Artık işin çivisi ve de "Yıldırım Demirören, koca Beşiktaş'ı babasının çiftliği gibi yönetiyor; dahası, abuk sabuk transferlerle, cebinden ve bol keseden Beşiktaş'ı borçlandırarak, genel kurulda karşısına aday çıkmaması için Beşiktaş adına alınabilecek en kötü tedbiri almış oluyor; kulübün geleceğine ipotek koyuyor" iddiaları ayyuka çıktı!.. Sivasspor'un "100 bin euro bonservis bedeli, 200 bin euro futbolcunun kendisine ödeme" şartıyla aldığı Fransız Kamanan örneği ortada iken, Yıldırım Demirören'in "hiçbir işe yaramayan" bir yığın futbolcuya "kaçar milyon euro ödediğini" aylardır, ne aylardır, yıllardır görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz!.. "Böyle" bir durum, mesela Demirören'in babasının şirketlerinde olsaydı ve "o şirketlerin CEO'su Yıldırım Demirören, Beşiktaş'ta yaptığını, babasının şirketlerinde yapsa idi"; babası onu "bir dakika" o şirketlerin başında tutar mıydı?.. Rahmi Koç'un toplamaya çalıştığı "Beşiktaş'ın duayenleri ne yapar bilmem"; bir şeyler yapacaklarını da sanmıyorum; çok zaman olduğu gibi "dostlar alışverişte görsün" misali; o kadar!.. Onun için görev Beşiktaş genel kuruluna düşüyor; "böyle" bir yönetim ibra edilmemelidir!.. Hem bundan böyle Beşiktaş'ın gelecek yönetimlerine, hem de "başka" kulüplerin "kulüplerini babalarının çiftliği gibi yöneten" başkanlarına örnek ve ders olur!.. Her şeyi bilen Arda!.. Arda'nın "eski" bir kız arkadaşı ile evinde çekilen "samimi pozları" internet sitelerine düşünce, Galatasaraylı futbolcu da, Galatasaray Kulübü de "sert tepki" gösterdiler!.. "Senin gibi" ünlü bir futbolcu, "tedbir almazsa", hatta "poz verip" üçüncü kişilere "böyle" fotoğraflar çektirirse, bu sadece Türkiye'de değil, "dünyanın her yerinde" internet sitelerine de, TV'lere de, gazetelere de düşer!.. Kim çekti; Arda biliyor, bu fotoğraflar kimlerde var; Arda biliyor!.. Neyi, kimden araştırıyor?.. Üstelik bu kaçıncı; güldürmeyin beni!.. Yorumsuz!.. "Sayın Uluç, Galatasaray, 500 yılı aşkın bir kültür birikimin parçasıdır. Bülent Korkmaz, Fatih Terim ve adını burada yer kısıtlılığı dolayısıyla yazmaya gerek duymadığım kişilerin saha içi çirkin davranışlarıyla kirletmeye ortam oluşturdukları bir tarih abidesidir. Günümüz ticari merkezli anlayışının uzantısı kültür yozlaşması olarak ne yazık ki taraftar da kirlenmiş ve ahlâk seviyesi düşmüştür. Mekteb-i Sultani'den filizlenen eğitim, çağdaşlık ve medeniyet ağacı Galatasaray maalesef özellikle de taraftarlarının basit refleksler göstermesiyle Türk toplumu önündeki vizyon belirleme, yol gösterme ve ileriye doğru lokomotif görevlerini yapamaz hâle gelmiştir. Bir futbol kulübünden bu kadar çok şey beklemek günümüz gerçekleriyle, popüler söylemlerle örtüşmüyor olsa da ben Galatasaray fotoğrafına baktığımda hâlâ gurur duymak ve bu misyonu kurumumuzda hâlâ görmek istiyorum. Bizim yöneticilerimizin de, taraftarımızın da bu bilinci yitirmemeleri bizim en büyük servetimiz olacaktır. Bu bilinç ve kültürel miras dolayısı ile gerçek Galatasaray taraftarları rakibin futbolcusunu milliyetinden dolayı asla yuhalamazlardı. Gerçek Galatasaray taraftarı rakibe küfür eden, sahaya