İşbecerler ve Çalıklar dönemi!..

A -
A +

Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz gelmeye başladı, çünkü dünyadaki tüketicinin profili ve davranış biçimi değişmeye başladı (18-35 yaş arası). Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar. O yüzden onları algılamadan ekonominin seyrini ve gidişini anlamamız zor" diyor, Ludovic Subran.
Kim bu Ludovic Subran; "alacak sigortasında dünyanın en büyük kuruluşları arasında yer alan" Euler Hermes'in ekonomik araştırmalar ekibinin baş ekonomisti. Fransa Maliye Bakanlığı'nda, Birleşmiş Milletler'de, Dünya Bankası'nda görev yapmış. Paris'te yaşıyor ve HEC İşletme Fakültesi'nde öğretim görevlisi; "geleceğin 100 Fransız lider adayı" arasında gösteriliyor.
Geçenlerde İstanbul'a gelmiş ve bir bankanın organize ettiği uluslararası bir ticaret seminerinde konuşma yapmış.
Konuşmaya "böyle" başlamış ve hemen sonra bir soru sormuş, zaten konuşması da "o sorunun cevabı" olmuş; "Yeni tüketicilerin özellikleri ve yaşam felsefeleri nedir?.."
Ekonomi sayfalarında yazsam, "bu konuşmayı tümüyle sütunuma alır" ve "tüketiciye dönük üretim yapan" iş adamlarının ve de "üst düzey" yöneticilerinin "bu konuşmayı iyi okumalarını" tavsiye ederdim. Basın kuruluşlarımızın sahip ve üst düzey yöneticilerine de bu konuşmayı okumalarını öneririm; sanırım, "internette buldurabilirler."
Ben, "spor yazdığım için", anlattığı "yeni tüketici profilini" uzun uzun sütunuma koyamam, "yerim bakımından" mümkün değil. Ancak şunu söylemek istiyorum, spor camiamıza; artık "sporcularımız" da, "genç yöneticilerimiz" de, Ludovic Subran'ın anlattığı gibiler; "alıştığımızın dışında reaksiyon veriyorlar"; zira "en büyük özellikleri" tam da Fransız ekonomistin söylediği gibi; "Algıları çok açık. Çok hızlı öğreniyorlar. Bu sistem hantal geliyor onlara. Anı yaşıyorlar. Daha fazla özgürlük talep ediyorlar ve bizlere 'Bunlar da kim' sorusunu sorduruyorlar."
Şöyle bitirmiş konuşmasını Subran; "Etrafımıza ve gençlerimize artık bu pencereden bakmak lazım. Dünya ve toplum artık bizim bildiğimiz gibi değil. Çocuklarımızı anlayabilmemiz için buna alışmamız gerek."
Sadece "bu kadarı alıyorum", Fransız'ın konuşmasının; zira "son günlerde sporumuzun gündeminin başına yerleşen" olayların kahramanlarını anlatmış, adeta. 
İşte, Galatasaray'ın "genç" genel sekreteri Fatih İşbecer; Divan Kurulu'nda eleştirilere verdiği cevapla, "camianın yetmişlik akil adamlarının tüylerini diken diken eden" ve de "Nasıl böyle konuşur" dedirten, genç yönetici!..
O akil adamlar, "artık" bilmeli ki, "böyle bir nesil geliyor" sporumuza ve kulübünüze başına; "onları değiştiremeyeceksiniz", sizler onlara alışacaksınız!..
Ve de işte, Gençlerbirliği'nin, hocasına, özetle  "Biz düşüyoruz, siz ofansif futbol oynatmaya çalışıyor, defansı ihmal ediyorsunuz" eleştirisini getiren "genç kaptanı" Ahmet Çalık!..
Yılmaz Hoca ve "benzerleri", artık "bu eleştirilere açık olacak" ve milli takım teknik direktörüne, "Hocasına akıl vermeye kalkan bu ahlaksızı Milli Takım'a alma" diye haykıracaklarına, karşılarına alıp, "Ne yapmak istediklerini, nasıl yapacaklarını" anlatacak, tartışacak ve "onları ikna edecekler!.." 
Sakın "Onlar ne bilir", demeyin; her gün 24 saat TV'lerde dünyanın en ünlü hocalarının başında olduğu en ünlü takımların maçlarını seyrediyor; onların açıklamalarını dinliyorlar, dahası "futbolun nereye gittiğini" kendi aralarında tartışıyorlar, bitmedi; "yorumları" okuyorlar ve "sizleri" de tartışıyorlar!..
Artık anlamalıyız ki, bugünün dünyasında, "disiplin" anlayışımızı gösteren "saha kenarında futbolcu tokatlamak" devri geçti, geçiyor!.
"Teknik adam" denirken, "sadece "teknik" yani "futbol bilgisi" yetmiyor; "adam olmak" da şart.
Hatta "adam olmak" da yetmiyor, eğer "gerekli olan" başka özelliklere de sahip değilseniz.
Yani, "kişilik; güven / inanç aşılama / inandırma" ve de "ahlak; "adil olma / dürüstlük" bakımından sporcularınızın, yöneticilerinizin, taraftarlarınızın, basın mensuplarının "saygı duyacağı" bir kişi olacaksınız!.
Bitmedi; "yönetme" kabiliyetinden "pedagoji" bilimine kadar "dolu" olmalısınız; yani eğitmeyi, öğretmeyi, örnek olmayı, yönetmeyi bilmek" ve "gerektiğinde özümsediğinizi göstereceğiniz" özellikleriniz olmalı!..
İşte ancak "O zaman 'Hoca' olmuşsunuz" ve de "sabahları aynaya baktığınızda,  'Lubovic Subran'ın anlatılarının ne kadar doğru olduğunu anlayan' bir insanla karşılaşacaksınız" demektir!..
"Ahmet Çalık değil 21, 35 yaşında Gençlerbirliği efsanesi olsa bile hocaya bir şey diyemez. Bakın, olmamalı demiyorum, O-LA-MAZ" diyerek "zaman tünelinde kalmaya devam edeceğini gösteren"  Rıdvan Dilmen ve "onun gibi düşünenler", Subran'ın söylediği gibi "değişen dünyaya ve insan profiline rağmen değişmeyen zihniyeti" temsil ediyorlar; "zihniyetleri" yakın bir gelecekte "sadece" FİKİR MÜZELERİNDE OLACAK!..

