İki takım, dört isim!..

A -
A +

Öncelikle Fenerbahçe'yi de, Beşiktaş'ı da kutlamam gerek; "büyük" iş yaptılar!.. Fenerbahçe'nin, Hollanda'dan "yenilmeden" hatta "yenerek" döneceğine inanıyordum!.. "İddaa'cı" arkadaşlarıma da hep "0 - 2 oynayın" tavsiyesinde bulundum!.. Ama, doğrusu ya, Beşiktaş'ın İngiltere'de "bu yılın transfer şampiyonlarından olan" Liverpool'u, hem de "evire çevire yeneceğini" hiç ama hiç ummuyordum; siyah - beyazlı futbolcular beni "fena hâlde" mahcûp ettiler; hepsini sevgiyle kucaklarken derim ki: "Siz böyle kazanın, ben hep mahcûp olmaya hazırım!.." "Büyük iş yapan" iki Türk takımının oyuncuları için "şu iyiydi, şu daha iyiydi, ah şu da ötekiler kadar iyi olabilseydi" ayrımcılığını yapmadan, "iki isim - bir olay - bir ikili" üzerinde durmak istiyorum: Önce olaydan başlayayım; "Deivid'e gösterilen doğrudan kırmızı kart kararı", kıvırmadan söylemem gerekir ki, "ağır filan değil", düpedüz "yanlış" bir karardı ve maçı "iyi götüren" hakem, "bu kararı ile" muhtemel "bir Fenerbahçe galibiyetini" önledi!.. İsimlere gelince: Birincisi, Fenerbahçe'nin sağ bek mevkiinde "Gökhan" adlı bir "genç" seyrettim ki, müthiş!.. müthiş!.. müthiş!.. Onu seyretmeye doyamadım, istedim ki; "Fenerbahçe hep o kanattan oynasın, Hollandalılar da hep o kanattan hücum etsin!.." Bu maçtan önceki Türkiye Ligi karşılaşmasında "sakalları uzamış, saçı sakalı birbirine karışmış" gördüğüm ve "Daha işin başındaki bir gencin sahaya böyle çıkmaya hakkı yok" diye eleştirdiğim Gökhan, sanki "dileğimi duymuş gibi", bu defa "pırıl pırıl" aydınlık bir yüz ve görüntü ile PSV Eindhoven'in karşısına dikildi ve "sahanın en iyisi" olarak "pırıl pırıl" parladı; on defa, yüz defa, bin defa öpüldün genç adam; hep "böyle" ol!.. "İkinci" isme gelince, PSV önünde "futbolcu" olarak görevini yapmaya çalışan, ama "kaptan" olarak "çok tehlikeli işler yapan" bir Semih seyrettim!.. Bir ara 10 - 15 saniye içinde "nerede ise" kendisini "oyundan attıracak" üst üste "3 hareket yaptı" ki, olacak şey değil. Allah'tan hakem görmezlikten geldi ve Fenerbahçe kaptanı oyuna devam edebildi!.. Kaptan "böyle çok kritik deplâsman maçlarında, takımının sinirlenmemesi, gerilmemesi için saha içinde liderlik yapması gereken" adamdır; Semih, sen "böyle" yaparsan, "diğer" arkadaşlarından biri "sinirlerine hakim olamayınca" ne yapacaksın?.. Gelelim, ikiliye: Hey gidi hey, "Fenerbahçeli" yazar - çizerlerin çoğunluğu "daha dün" Zico - Deivid ikilisi için "neler" yazıyor, "neler" söylüyorlardı?.. Şimdi?.. Şimdi?... Şimdi?.. Eleştirmeye "elbette" ve içten "Evet", ama "yok etmeye?.." Hem de "geldiği yabancı bir ülkenin, havasına, suyuna, takımına, seyircisine alışma" imkân, fırsat ve süresi vermeden "yok etmeye çalışmak"; işte ona "hayır", hem de "bin defa" hayır!.. Bu "haksızlığı" ve "densizliği" hepimiz ama hepimiz "zaman zaman yapıyoruz"; yapmamamız gerek!.. "Her zaman yapanlar" için ise, yüce Allah'tan onlara, "akıl - fikir ihsan etmesini" istemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok!.. Bu arada bir çift sözüm de, "Beşiktaş - Liverpool maçını anlatan" arkadaşa; "sesinden kim olduğunu seçemedim, bilemedim"; ama, "16 yıldır maç anlatıyorum" dediğine göre, "bu işte tecrübelisin"; öyleyse "sonunda" bizleri "neden" isyan ettirecek ve TV'nin sesini kapattıracak hâle getirdin?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.