Süper Ligin ilk haftası oynandı. Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılıp katılmayacaklarını ortaya çıkaracak eleme turu maçları başlıyor!.. Ben, Süper Lige katılan bütün takımlara, oyunculara, teknik direktörlere ve özellikle hakemlere "hayırlı ve uğurlu olsun" diyorum!.. Fenerbahçe ve Galatasaray için de temennim aynı: "İnşallah elemeyi geçip, Şampiyonlar Ligi'ne katılırlar!.." "Futbolu", durup dinlenmeden "futbol yazan" değerli arkadaşlarıma bırakarak, böyle bir haftada ve böyle bir günde, inadına "spor" yazmak istiyorum!.. ??? Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda "iki altın madalya beklediğimiz" Elvanımız, daha ilk geceden bizleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı!.. Mevsim başı derecelerine göre "uzak ara favori girdiği" yarışı, "tempo biraz yükselince", hem de "hiç direnemeden" terkediverdi!.. Mazeret hazırdı; "sakat!.." Aslında aylardır yazıp geliyorum, son olarak haftalar öncesi yazdım: "Elvan da, Süreyya da, Binnaz da bir daha eski derecelerini çok zor yapacaklar; bu antrenörlerle, bundan sonra bu sporcularımız Dünya atletizm camiasının şüphe dolu bakışları altında şöyle - böyle koşacaklar ya da çoğu zaman koşamayacaklar!.." Bugüne kadar, tıpkı Süreyya'nın kocası ve hocası Yücel Kop gibi, Elvan'ın hocası Ertan Hatipoğlu da "sorularımıza" doğrudan, açık ve cesur tek cevap veremedi; hep kıvırdı, mazeretlerin arkasına saklandı; bakınız "büyük" hayal kırıklığından sonra "geçen yıl meydana gelen" ve "nedense" bir türlü geçmeyen "aşil tandonu" sakatlığına işaret ederek ne diyor: "Şimdi daha iyi anlıyoruz. Bolu Aladağ'da yumuşak zemindeki antrenmanlarda kendini göstermeyen ağrılar, burada sert zemin de Elvan'ın gitmesine izin vermedi, çok üzgünüz." Hani Elvan, Anlatya'da "30 dakikanın biraz üzerinde" ve "sezon başının Dünya'da en iyi derecesini yaparak" 10 bini koşmamış olsa, atletizme uzak olanlar belki diyecekler ki; "Hatipoğlu haklı!.." Ve de "asıl" önemlisi, diyelim ki, Antalya pisti de "Bolu Aladağ'ın zemini kadar yumuşak (!) idi", bu sebeple anlı şanlı hocamız, "Elvan'ın sakatlığının derecesini anlayamadı"; iyi de adama sormazlar mı: "Böyle bir sakatlıktan sonra, insan talebesini Aladağ'ın 'yumuşak' zemininden indirip de 'sert' bir zeminde koşturarak, durumu nasıl diye denemez mi?.. Sen ne biçim hocasın, hocam?.." *** Çim Hokeyi Bayan Milli Takımı'nın 9 oyuncusunun, antrenörleri hakkındaki "çirkin" iddiaları gazete sayfalarında yer aldı. "Doğru mu, yalan mı"; bilmem!.. Soruşturma sonunda ortaya çıkacak!.. Bayan Halter Milli Takımı'nda ortaya çıkan "benzer" ve hatta "çok daha çirkin" iddialarla dolu olayların, sporun dışına taşıp, adalet önüne gittiğini de biliyoruz; yaşadık!.. Çok eskiden "benzer olaylar" sebebi ile, Basketbol Federasyonu'nun o zamanki başkanı, rahmetli Osman Solakoğlu'nun çok uzun yıllar "bayan" Basketbol Milli Takımı kurmadığını da biliyoruz!.. Bütün bunları neden yazdım: Hiç vicdanları sızlamadan, iz'an ve insaf ölçülerini adeta çöpe atarak, bütün ömrünü "futbola adamış", Türk Futbolu'na büyük hizmetler vermiş, "bu kirli futbol dünyasında tertemiz kalmış" bir hocanın, üstelik bugünü bıraktım, dünün standartlarında bile "çok mütevazı sayılacak" bir ücretle "bayan" Futbol Milli Takımı'nın teknik direktörlüğe getirilmesini "çamurla bulamak isteyenlerimiz", hiç sıkılmadan "75 yaşındaki adama seçimlerde verdiği oya karşılık diyet ödendi" diyebilenlerimiz var!.. Sırf Halûk Ulusoy'u karalamak için "Bilmem kaçıncı sandık" çirkinliğine mal bulmuş magribi gibi sarılmak, "75 yaşında" hâlâ ayakta kalan ve hizmete devam eden "şerefli" bir insanı "bir kalemde harcamak", bilmem ki insanlıkla ne kadar bağdaşır?.. Şimdi soruyorum: Fethi Demircan Hoca'nın, neden "bayan" milli takımının başına getirildiğini hâlâ anlayamayacak kafa, bilmem ki, nasıl bir kafadır?..