çıktığında onu ıslıklayan taraftar asla olamaz, hiç bir koşulda da olmamalıdır. Çünkü Galatasaray taraftarı gerçek sportmen olmalıdır. Yukarıda paylaşmaya çalıştığım düşüncelerim çerçevesinde, sizi yazılarınızdan dolayı gerçekten tebrik ediyorum. Nerdeyse iki yıldır hemen hemen hiçbir yazınızı kaçırmamış biri olarak nasıl bir Galatasaray taraftarı olduğunuzu bildiğimden kıymet ifade etmeyen o tarz eleştirilere kulak asmamanızı sizden istirham ediyorum. Yüksek kalite seviyesinde Galatasaray'ı eleştiren, tartan, değerlendiren zaten birkaç tane değerli, güçlü kalem kaldı. Siz de bu eleştirilere hiç kulak asmadan yolunuza devam edin lütfen. Ümit Uğtur" "Öcal Bey, 'O pazubent kutsaldır' yazınız için elinize ağzınıza sağlık. Ben Galatasaray'ın bütün maçlarını izleyen yaşı 55 İzmirli bir okurunuzum. Sabri ve Ümit'in oynadığı maçları seyretmeme kararı aldım. Neden derseniz çok fazla sinirleniyorum. Sizden ricam bu topçuların Galatasaray'dan acilen uzaklaştırılmaları için elinizden geleni yapmanızdır. Bu şekilde belki diğerlerine bir ders verilmiş olur. Süleyman Tabaklı" Sultan mı, padişah mı?.. Talay Erker'in perşembe günkü "Faizi 1 trilyon" başlıklı yazısı bir harika!.. Güiza'nın "transfer parası" ile ve de "bu transfer parasının aylık faizi" ile neler yapabileceğini, neler alabileceğini, kimleri transfer edebileceğini, hatta "hangi takımların tamamının, hangi takımların yarısının alınabileceğini" anlatıyor!.. Erker, "Güiza'nın, transfer edilmek istendiğinde nasıl bir futbolcu olduğunun kolayca araştırılabileceğini", bunu "kendisinin bile yaptığını" yazıyor; yazdıklarından anlıyoruz ki; "böyle bir futbolcuya değil o paranın verilmesi", tam tersine "kulübün kapısından içeriye bir adım bile sokulmaması gerektiği" ortaya çıkıyor!.. Sadece "Güiza transferi bile", Aziz Yıldırım'ın, koca Fenerbahçe'yi nasıl yönettiğini ortaya koyuyor!.. Göreve geldiğinden beri "sarf edilen 750 milyon doların hesabının sorulmaya başlanması", Aziz Başkan'ı çileden çıkarıyor ve öfkelendiriyor!.. Kulüp üyeleri üzerinde de, spor basını üzerinde de "kurulmak istenen" öfkeli ve sindirmeci baskıya rağmen, gerçekler örtülemiyor: İşte gazetelerden birkaç satır; "Gaziantepspor beraberliği Kadıköy'de öfke yarattı. Tribünler, 'Bu devirde kimse sultan değil, padişah değil' tezahüratıyla ortalığı inletti." "Biz bunları yazdığımızda" kıyameti koparan Fenerbahçeli okurlarım; "böyle" bağıranlar "has" Fenerbahçeli; bilmem ki ne diyeceksiniz?.. Sarvan cevap veremez!.. Herkes sormaya başladı: "Kart isteyene kart gösterilecek mi, gösterilmeyecek mi?" "...Kart göstermeyen Özgüç Türkalp'lar ve Bünyamin Gezer'ler nerede, kart gösteren Cüneyt Çakır'lar nerede geziyor?.." "...Oğuz Sarvan'ın iki gezi yolu mu var acaba?.." "Bu gezi yolları", kısa sürede, taraftarları da, kulüpleri de, hakemleri de birbirine düşürmesin sakın?.. Herkes merak ediyor; "Merkez Hakem Komitesi Başkanı Oğuz Sarvan neden susuyor?.." Nedeni belli; Oğuz Sarvan "kamuoyu önünde", bugüne kadar, böyle ve benzeri sorular karşısında hep "susma hakkını" kullanmıştır. Onun asıl ustalığı "kapalı kapılar ardında" konuşmayı çok iyi bilmesidir!..