İşi uzatmanın faturası büyüyor!..

A -
A +

Olmadı, Sayın Başkan Haluk Ulusoy olmadı!.. Senin üzerine "fena hâlde" gelenler var!.. Fatih Terim'le adeta "kan davalı" olanlar var!.. Gündüz Tekin Onay'ı "hiç ama hiç sevmeyenler" var!.. "Ortalığı kızıştırmak", bu taktik üzerine "sansasyonel haberler kurgulamak", dahası, "bu haberler doğru imiş gibi" yorumlar yapmanın ve yazmanın peşinde koşanlar var!.. Var da var!.. Peki, "bütün bunlar ortada iken", beklemenin, "eveleyip gevelemenin" daha da ötesi "Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü" koltuğunu "yıpratan" ve "her türlü yoruma ve saldırıya açık hâle düşüren" bomboş bir süreçten geçmenin mânâsı ne?.. Elbetteki, "Milli Takımların kime ve hangi yetkilerle teslim edileceğine dair kararı verecek olan" Futbol Federasyonu'dur!.. "Ben falan hocayla çalışacağım ve bütün takımları ona bağlıyorum" ya da "Falanla da çalışacağım, filân milli takımları şu hocaya, filân milli takımları bu hocaya, şu şu yetkilerle veriyorum" dersin, "Federasyon kararını çıkarırsın"; olur biter!.. "Filân hoca" bu kararı kabul eder çalışır, "falan hoca" bu şekilde çalışmayı istemez, "Hayır" der; gene olur biter; çalışmayacak olanın yerine "yenisine bakarsın!.." Önce, "Görüşecekler, görüşüyorlar, görüştüler"; sonra "Oldu olmadı, tam anlaşma oldu mu, olmadı mı"; derken "Canım federasyonda da bir bakacağız, hele bir İsviçre maçı ile ilgili FIFA kararını görelim"gibi, "konunun önemi ve ciddiyeti ile bağdaşmayan" bir tutum, "yukarıda saydığım" çevre ve kişilere "bol bol fiskos yapma", bu fiskoslardan"haber ve yorum" imâl etme fırsatı vermekten öteye neye yaramıştır; hiç!.. "İsviçre maçının kararının, milli takımlar hocalığı ile" ne ilgisi vardır?.. "Raporlarda Fatih Terim suçlansa idi"; belki!.. "Ya ağır bir ceza çıkarsa" ihtimali, "Terim'in Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü" konusundaki kararın "FIFA kararı sonrasına bırakılmasının" sebebi olabilirdi!.. Ama, "Terim ile ilgili" suçlama yok, "ceza alma" ihtimali de!.. Kim bilir, belki "İlk maçtan sonraki açıklaması için" bir ceza gelebilir mi; çok az ihtimal ama, öyle bile olsa, "küçük bir ceza olur"; onun da "Milli Takım hocalığı için ön tıkayacak bir sebep olmayacağı" açıktır!.. Geriye ne kalıyor?.. "İşi sürüncemede bırakarak" Fatih Terim'in "Ben yokum arkadaşım" demesini sağlamak ihtimali!.. "Karadenizli delikanlıyım" diyen Haluk Ulusoy'un "Böyle bir arkadan dolanma hesabının içinde olacağına inanmam" çok güç!.. "Efendim, daha önceki başkanlıkları sırasında" hemen herkesin "Kararları tek başına alıyor, federasyon üyeleri bile gazetelerden, TV'lerden öğreniyor" şeklindeki eleştirilerine karşı "Değiştim" diyen bir Haluk Ulusoy'un "Federasyondan karar çıkarmadan" çıkıp da "Fatih Terim'le anlaştık, bu iş bitti" demesi "Değiştim" açıklamasına ters düşer; onun için "oyalanıyor" mazereti, "bahane" bile değildir; böyle önemli bir karar "her türlü dedikoduya açık bir yıpranma sürecine" bırakılmamalıydı; "Federasyondan karar çıkarmak" neticede "yarım günlük bir işti"; yapılamadı!.. Bakınız, "iş" uzatıldığı ve "jiklet hâline getirildiği" için, taa Millet Meclisleri'ne kadar uzandı ve devreye "Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü ile milletvekilleri maaşları polemiği" bile girdi!.. Fatih Terim'le ilgili ne haberler, ne yorumlar yapıldı!.. Gündüz Tekin Onay için neler söyleniyor, yazılıyor!.. Terim'le çalışmak ya da çalışmamak, Tekin Onay'a "şu" yetkiyi vermek ya da vermemek, elbetteki "Ulusoy'un ve Federasyonunun hakkı!.." Ama, "işi sürüncemede bırakarak", tam bir "yıpranma sürecine ön ayak olmak"; işte o, ne Ulusoy'un, ne de federasyonunun hakkı!.. Türk futboluna "çok büyük emek ve hizmet vermiş" bu iki hocayı "arenanın ortasında bunca gündür yapayalnız bırakmak" neyin nesi oluyor; onlara da, sorumluluk yüklenecekleri milli görevlere de yazık değil mi?.. Yanlış burada; hem de büyük yanlış!.. Ulusoy, "karşısındaki cepheyi" küçültmek için "stratejik ve taktik" plânlar yapıp uygulayacağına, "cepheyi büyütecek" hatalar yaparsa, karşısındakiler "ellerini ovuşturmaya" başlayacaklardır!.. Bence, başladılar bile!. Çok konuşmak; boş konuşmak!.. TV ekranlarından Süper Lig maçlarının yayınlarını çok az izliyorum!.. Eskiden hiç kaçırmazdım; ama futbolumuzdaki gerileme, birkaç takım hariç "yıldız oyuncu" azlığı, hakem hataları, tribünlerdeki olaylar ve küfürler, beni soğuttukça soğuttu!.. "Bu soğumada", maçları anlatan ve yorumlayan birçok arkadaşımızın "insanı çileden çıkaran" tutumları ve sözleri de büyük rol oynadı!.. Artık, "Avrupa'daki" futbol, atletizm, tenis, bisiklet, buz dansı yayınları beni daha çok ilgilendiriyor ve elbette ki basketbol!.. Ne var ki, mesela "Ülkerspor'un Moskova'daki maçında olduğu gibi", basketbolu anlatan arkadaşlarımız da "çok konuşma - boş konuşma" hastalığına yakalandılar!.. "CSKA Moskova'nın falan oyuncusu sakat" dediler ve "adamı öyle bir anlattılar" ki; sanki "onsuz, CSKA Moskova direksiz bir çadır, yerle bir olmuş" ve Ülkerspor "müthiş bir avantaj sağlamış!.." Maçın skoru; 23 sayı farkla Ülkerspor mağlûp!.. "Ülkerspor'un bir avantajı da CSKA'da Langdon'un formsuz olması" diyen onlar; "sahanın en iyi ve en çok sayı atan oyuncusu olan" Langdon'u seyreden de onlar!.. "Daha maçın ikinci dakikasında", ortada fol yok yumurta yokken "Hakemler" diye başlayıp, "ne kadar tecrübesiz olduklarını" anlatan onlar, ama "Üç hakem de Ülkerspor forması giymiş olsaydı"; CSKA Moskova'ya "bayan skoru ile boyun eğen" Ülkerspor'un "kazanmasının mümkün olmadığını görenler" de onlar!.. Yapmayın, etmeyin; galiba basketbol maçlarını da TV'den seyretmemeye başlayacağız!.. "Avrupa'da neden başarılı olamıyoruz" sorusunun cevap bölümünün bir paragrafı da "hakemler" diye tutturanlara tahsis edilse, acaba doğru olmaz mı?.. Kördüğüm ve kılıç!.. Adnan