Nuri Abi’yi kaybettik!..
Sevgili Erdenay Oflas aradı; "Öcal Abi, Nuri Abi’yi  kaybettik!.."
Hey gidi hey, "spor yazarlığımızın ilk yıllarıydı"; futbola gider yazardık ama, "önceliğimiz", atletizmdi, basketboldu, tenisti, voleyboldu, bisikletti!..
İşte "ilk sıramızdaki" atletizm, o yıllarda Akdeniz Oyunları'ndan, Balkan Şampiyonaları'ndan, hem de "dünyanın, Avrupa'nın en ünlü atletlerinin yarıştığı" o pistlerden "altın / gümüş" yığınla madalya çıkardığımız "altın devrini" yaşıyordu. Cahit Öneller, Ekrem Koçaklar, Osman Coşgüller, Fahir Özgüdenler dönemiydi ve "o" nesil bir de "disk ve gülle atma rekortmeni" yetiştirmişti; Nuri Turan. "Jandarma albaylığından emekli olana kadar", Türk ve ordu sporuna hem sporcu, hem yönetici olarak büyük hizmetler vermiş, daha sonra da Atletizm Federasyonu Başkanlığı da yapmıştı!..
Spor adına, atletizm adına o günler "ne güzel günlerdi"; bir daha geri gelmedi.
Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın!..

Arda!..
"İftihar ettik" sözü, yetmiyordu, Arda'nın, Barcelona'daki "ilk maçı" için; "öyle" bir "duygu fırtınasıydı" içimizdeki!..
Hep düşündüm, "Bizler böyleydik" , ya Arda?..
Kolay mıydı, "o dünya yıldızlarının arasında ve Barcelona'nın orta sahasında ilk on birde, ilk resmi maça çıkmak?.."
Hak etmişti ve "hakkını da vereceğinin işaretlerini" de verdi, ilk maçta!..
"Çok daha iyisini" de hak edecek; yarın kadar yakın!..

Soru!..
İngiltere Milli Takımı'nın "ünlü"  futbolcusu ve "ünlü"  hocası "Sir" unvanlı Boby Robson demişti ki; "Eğer beyaz mendiller sizin için sallanıyorsa fazla endişelenmeyin, başkanınız size sahip çıkar. Ancak beyaz mendiller başkan için sallanıyorsa siz en iyisi mi yeni bir takım arayın."
Peki ama, şimdi bizler, Başkan'ın bir sözüne kızarak, "işe başlamasının üzerinden 24 saat geçmeden cebinden beyaz mendilini çıkarıp yeni takımına sallayan" Mersin İdman Yurdu Teknik Direktörü Hakan Kutlu için ne demeliyiz, acaba?..

Şaka!.. 
Sosyal medyaya bakılırsa, ona, "sarı kırmızılı taraftar nezdinde bütün sempatisini kaybettiren" lâflar eden ve "Galatasaray'ın şampiyon olması çok zor" diyen Hamza Hamzaoğlu, aslında "doğruyu söylüyor"; zira "bıraktığı mirası ondan daha iyi kim bilebilir" ki?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.