Sevgili Ali Gümüş, gözlerim nemli, bin defa özür dileyerek, "bugün yazmam gereken seninle ilgili yazıyı" cumaya erteliyorum; zira ülkemize ve sporumuza kasteden "iki hain saldırı üst üste geldi" ve "onları yazmak zorundayım."
Biliyorum, Sen de olsan "böyle" yapardın. Zira, sporculuk / spor adamlığı / gazetecilik ve spor yazarlığı hayatın, Türkiye için, Türk Sporu için, Türk Güreşi için, "dostluktan, sevgiden, saygıdan, barıştan yana mücadele ile geçmişti!.." Dahası, hayatının son yıllarında, "geçmeyi hiç hak etmediğin" nankörlük ve vefasızlık kapılarını art arda geride bırakırken, gönlün kırık, kalbin yaralı idi ve "bizleri öyle bırakarak" gittin; mekanın cennet olsun, nur içinde yat!..
Bizler "değerini bilemedik" ve "bilemediğimizi de", seni son yolculuğuna uğurlarken, birkaç "acılı" yazı ve "nadir" ve küçücük "vefat haberi" ile bir defa daha gösterdik. "Senin gibilerin sayısı çok azaldığı" için de, spor sayfalarımız, spor ekranlarımız, "kulüp ve hatta şahıs aidiyetçiliğini, her şeyin önüne koyan" çığırtkanlarla, "profesyonel futbolun en çirkin gıdaları ile beslenen" fırsatçılarla doldu.
Evet, sevgili Ali, üst üste Kayahan gibi bir sanatçıyı, hunharca şehit edilen Mehmet Selim Kiraz gibi bir savcıyı kaybetmenin acılarıyla yaşarken, senin acın da yüreklerimizi dağladı ve nihayet çok ucuz atlatılan "Fenerbahçe'nin otobüsüne yapılan" hain suikast ile haftayı noktaladık.
Aslında, "Fenerbahçe kafilesine yapılan hain saldırı", göz göre göre yuvarlanmaya başladığımız uçurumun ne olduğunu ortaya koydu; "kim yaptı"; bu satırlar yazılırken bilinmiyordu; "neden yaptı"; o da bilinmiyordu, bilinen salı sabahına kadar sadece "iki şüphelinin gözaltına alındığıydı", o kadar. Buna rağmen, her kafadan bir ses çıkıyor, ne yazık ki, "işin aslı", imalıdan başlayıp, açık açık söylenen suçlamalar arasında kaybediliyordu!..
Türk sporunun, Türk Futbolunun "bu uçuruma gelişinde" baş sorumlu olan "tahrikçiler", sahneyi terk etmiyor, basındaki "çığırtkanlarını da yanlarına alarak" , ortamı germe yarışının öncülüğünü kimseye bırakmıyorlardı.
Büyük kitleleri karşı karşıya getirmek, şehirleri kapıştırmak, kulüpleri ve taraftarları birbirlerine düşman etmek gibi bir cinnetin, "nelere mal olacağını düşünmeyenler", ne yazık ki ve hâlâ meydanlarda at oynatmaya devam ediyorlardı!..
Bir deli mi, bir manyak mı yaptı, gözü dönmüş bir militan taraftar mı yaptı, bir teröristin işi mi, ortada ülkeyi karıştırmak isteyen "karanlık merkezlerin" kiralık suikastçısı mı var, yoksa o adam yabancı istihbarat servislerinden birinin ajanı mı" sorularına cevap olacak bir "belirgin delil" ortada yokken, "yangına körükle gitmek isteyenler" sahnede cirit atıyor!..
"Bunlar" yıllardır varlar ve ne yazık ki, "onların sesleri" yüksek çıkıyor ve "önlenemiyor"; önlemek için adım atan yok, "önlenmesi gerektiğini düşünenler" ise, "ateşteki kestanelerinin kaldırılmasını" başkalarından bekliyorlar; kimse elini yakmak istemiyor!..
Bakınız, yıllardır bin defa yazıp geldik; "Sivrisinekleri yok etmeye çalışmak çare değildir, bataklığı kurutmak gerek!.."
Yıllar yılı, "bir kulüpler yasasını çıkarmayan" siyasetçilerle, "Sporda şiddeti ve spor suçlarını önlemek için" çıkarılan "özel" yasaların gereklerini yapmamakta direnen "adalet mekanizması" ile, "balık hafızalı, kulüpçülüğü, reytingi, tirajı her şeyin üstüne koyan" medyası ile, "bu durumdan yararlanan" ve de "nalıncı keseri gibi", hep "kendilerine, kulüplerine yontmak için" ellerinden geleni artlarına koymayan, "spor rekabetinin yerine düşmanlığı yeşertmeyi ve devamlı sulamayı, koltuklarında kalmanın yolu olarak kullanan" yöneticilerle, gelinen nokta burasıdır ve "bu kafalar" ile, bu gidiş durdurulamayacaktır!..
"Çoktan kirlenmiş ve kirletilmiş" kupalar, "dördüncü yıldızlar" için, ne "hilallerin battığının farkında olmayanlar", farkında olmak istemeyenler, "bu gidişi" durduramazlar!..
Mesela var mısınız, "ilk adım olarak" en tepeden başlayarak, "bu çirkin yıldız savaşını" durdurmaya; yani "yıldız talimatını çöpe atıp", formalardan "yıldızları söküp atmaya?.."
Ancak "böyle" radikal, şok edici, tesirli, caydırıcı" ve "bütünüyle kamuoyunu ve sporu etkileyecek" bir adımla başlarsa "sporda şiddete karşı" ve "futbolu temizlemek için" yapılacak mücadele, sonra "diğer adımlar" art arda uygulamaya konur, ciddiyetle denetlenir, "sorumluluklarını yerine getirmeyenler" tasfiye edilir ise, "istenen sona ulaşılır."
Yooo, hemen itiraz etmeyin, iyi düşünün; "bu adım" herkesi rahatlatacaktır, siyasetçilerden, basın mensuplarına, federasyondan, hakemlere, yöneticilerden, taraftarlara, kamuoyuna kadar!..
Bilinmelidir ki, bütün "İş olsun torba dolsun" misali gayretler, bugüne kadar yapılanlardan başka sonuç vermeyecektir; "Ko gitsin, rahvan!.."