Polat, tıpkı "Büyük İskender gibi", kılıcı vurdu ve "düğümü çözdü!.." Galatasaray'ı, "medyanın ve rakiplerinin alay konusu olduğu tek yanlı bir sürek avı partisinde av olmaktan" ve taraftarlarını da, camiasını da "üzüntü içinde kıvranmaktan"hiç olmazsa genel kuruluna kadar kurtaracak formülü"önce ortaya attı", baktı ki "kimsenin ilgilendiği yok"; çıktı TV ekranına "bizzat" uyguladı!.. "Kıskananlar" meydanda; dudak büküyor ve eleştiriyorlar!.. "Galatasaray avını sürdürme imkân ve fırsatını kaçıranlar" ortada; "Böyle şey olur mu" diyor ve eleştiriyorlar!.. Neden olmazmış?.. "Siz de bir kibrit çakın" oluyor da, "şu veya bu" çıkıp o kulübe, bu kulübe "Saha yapıyor, bina yapıyor, para veriyor, futbolcu alıyor"; oluyor da, "bu" neden olmasın?.. Galatasaraylılar, "zor durumdaki" kulüplerine yardım için koşuyorlar!.. "Yönetim" yapmak istedi ve "taraftar kartı" olayını başlattı; tutmadı!.. "Bir gerçek Galatasaraylı", tuttu, "bir formül" söyledi ve kendi başlattı; işte oluyor!.. Nesi kötü?.. Tebrikler Adnan Polat!.. İş bilenin, kılıç kullananın!.. Hem işi biliyorsun, hem kılıcı kullanıyorsun!.. Helâl olsun!.. Şifreyi çözemiyorlar!.. Fenerbahçe ile Ülkerspor ne kadar da birbirlerine benziyorlar!.. Biri futbolda, öteki basketbolde bir türlü "Avrupa'da kendilerinden beklenen ve istenen başarıyı gösteremiyorlar!.." Tablo aynı; Türkiye'de "müthiş", Avrupa'da "bitmiş!.." Nedendir; bir türlü "mantıklı" bir gerekçe bulamıyorum!.. Fenerbahçe için "Aziz Başkan'ın da, Daum Hoca'nın da Avrupa umurlarında değil, onlar Türkiye'deki şampiyonluklara bakıyorlar" yorumları yapılıyor ama bana "tam inandırıcı" gelmiyor!.. Diyelim ki, Fenerbahçe "gerçekten" böyle; peki ama, ya Ülkerspor?.. Fenerbahçe de, Ülkerspor da bir türlü"Avrupa'da başarı şifresini çözemediler" ve bu yüzden herkesi üzüyorlar!.. İki soru!.. "İki" açıklama üst üste geldi!.. Youla dedi ki: "Türk futbolcuların hepsi Galatasaray'da, Fenerbahçe'de oynamak istiyor!.." Metin Tekin dedi ki: "Ben, Rıza ve Feyyaz Galatasaraylı, Gökhan ve Ali Fenerbahçeli idi!.." Soru bir: Bilmem ki, Attila Gökçe, Sanlı Sarıalioğlu, Vedat Okyar, Reha Muhtar, Kâzım Kanat ne dedi?.. Futbol Extra Dergisi her ay, "gazetelere manşet, TV'lere program olacak dosyalar, araştırmalar, haberler" veriyor!.. Şubat ayında da "Türkiye - İsviçre maçının gizli raporlarını" FIFA Genel Merkezi'ndeki "kilitli" kasa ve dolaplardan çıkararak getirdi ve Türk spor medyasının önüne koydu!.. Bu dergiyi "nerede ise" tek başına çıkaran, bitmedi; büyük bir haber ajansının spor servisini yöneten, bitmedi; bu arada hemen her gün servise "kendi rumuzu ile" birkaç"özel haber" koyan M. Tahir Kum "bunca çalışma gücünü ve gazetecilik heyecanını" nasıl buluyor?.. Soru iki: Bilmem ki; spor medyamızın anlı şanlı yöneticileri ve de yazar - çizerleri ne diyecek?.. Ben kutluyor ve alnından öpüyorum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.