Galatasaray zoru başardı!.. Hem de çok zoru!.. Eğriye eğri, doğruya doğru; bu maçtan hiç ümidim yoktu!.. Aslına bakarsanız, takımın hocasının, İngiltere'deki "son dakika feryatları" da benzer bir ümitsizliği ortaya koyuyordu!.. "Biraz" şans, "büyük" bir Mondragon , Galatasaray'ın Avrupa maçlarındaki "klasik futbolundan esintiler" ve ev sahibinin ateşli taraftarlarına saç baş yolduracak kadar beceriksizlik yarışına çıkan forvetleri, Liverpool gibi bir dev ekipten alınan puanın temel taşlarıydı!.. Galatasaray'a çelme atmak ve onu durdurmak için, "Türkiye içinde oynanan" oyunların paramparça ettiği bir takımın Fenerbahçe yangınından sonra "böyle bir maçtan puan çıkarması", gerçekten inanılmazdı! Galatasaray'dan başka bunu başaracak bir Türk takımının olmadığı ortada idi ve daha da önemlisi, daha uzun süre de olmayacaktı!. 0-0'lık sonuç, doğrusu "Avrupa'da yankı yapacak" bir olay!.. Ama daha önemlisi, "böyle bir sonucu" Galatasaray taraftarının, hatta ondan da öte "Türk insanının" rahatlıkla "normal" diyerek karşılaması!.. Galatasaray galibiyeti ile bayram yapanlarla, Galatasaray'ın arasındaki fark işte bu!.. Ne var ki, "bu sonuç" iyi tahlil edilmeli!.. Bu sonuç, Barcelona beraberliğinden daha kıymetli, ama futbol olarak onun çok altında kaldı!. Direklerden dönen yüzde yüz gollük iki top ve Mondragon'un müthiş 5 kurtarışı, çizgiden çevrilenler, adamların hem de Owen'larin Heskey'lerin 2-3 adımdan kaçırdıkları, maçın "nasıl bir seyir takip ettiğini" çok iyi ortaya koyuyor!. Ama "bu şans", elbette ki, Saraçoğlu Stadı'ndaki "büyük haksızlığın ve topyekûn infazın karşılığı" olmalıydı; adeta bir ilahi adalet!. Görülen bir başka olumsuz not ise, her zamanki gibi "çok lüzumsuz görülen kartlardı!.." Ve tabii, "gol için rakip kaleciyi terletecek hemen hemen tek şutun atılamaması" da, bir başka olumsuz ve "haftalardır devam eden" görüntüydü!. Bu iki olumsuz gelişmeden ilkinin kötü bir sonucu daha vardı; haftaya Ümit ve Emre oynayamayacak!. Lucescu'nun kulakları çınlasın!.. Temenni edelim ki, Murat Sözkesen'in sakatlığı mühim olmasın! Bu arada, bir başka sözüm daha var; Galatasaray'da, Fenerbahçe maçından 4 gün sonra oynanan böyle bir 90 dakikanın sonuna doğru "en az 4-5 oyuncunun koşacak hali kalmamış", ama Lucescu hâlâ seyrediyor; Hasan sakatlanmasa, tek oyuncu değişmeyecek!.. Galatasaray'ın Hocası, ileride, orta sahada koşacak, pres yapacak ve topu oyalayacak iki adamı oyuna sokamayacak kadar "muhafazakâr!.." Maç mağlubiyetle bitse, "muhafazakâr" sözünün "korkak" olarak değişeceği kesin!.. Hâlâ üzülüyoruz; Ali Sami Yen'de, Roma'dan son dakika golü yenmese ve o maç kazanılsa, Galatasaray şimdi çok rahat olacaktı!. Bundan sonra iki evde, bir dışarıda üç maç var!. Haftaya oynanacak Liverpool maçının çok daha zor olacağı ortada!.. Lucescu "yenilmemek için oynamayı" biliyor! Ama "muhakkak kazanılması gereken" maçları yüzüne gözüne bulaştırıyor!.. Temenni edelim ki, gelecek hafta oynanacak maçta "bu açığını kapatsın" ve Galatasaray'a gereken 3 puanı kazandırsın!.. Galatasaraylı futbolcular "Avrupa maçlarında takım olarak bunu başaracak" güçteler!.. Yeter ki; ayaklarına pranga vurulmasın!.