Hastalık yaygın... Hastalık bulaşıcı!.. Siyasetçisinden hükümet edenine, iş adamından bürokratına, sporcusundan yöneticisine yüzlerce, binlerce, on binlerce kişi "durmadan" ama "durmadan" konuşuyor!.. En hassas ve "gizli kalması gereken" konularda konuşuyor, "incir çekirdeğini doldurmayacak" konularda konuşuyor!.. "Ortada fol yok yumurta yokken" konuşuyor, "yetkili değilken" konuşuyor!.. "Sorumlu" konuşuyor, "sorumsuz" konuşuyor!.. "Bilerek" konuşuyor, "bilmeden" konuşuyor!.. "İyi niyetle" konuşuyor, "kötü niyetle" konuşuyor!.. "Akıllıca" konuşuyor, "aptalca" konuşuyor!.. "Sıkılarak" konuşuyor, "utanmadan" konuşuyor!.. "Kekeleyerek" konuşuyor, "gürleyerek" konuşuyor!.. "Doğru" konuşuyor, "yalan-yanlış" konuşuyor!.. Toplantıda konuşuyor, ayak üstü konuşuyor, TV'de konuşuyor, radyoda konuşuyor, gazetede konuşuyor!.. Sabah konuşuyor, öğle vakti konuşuyor, ikindi çayında konuşuyor, akşam yemeğinde konuşuyor, yatsıda konuşuyor, gece yarısı sohbetinde konuşuyor, seher vakti konuşuyor, kahvaltıda konuşuyor ve sonrasında "aynen" devam!.. Ve... Bir çoğu konuştukça batıyor, battıkça konuşuyor!.. Emin olmamız gerekir ki; konuştuğumuz kadar "düşünsek", konuştuğumuz kadar "iş yapsak" Türkiye bugün, "bugününden belki de 10 misli daha ileride olurdu!.." Türkiye'yi yönetenlerden, kulüplerimizi yönetenlere kadar, "kimler, her gün sabahtan, öbür gün sabaha kadar ne yapıyor" bir bakın; ne demek istediğimi anlarsınız!.. Eskiler bu duruma "ishâl-i kelâm" derlerdi!.. Ne kadar doğru!.. Ülkemizin bugünü ve yarını için "hayati öneme haiz" Irak olayında bile, hiç haketmediği halde, Türkiye'yi "1-2 milyar dolar için" adeta "çingene pazarlığı yapar" duruma düşüren de işte bu "ishâl-i kelâm" hastalığı değil mi? Yooo, bu yazı "spor yazısı olduğuna göre", biz "spordan bir örnek" verelim!.. Ne diyor "anlı-şanlı" Hasan Şaş: "Ben, Fatih Terim tepeme çıkıp gene azarlamaya başlamasın diye mukavele imzalamıyorum. Şimdi bana şirin görünmek için çok iltifatkâr davranıyor, imzayı attığım anda işim tamam, azarlar, emirler başlayacak!.. Bu yüzden ben, Lucescu'nun olduğu her kulübe giderim, o futbolcunun ruhundan anlıyor!.." Eeee... Hasan'a da "bu söz çok yakıştı!.." Bugüne kadar; "Beni Galatasaray'dan kimse ayıramaz, hiçbir kulübe imza atmadım, sezon başında kulübümle masaya oturacağım" diyen Hasan Şaş'a da, bu haberleri yazan spor yazarlarım sormuyor: "Peki ama sezon başında mukavele yaparsan, Fatih Terim aynı Fatih Terim olmayacak mı? Anlaşıp imzayı atarsan, iki yıl daha tepene binecek hocan, sezon sonuna kadar binmesin diye mi imzalamıyorsun; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Yoksa Terim'i istemediğin için gitmeyi kafana koydun da, Galatasaray'ı mı oyalıyorsun? Ya da Terim'in ayrılma ihtimalini mi hesaplıyorsun?" Anlaşılıyor ki; Hasan'ın "asıl derdi", onu Ankaragücü'nden "her ne pahasına olursa olsun, alın" diyerek Galatasaray'a getiren, onu UEFA Kupaları'na kadar götüren, milli ve dünya çapında bir oyuncu yapan hocası Fatih Terim imiş, meğerse!.. "Teşbihte hata olmaz"; ne demiş atalarımız: "Besle kargayı oysun gözünü!.." Hasan çıkıp şimdi de diyecek ki; "Ben böyle bir şey söylemedim!.. Basın yalan yazıyor, hocamla benim aramı açmaya çalışıyor!.." "Bu sezon çok kötü oynamana, hemen her maçta takımını 10 kişi oynatmana rağmen, düne kadar ilk onbirde çıkaracak kadar sana inanan ve güvenen Fatih Terim Hoca, ne oldu da seni sakat olmadığın halde 18 kişilik kadroya dahi almaz oldu?" Sakın "güvercinler", ona, orada burada söylediklerinin haberlerini getirmiş olmasın? Anlaşılıyor ki; Hasan Şaş, "Galatasaray" için de, "Fatih Terim" için de bitti!.. Hasan da "bunun farkına nihayet vardı"; şimdi "camia önünde kendini haklı çıkarma çabasında!.." Bakın altını çizerek yazıyorum: "Bu kafayı değiştirmezse" Hasan Şaş, bundan sonra ne Avrupa'da, ne Türkiye'de "doğru dürüst futbol oynayacaktır!.." "Nankörlük belirtileri", insanın "ruh sağlığı" bakımından "çok tehlikeli" sinyallerdir!.. Hasan Şaş'a tavsiyem; "daha fazla konuşmadan" yeni kulübüne gidene kadar "köşesine çekilerek susup oturmasıdır!.." Zira konuştukça gözden düşüyor ve kaybediyor!.. Yazık!..