İki kriz, iki adam!..

A -
A +

Galatasaray’da futbolcu ve kaptan olarak kaldırmadığı kupa kalmamış, Türk Milli Takımı’nın kaptanlık pazubendini koluna takmış bir Arda Turan ile Barcelona’da “rotasyon oyuncusu” durumunda kalan bir Arda Turan arasında “kişilik uyuşmazlığı” yaşanıyor ve bu sebeple, Arda Turan “Hocam, babam” dediği Fatih Terim ile hem de gazeteciler aracılığıyla  gizli / açık “diürez yarışı (Yazarın notu: Diürez; tıbbi terim; idrar atımı)” yapıyor!..
Paris’te Avrupa Şampiyonası finalleri sırasında yaptığı buydu, şimdi de Dünya Kupası elemeleri başladığında yaptığı bu; yazık!..
Güya “kendini savunuyor”, güya “hocasına tarizlerde bulunuyor” ve böylece “hatasız Arda’yı oynamak” istiyor; “Terimden nefret edenler” hariç, tabii inanan olursa!..
Terim, Fransa’daki Avrupa Şampiyonası finallerindeki olayları “kulisiyle, haberiyle, yorumuyla yazan” gazetecilere “Milli Takım’a alınmama sebeplerini benden iyi biliyorsunuz, yazdınız çizdiniz” dedi ve ekledi; “Benden değil, halkımızdan özür dilenmeli!..”
Yazılanlar, gazetelerin spor sayfalarında manşetlere çıkanlar, TV’lerde anlatılanlar, o zaman ne Arda tarafından, ne de Terim tarafından tekzip edilmedi; öyleyse; “doğruydular!..”
Bugün, hocanın “Halktan özür dilenmeli” açıklamasıyla da “doğru” onaylandı; ama şimdi Arda itiraz ediyor, “kabul etmiyor”; peki “Arda’ya inanalım” ama “bir şartımız” var; “Neden Paris’te tam kadro kameralara görüntü verirken, Terim’den en uzakta, “kadronun öteki en ucunda” yer aldı; neden?..
Üstelik hoca, “bu konuda tek kelime etmemişken”, bu “dargınlık ve başkaldırı gösterisi” neydi, nedendi?..
“Bu tavrın sebebi açıklanmadıkça”, biz Arda’ya nasıl inanacağız; nasıl, “Evet Terim haksız, halktan özür dilenecek bir durum yokmuş ortada” diyeceğiz?..
NTV’deki röportaj, “üstelik” Arda’yı korumaya alan çanak sorularla dolu” röportaj, Arda için “savunma değil, adeta itiraflarla dolu” bir tablo ortaya çıkardı; “Hayır” demek isterken “Havet’i geçen” bir savunma; oldu mu ya?..
Hiç konuşmasa daha iyi ederdi; Arda’nın yapacağı “tek” şey, NTV kameraları önüne gitmek değil, bir randevu alarak “babam, hocam” dediği Terim’in hem de evine gidip, onunla “baş başa konuşması, dertleşmesi ve gerekiyorsa ‘özür’ dilemesiydi.”
Kriz böyle biterdi;  yapmadı, yapamadı ve yazık etti; zira NTV röportajı krizi bitirmedi, daha da büyüttü!..
Soru kafamda; “Medyamızda kıyamet koparken Paris’te susulması gibi”, bugün de “bile bile lades” mi dendi, “acaba” neden?..
Ya Riekerink Bey?..  
Galatasaray’ın Teknik Direktörü Riekerink de, “Arda gibi”, krizi yönetemeyen ve de aksine “büyüten” bir “Seyirci Beyi!..”
Anlaşılıyor ki, koca koca adamları, onca kupa kaldırmışları, onca milli olmuşları, Avrupa’da oynamışları “altyapıdaki çocuklar sanıyor” ve “öyle” davranıyor!..
Sneijder krizini “yönetime teslim olup” yönetemedi, “Selçuk krizini” kendi oluşturdu, büyüttü. Olcan / Umut krizlerini saymıyorum bile. Sıraya Hamit Altıntop krizini de soktu; dahası var ve onlar da art arda sahneye konacak ama şimdilik “halı altına süpürülmeye çalışılıyor” ve de ne yazık ki, “Urlalarda bile duyulan” gelişmeler, “nedense” İstanbul’da duyulmuyor. Kim bilir belki duyuluyor da “tamamen şansla alınan 10 puan” yüzünden susuluyor!..
Beşiktaş maçından başlayarak “art arda gelebilecek puan kayıplarından sonra” bilmem ki, tribünlerde, spor sayfalarında, TV ekranlarında “Bey’e saygı ve de sevgi” kalacak mı?..
Bekleyelim ve görelim bakalım; futbol takımındaki kriz Fenerbahçe’de mi çokmuş, Galatasaray’da mı?.. 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.