve "ağırlığı fazla olan" Süper Kupa finalinde "kötü oynayan" bir genç oyuncuyu, hele hele "Gençlere şans verilmeli" yorumlarının öncülüğünü yapanların bir kalemde harcamasının da ancak "bizim" ûlemamıza yakıştığını söylemek isterim!.. Bitmedi; "Delgado" konusundaki "fevkalade" olumsuz yorumları yazıp, Nobre'nin "kapı dışarı edilmesini" isteyenlerin, "bir maçta", Süper Kupa karşılaşmasında neden sus pus olduklarının da şifresinin, "bizim" ûlemamızın "müthiş" futbol bilgisinde saklı olduğunu unutmamamız gerek!.. Elbette, her görüşe, her yoruma saygım var!.. Ama, "acûlluğa" hiç ama hiç saygım yok!.. 50 yıldır futbol seyrederek ve yazarak, yorumlayarak geliyorum; "eğer acûllar kazansaydı"; Türk futbolu, "sadece" Galatasaray'dan birkaç örnek vereyim; Talat'ları, Uğur'ları, Tugay'ları, Bülent'leri ve daha nicelerini kazanamazdı!.. "O zamanki" ûlemamızın da, "Bunlardan adam olmaz, bunlar nasıl böyle önemli maçlarda takıma konur" yorumları gazete arşivlerindeki tozlu sayfalarda duruyor!.. Görülecektir ki ve temenni ediyorum ki; Delgado da, Nobre de, Tolga da, Mehmet de ve benzerleri de takımlarına çok ama çok yararlı olacaklardır!.. Biraz sabır; işte bütün mesele!.. > Ya Gerets ya Polat gidecek!.. Dünyada "hiçbir" aklı başında teknik direktör, "seçildiğinden ve yönetimde yetki verildiğinden itibaren" futbol takımının problemlerini "bir bir çözen", kendisi dahil, bütün futbol takımının "müzmin" hâle gelmiş "ödenmeyen, ödenemeyen paralar" sorununu bitiren "futboldan sorumlu" asbaşkanına inat eder ve "Ben sana gösteririm" der gibi bir tavrın içine girmez!.. Gerets'in Süper Lig'in daha ilk haftasında Galatasaray takımının içine attığı "pimi çekilmiş Okan bombası", insanın aklına çok şeyler getiriyor!. Dedim ya "aklı başında" hiçbir teknik adam bunu yapmaz!.. Mesela, "Hagi olsa" yapardı da; Gerets gibi "akıllı ve hesabını iyi yapan" bir teknik adamın "böyle" bir tavır almasının "mantıklı" bir tabanı olmasa, Belçikalı'nın hiçbir zaman "Ankara'ya Okansız gitmesi" düşünülemezdi!.. Düşünüyorum; ne olabilir?.. İlk aklıma gelen; Gerets'in "cıngar çıkarıp tazminatlarını ve paralarını alıp, ülkesine dönmeyi" düşündüğü!.. Durum "böyle" ise, anlamış bulunuyor ki; Galatasaray'da hocalık ömrü fazla değil; geçen yıl gelen ve Fenerbahçe'nin hediye ettiği "şanslı" şampiyonluktan sonra, "aynı başarıyı yakalaması" hayal!.. Ya da ve "daha kötüsü" olan bir ihtimal daha var: "Başkan Özhan Canaydın'ın da içinde bulunduğu bir yöneticiler grubu", Gerets'in kulağına fısıldadılar; "Okan'ı kadroya alma ve Ankara'ya götürme!.." Eğer durum "böyle" ise, çok açık bir şekilde belli oluyor ki; kısa bir sü re içinde Adnan Polat gidecektir!.. Ya Gerets ya Adnan Polat!.. İşte Okan şifresinin çözümü!.. Galatasaray'da "Bizans oyunları" oynanıyor ve işin içinde Gerets de var; dikkat!.. > "Yeni" Mehmet!.. Ben milliyetçiyim, ırkçı değilim!.. İnanıyorum ki; "Ben Türküm" diyen ve "Türk olmanın gereklerini yerine getiren" herkes, "en az" benim kadar "Türktür!.." Brezilyalı Aurelio "Türk vatandaşı" oldu!.. Daha "Türk vatandaşı olmanın gereklerini yerine getirip getirmeyeceğini görmeden" bazılarımız diyor ki; "Olmaz!.. Olamaz!.." Bazılarımız da diyor ki; "Bal gibi olur, Fatih Terim onu milli takıma çağırmalıdır!.." Dünyada hiçbir kişi, hiçbir kanun "Ben Türküm" diyen bir kişiye "Sen Türk değilsin" diyemez!.. Ne zaman ki, o kişinin "Türk olmasının bir hilenin, bir hüllenin gerçekleştirilmesi için organize edildiği ortaya çıkar"; o zaman herkese "Bu nasıl Türk; bu adam Türk değil" deme hakkı doğar!.. Ben "Türk Milli Takımı formasını giyen" ve de "o forma ile başarılara koşan" bir kişinin "hile yapacağını" düşünmem, düşünemem!.. O havayı teneffüs eden, o coşkuyu arkadaşlarıyla paylaşan, mağlûbiyetlere "onlar kadar üzülen" bir futbolcunun hülle yaptığına da inanamam!.. Benim itirazım başka şeye; "yeni" Mehmetimizin, "sırf gösteri ve gösteriş için" milli kadroya alınmasına!.. "O ayarda" ve hatta "ayarı daha yüksek" bir yığın futbolcumuz varsa, "yeni Türk olmuş" bir futbolcuyu, Şenes Erzik'in "çok yanlış" düşüncesine uygun olarak hem de hemen milli kadroya çağırmak; işte o zaman "yanlış" bir adım atılmış olur!.. Soru şu: Ya, Mehmet de, Okocha'lar, Didier Six'ler ve benzerleri gibi çıkarsa?.. Acûlluğa gerek yok; biraz sabredelim!.. Ve "gerçekten" ihtiyaç varsa, "yeni" Mehmet'i milli takıma çağıralım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.