"Ulusal" medya imiş; hadi canım güldürmeyin beni!.. "O" medya, tam tabiri ile "İstanbul medyasıdır!.." Bütün tarih boyunca "Rabbena, hep bana" diyen İstanbul'un medyası!.. O medyanın "spor sayfa ve ekranları" da, hep ama hep "Rabbena, hep İstanbul'a" der, durur!.. Manşetleri, haberleri, yazıları, yorumları, röportajları, resimleri, görüntüleri ile "hep ama hep İstanbul'a çalışır!.." Anadolu, onlar için "gerektiğinde kullanılacak bir motif", Anadolu kulüpleri ve takımları da, yöneticileri, teknik adamları, futbolcuları ile onların gözünde birer "figürandır!.." "Bunları yazıp geldiğimiz için" de, tutar bize taş atarlar; "bölücüler!.." Aynaya "sadece" ve sadece "Ben İstanbulum, ben güçlüyüm, ben güzelim, ben yakışıklıyım, ben büyüğüm, benim her şeyi almaya ve her şeyi yapmaya hakkım vardır" demek için bakarlar!.. "Narsizmin günümüzdeki en tipik temsilcileridir" onlar ve asıl "bölücülüğün kendileri tarafından yapıldığını" saklamaya çalışırken, arada bir "suret- i haktan görünmeyi" de başarırlar!.. İşte son örnek!.. Bir panelde bir soru üzerine Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav "içinden gelerek", samimiyetle demiş ki; "Ben Galatasaraylıyım, bu hafta Beşiktaş' ı yenip, şampiyonluk yarışında Galatasaray'ın önünü açacağız!.." Vay sen misin bunu söyleyen; "bunca yılın başkanı, bunca yılın yöneticisi" için yazılmadık şey bırakılmadı!.. İstanbul'un başkan ve yöneticilerinin "her şeyi ama her şeyi söylemeye hakları var"; ama "kırk yılda bir" bir Anadolu Kulübü'nün başkanı "zülfiyare dokunacak bir lâf etti" mi, tanklarıyla, toplarıyla, ordularıyla hücuuum!.. Hücum ki; "korksun ve bir daha böyle lâflar etmesin", üstelik "etmesi muhtemel" diğer "küçüklere" de ibretlik bir ders olsun!.. İstanbullular, hafta geçmez "ligi de, hakemleri de, federasyonu da, küçük takımları da karalarlar"; tık yok!.. "İpe sapa gelmez" sözlerle rakipleri, taraftarı, seyirciyi tahrik için etmedik lâf bırakmazlar; karşı çıkan "bir-iki cılız ses hariç", kimse dönüp bakmaz; ama bir Anadolu takımı başkanı, yöneticisi, teknik adamı "bir lâf etti" mi; vur abalıya!.. O Gençlerbirliği ve "o Galatasaraylı" Başkan'ın takımı, bu sezon Galatasaray'dan "tam beş puan aldı götürdü", ki bu puanlar "şampiyonluk yarışında Beşiktaş ile Galatasaray'ın arasındaki fark kadardı"; buna bakan yok, "içten gelen bir söz etti" diye, sanki Cavcav "takımına şike yaptıracakmış" havası verilen bir kampanya!.. Ne insafa sığıyor, ne iz'ana!.. Gözler öyle kararmış ki; "İlhan Cavcav'ın aylar önce Kulüpler Birliği Başkanlığı'ndan ayrıldığının bile farkında değiller!.." "Bu nasıl Kulüpler Birliği Başkanı" diye yazılar yazıyorlar!.. Ellerinde "inandırıcı" tek bilgi ve belge olmadan "Ankaragücü'nü ve Galatasaray'ı yıllar önce şike yapmakla suçlayıp, Gençlerbirliği - Beşiktaş maçı ile aynı saatte oynanacak Galatasaray - Ankaragücü maçı için" her şeyi yazmak, hatta "Beşiktaş yardımcı antrenörü" Feyyaz'ın dolduruşu ile "Gençlerbirliği maçının hakemi" Mustafa Çulcu için nerede ise "şaibeli" iması yapmak serbest ama, kırk yıldır "Galatasaraylı olduğu bilinen" ve bunu hiç saklamayan Cavcav'a "Futbolcularım benim Galatasaraylı olduğumu biliyor, bu hafta benim için de oynayacak ve Beşiktaş' ı yenecekler" anlamına gelen bir söz etmek bile yasak!.. Siz, "fikir özgürlüğünden, basın özgürlüğünden, düşünce özgürlüğünden yana olması" gereken anlı - şanlı medyamıza ve onun anlı - şanlı yazar - çizerlerine bakınız!.. Siz, her gün "aklına geleni söylemekten çekinmeyen" İstanbul kulüplerinin başkan ve yöneticilerine bakınız!.. Bu İstanbul, "Rabbena, hep bana" zihniyeti yüzünden, tarihin en büyük imparatorluklarından ikisini, Doğu Roma'yı ve Osmanlı'yı batırdı!.. Atatürk'ün "Anadolu İhtilâli" bile "bu zihniyeti değiştiremedi!.." Spor gibi "evrensel" bir olayda bile "değiştirilemediği" görülüyor!.. Yazıklar olsun!..