Adam, Rize’deki maçtan sonra, “özetle” diyor ki, daha doğrusu “demek istiyor” ki; “Takımın başına geleli 18 gün oldu, bu sürede durmadan maç oynadık, doğru dürüst antrenman bile yapamadık. Sakatlar, cezalılar ortada. Bu takım bu sezon bugüne kadar 4 teknik adam değiştirmiş. Bu soruları sorarken, eleştirirken, biraz bu tabloyu görün ve insaflı olun!.”
Buna ben de ilave yapayım; “Adam, takımın başına geçecek adam bulunamayınca ve de altyapıdan getirilen Türk hocanın da ‘yeterlik belgesi’ olmadığından, statü gereği ‘ancak iki maçlık izni olduğundan’, zorunlu olarak ‘teknik direktör yapıldı’; kimseden “teknik direktörlük istememişti”, dahası “Galatasaray’ın gerçek teknik direktörü olduğunu” da söylemedi, iddiası da olmadı. Son derece efendi ve uyumlu bir kişi olarak, ekmek yediği kuruluşun yöneticilerinin “kendisine tevdi ettiği görevi” kabul etti ve “elinden geleni yapmaya çalışıyor!..”
Hem de “sakatlar, moralsizler ve cezalılar ordusu yüzünden, sahaya çıkardığı takımın iskeletinin yarısının bile muhafaza edilemediği” bir zorunluluk içinde!..
Hamza Hamzaoğlu’nun “transfer ayındaki hata ve yanlışlarına, ocak transferinde UEFA’nın devreye girmesi ile takımın eksik gediğini tamamlayacak olan ve de söz verilen transferlerin yapılamamasının eklenmesi”, dahası Mustafa Denizli’nin “Donk yanlışı” unutularak, bugün “20 günü yeni dolduran” Hollandalı Altyapı Hocası yerden yere vuruluyor; biraz insaf!..
Dahası da var; biraz elimizi vicdanımızın üzerine koyalım; 18 gün sonunda Çarşamba günü Ç.Rizespor’la oynanan ve 3–1 kazanılan kupa maçındaki Galatasaray’ın “9 nisandaki Ç.Rizespor lig maçından başlayarak, Fenerbahçe maçından, Antalyaspor maçından farkı” yok muydu?..
Kaç maçtır “sahada yok olan” Podolski’nin bile “Ben varım” demesi, neyle açıklanabilir?..
Carole öyle, Semih öyle, Koray öyle, Emre öyle, Yasin öyle; daha ne olsun?..
Sakat olanlar, bir Selçuk, bir Denayer, bir Chedjou da olsa, “verdiği gediklere rağmen, toparlanmaya başladığı görülen” savunma bloku, “çok daha güvenli” olmayacak mı, acaba; orta saha, daha verimli çalışmayacak mı?
“Kendine gelmeye başlayan” Podolskili hücum hattı, “moral golünü nihayet atan” Umut’u da unutmazsak, “neler yapabileceğini”, Ç.Rize maçındaki “bol pozisyonlu” tablo ile göstermedi mi?..
“Bardağın boş tarafına bakıp”, tam bir “Vur abalıya” yarışması yapılmasının sebepleri belli; takıma, oyuculara, yöneticilere kızgın olanlar, yönetimin istifasını isteyenler, bitmedi; “Galatasaray’ın tamamen bitmesini isteyen” ve de rakip takımın renkleriyle ekranların ve de spor sayfalarının köşe başlarına oturanlar!..
Bu saydıklarıma “başkaca bir diyeceğim” yok da, “Galatasaraylıyım” diyen taraftara iki cümlelik bir sözüm daha var:
Bari sizler “böylesine kritik bir süreçte” böylesine insafsızlık yapmayın. Sadece, evet sadece “biraz” insaflı olun; hiç olmazsa ligin ve kupa finalinin son maçının sonuna kadar!..