Hoş gelsin, sefalar getirsin!..

A -
A +

Spor Toto Süper Ligi bu gece başlıyor!.. Çok uzun yıllardan beri ilk defa, "Üç Büyükler'in peşin peşin büyük favori, ötekilerin plâse ve sürpriz olarak girdiği bir lig" yaşamayacağız; hatta "Üç Büyükler'den bir ikisinin ilk ikide bile yer alamayacağı tahminlerinin yapıldığı" bir lige başlıyoruz!.. Futbolumuz ve ligimiz adına "olumlu" bir gelişme!.. Hazırlık döneminin "en iyileri" Beşiktaş ve Trabzonspor; yarışa "favori olarak" başlıyorlar!.. "Geçen yılın şampiyonu" Bursaspor, "istikrarlı ve güçlü kadrosuna iyi takviyeler yaptı"; gene "Ben şampiyon adayıyım" diyerek başlıyor, lige!.. Galatasaray ve Fenerbahçe "darmadağın"; iki takımın hocalarına karşı da camialarında "güvenmek ile güvenememek arasında gel-gitler var"; elbette "şampiyon olabilirler" ama, lige girerken "plâselikleri bile tehlikeye düşebilir" diyenler çok, zira "sürpriz yapabilecek güçleri olan" Eskişehir, Gaziantep, Kayserispor, Ankaragücü, Gençlerbirliği, "Fenerbahçe ve Galatasaray çabuk toparlanmazlarsa", bu iki büyükten birini, hatta "Avrupa Kupalarına katılmak hakkından" mahrum bile bırakabilirler!.. "Sert" mücadelelerin olacağı, kimsenin, "kimsenin göz yaşına bakmayacağı" bir lige giriyoruz; unutmayalım, "hakemler ekibi" ligdeki sıralamaya "en çok etki edecek" 19'uncu takım olarak "ilk çalınacak düdüğü" bekliyor; "kıyameti kopartacaklar, ligin altını üstüne getirecekler" de onlar, "adaleti en az hata ile dağıtacak olanlar" da onlar; bakalım ne yapacaklar?.. Federasyona, kulüplere, takımlara, futbolculara, hakemlere, gözlemcilere, seyircilere, taraftarlara ve de yazarıyla, çizeriyle, yorumcusuyla, habercisiyle futbol medyamıza iyi şanslar; zira gerçekten "bu çok zor ligde" herkesin şansa ihtiyacı var!... Müthiş kadro!.. Adnan Polat, Galatasaray'ın yeni sezon "ideal" kadrosunu (Rijkaard'ın oynatacağı 4-3-3 şablonu içinde) iftiharla sunar: Kaleci: Adnan Polat (Yedeği, basına çirkin tavırlar koyan ve de garip açıklamalar yapan FBTV'den transfer GSTV Genel Müdürü ve de GS'nin basından sorunlu ve sorumlu görevlisi Hasan Tankaya) Geri dörtlü: Sabri - Riva - Neill - GSmobile Orta üçlü: GS Bonus - Adnan Sezgin - Mercan forma İleri üçlü: Arda - Baros - Türk Telekom Arena Bu elbise ona epey bol!.. Ligin başlamasına "bir hafta kala", kendisinin de, Fenerbahçe'nin de başına, Demokles'in kılıcı gibi, "Alex sorununu asan" bir teknik adama "arka çıkmak" doğrusu ya, inanılacak gibi değil!.. Sanki Alex de, Aykut Kocaman da, Fenerbahçe'ye "ligin başlamasına iki hafta kalan" uzaydan geldiler!.. Aykut Kocaman yılların hocası ve geçen sezonu "sportif direktör" olarak Fenerbahçe futbol takımını "içerden" seyretmekle geçirdi; Alex "yıllar yılı" Fenerbahçe'de oynayan ve "Fenerbahçe'nin başarılarında birinci derecede rol oynayan" bir futbolcu!.. Eeee, "ligin başlamasına bir hafta kala" çıkıp da "Ben koşan, birbirine uyumlu bir takım kuracak ve her şeyi değiştireceğim" demek, "buna uymayacağı" çok açık ve belli olan "Alex'i işaret eden" davranışlarda bulunmak ne anlama geliyor?.. Sonra da, "taraftardan gelen tepkiler üzerine", alınacak kötü sonuçlarda "tribünlerde olacakları" ancak hatırlayarak, "bu açık sözlerini ve işaretini ters yüz etmeye çabalamak" ne