Yeni bir federasyon kuruldu!.. Artık, "Bu federasyon nasıl kuruldu" etrafında dönüp durmak ve tartışmak fazla bir şey ifade etmeyecek; hatta futbolumuza "şu anda" bir faydası da yok!.. Onun için biz "bugüne ve yarına bakalım"; yeni federasyon ne yapmalı, ne yapmamalı?.. Halûk Ulusoy Federasyonu'nun "sportif olarak" neden bittiğinin "iyi analiz edilmesi" ve "o" federasyonun yaptığı hataların yapılmaması en önemli ve temel şart!.. "Siyasetin izlerini dışarıda tutmak" kayıt ve şartıyla olaya baktığımızda, Türk futbolundaki yönetim kaosunun temelinde, "sorumsuz" yöneticilerin, "hakemleri bahane ederek" kendilerinin ve takımlarının başarısızlıklarının faturasını, tam bir "hedef saptırması içinde" önce hakemlere, sonra hakem komitelerine ve nihayet federasyona ve kurullarına ciro etmelerinin ve bu ciroda "son derece çirkin sözler sarf etmelerine ve imalarda bulunmalarına" rağmen, bunlara, açıkça ifade etmek gerekirse, "sinek vızıltısı" cezalarla mukabele edilmesi ve "böylece" hem sahada adalet dağıtanların, hem de Türk futbolunu yönetenlerin, bütün kurullarıyla spor kamu oyu önünde yavaş yavaş ve göz göre göre iflâsına yol açılması yatıyor!.. İşte "yeni" federasyonun öncelikle "yapmaması gereken" şey, "Ulusoy Federasyonu'nu çürüten" böyle bir tablonun ortaya çıkmasını seyretmek olmalıdır!.. Yani, "yapması gereken" o kadar açık ki; kulüp yöneticilerinin "aynı yollardan geçerek", Türk futbol yönetimini çürütmesinin ve Türk futbolunu yönetim kaosuna sürüklemesinin önüne, "daha ilk günden itibaren", tam bir "eşitlik içinde" ve "cesaretle" geçmenin adımlarını atmak!.. Bunu yapabilecek mi?.. Türk futbolunu kaostan ancak, "Bu federasyonu biz kurduk" ya da "Bu federasyonu biz kurdurduk" ya da "Bu federasyonu biz destekledik, biz oy verdik" diyerek her türlü "mavi boncuğu bekleyen" bir çok yöneticinin kulüplerinin başında "aç kurt gibi" beklediği bir süreçte, "Diyet ödemesi yoktur ve olmayacaktır" diyen ve bunu gösterecek bir uygulamanın içine giren bir federasyon kurtarabilir!.. Tabii, "bataktan" kendisini de!.. Bakınız, Türk futbolunun ne hâlde olduğunu ve kimler tarafından yönetildiğini çok iyi gösteren, "büyük kulüp başkanlarının" bile, atılan bir gol sonrasında hem de "en elit tribünde" yaptığı hareketlerin ve "ettiği küfürün" hesabını "bugünlük" bir yana bırakıyorum, ama Rizespor Başkanı'na "edilen arkadaş telefonunun", futbolumuzun altına "yıllardır" nasıl bombalar konulduğunu ve "müsamaha sebebi" ile bu bombaların "zaten birbirinden paranoyanın ötesinde bir ruh haleti ile şüphelenenlerin doldurduğu" futbol ortamımızı nasıl tahrip ettiğini anlamamak ve seyretmek, "daha başta" bizlere "Eski hamam, eski tas" dedirtmez de, ne yapar?!.. "Telefonu eden" Galatasaray yöneticisi kim?.. "1967 Ankara Doğumlu olan Tunca Hazinedaroğlu, orta ve lise öğrenimini Saint-Benoit Lisesi'nde, yüksek öğrenimini ise Cenevre Webster Üniversitesi'nde 'iş idaresi' mezunu olarak 1991'de tamamlamıştır. 1992'den bu yana Hazinedaroğlu İnşaat yönetim kurulu üyesidir. 2002-2005 yılları arasında 2 dönem CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeliği, 2003-2005 yılları arasında ise Türkiye Müteahitler Birliği yönetim kurulu üyeliği yapmıştır. Tunca Hazinedaroğlu evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce, Fransızca ve Almanca bilmektedir. Tunca Hazinedaroğlu'nun üye olduğu kuruluşlar: Galatasaray Spor Kulübü - TUGİAD - TABA" "Böyle" bir kariyere sahip insanın, "şampiyonluktaki en büyük rakiplerinin maçında hakemle ilgili içinde şu veya bu şekilde imalar bulunan" bir telefonu, "Yakın arkadaşımdı, onun için konuştum" mazeretinin arkasına saklanarak "savunması" kabul edilebilir mi?.. Bu nasıl bir "yakın arkadaştır" ki, "ağzında bakla ıslanmaz" ve "Ne olacağını bile bile" hem de anında "Fenerbahçe Başkanı'na bildirir?.." Benim, "Şans dileyen telefonumda, yakın arkadaşımla bir duyumu paylaştım, ne var bunda" savunmasına inanmam ve "Ne var bunda" demem mümkün mü?.. Peki, "benim bile inanmadığım" bu savunmaya, Türk Futbolu'nun başına, "Yeni ve beyaz bir sayfa açacağız" diyerek gelenler nasıl inanırlar?.. "İnanırlarsa", daha bugünden yandı gülüm keten helva!.. "İnanmazlarsa"; peki bugüne kadar ne yaptılar?.. Şimdilik "noktalı virgül"; ben karşımda "artık" ve ümitle "kulüp yöneticilerinin taraftarı da birbirine sokan" tahriklerini, "futbol yönetimini kurullarıyla beraber çürüten" sorumsuz tavır ve davranışlarını "hemen ve kesinlikle önleyecek" bir federasyon görmek istiyorum!.. "Ne yapacağını şaşırmış" bir federasyon değil!.. Olaya, "Ne olmuş yani, bir arkadaş telefonlaşması" diye bakılırsa, iş daha baştan biter; zira mesele o değil!.. Mesele, "bir hakem konusunda" her türlü "çirkin imayı içinde bulunduran" iddianın, bir kulüp yöneticisi tarafından "gizli kalmayacağı biline biline" ortaya atılması ve "zaten" yıllardır "korunmaya korunmaya delik deşik olmuş" hakem camiasına "sorumsuz" darbelerin ve bu vesile ile "kulüp rekabetinin altına fitili ateşlenmiş bombaların bırakılıp, kenara çekilmenin" devam edip etmeyeceği konusudur!.. Bu olay, "yeni" Federasyon için de "ilk ve açık" testtir; görelim bakalım "ne" yapılacak?..