anlama geliyor, "ilkeli" olarak tanınan bir hocaya "bu tornistan" yakışıyor mu?.. Daha da komiği, "bu tornistanı yaldızlı ambalajlarla saklamaya çalışmak" Fenerbahçe'nin "yemeğe davetli" anlı ve de şanlı "bazı" yorumcularına yakışıyor mu?.. Fenerbahçe'nin âli menfaatleri düşünülüyorsa, "Aykut Kocaman bu yükü kaldıramayacağını göstermeye, maç içini de, maç dışını da yüzüne gözüne bulaştırmaya başladı; Emre'nin antrenmanda ve maçta kendisine karşı koyduğu tavrı yiyip yutarken, 'Biz futbol oynamadık, topun peşinde koştuk' diyen Alex'ten hırsını, 'Ben Alex falan tanımam' gösterisiyle çıkarmaya çalıştı" demek, diyebilmek gerek!.. Hataların, yanlışların tedavisi "pansuman" değildir; neşteri alıp vuracaksın ve de "yapamayacak olan" gidecek, "yapacak olan" gelecek!.. Örnekleme!.. Hepimiz, en tecrübelilerimiz bile "bazı önemli şeyleri atlayarak" yazıp çiziyoruz, işte "önemli" bir örnek: Diyor ki, sevgili Osman Tanburacı; "Tek rakamlı seneler bir avantajdır. Ne Avrupa ne Dünya Kupası var o yıllarda. Sezon geç açılıp geç bitebilir. Hatta devre arası da çok az tutulup lig eylülde başlatılabilirdi." İlk bakışta "doğru" görünüyor, ama acaba öyle mi?.. Önce şunu unutmayalım; ligler "eylülde başlayınca", takımların çoğu da sezonu haklı olarak "geç açacaklar!.." "Tek rakamlı" seneler, aslında bizim için "en önemli seneler"; zira "finallere kalmak için çabaladığımız grup maçları" bu senelerde oynanıyor, gruplarda başarılı olamazsak, "çift rakamlı" senelerin hiçbir önemi kalmıyor; çünkü "finallerde yokuz!.." Ligi "eylülde başlamış" bir Türkiye'nin "3 Eylülde Kazakistan, 7 Eylülde Belçika ve 8 Ekimde Almanya ve 12 Ekimde Azerbaycan maçları" var; gruptan çıkıp çıkmayacağımızı "işaret edecek" olan 4 maç!.. Kaybedilecek her puan, bizi Avrupa Şampiyonası finallerinden uzaklaştıracak, dahası "o kaybedilecek puanlar için" bizler, "aramızda sevgili Osman Tanburacı da olmak üzere" Federasyonu yerden yere vurmayacak ve hesap sormayacak mıydık; "Arkadaş, eylül içinde ve ekim başında böylesine önemli milli maçlarımız varken, ligin eylülde başlatılmasına hangi akıllı karar verdi?.." Ya Konya'da Uğur Uçar'ın ağır şekilde sakatlanmasına sebep olan "o kar-kış kıyamette maç oynattığı için" Federasyonu yerden yere vuranların arasında sevgili Tanburacı yok muydu; şimdi nasıl "Devre arası kısaltılmalıydı" diyebiliyor?.. "Eleştirirken", olaya "tek taraftan bakmamamız" gerek; hiç olmazsa arkasına, önüne, iki yanına daha bakmak, bakabilmek; işte "bizim problemimiz" burada ve ne yazık ki, hepimiz ama hepimiz bu "eksik" ile malûlüz!.. Uyuyarak büyütelim, ninni!.. İran ve Yeni Zelanda'ya karşı alınan "farklı" galibiyetler, hemen "tatlı" rüyalar görmemize sebep oldu, ama "genç" Sırbistan karşısında "kafamızı duvara vurunca", uyanıverdik!.. Burada duralım ve soralım; "acaba uyanıverdik" mi?.. Yıllar yılı "büyüklere masallar" ile herkesi uyutan "Aziz Yıldırım takviyeli" Turgay Demirel'in, Basketbol Milli Takımızın başındaki ve spor basınımızın içindeki şürekası, "ninniler söylemeye davam ederken", bilmem ki uyanabilecek miyiz?.. Ne dersiniz Spordan Sorumlu sayın Devlet Bakanım ve de Gençlik ve Spor Genel Müdürüm, ne dersiniz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.