Hiç kimsenin şüphesi olmasın; G.Saray Kulübü “mali ve idari bakımdan bu duruma düşmüş” ise, bunun baş sorumlusu, Divan Kurulu ile Genel Kurul’un “saygın” üyeleridir!..
Çarşamba günü yapılan Divan Kurulu toplantısını GS Televizyonu’ndan izleyen bir gazeteci olarak, uzun süreden beri oluşmuş olan bu görüşümün altını kalın, hem de çok kalın çizgilerle “yeniden” çizerek, Galatasaray camiasına ve taraftarına sunuyorum!..
Elbette, “bu duruma düşülmenin sorumlularının başında, kulübü bu duruma düşüren başkan ve yöneticiler de vardır” ama, onlara meydanı boş bırakan, “sadece eleştirip”, yaptıklarının hesabını “kanunların ve tüzüğün emrettiği şekilde sormayanlardır” asıl sorumlular!..
Eğer “suçları varsa” mahkemelere, gerekirse hapislere kadar kovalamayanlardır; “Aman başkanlarımızı, yöneticilerimizi mahkemelere düşürmeyelim ayıp olur” diyerek, kulüplerine karşı vicdani, hukuki, kanuni, fiili ve asli görevlerini, vecibelerini yerine getirmeyenlerdir, asıl suçlular!..
Divan Kurulu toplantısı ve orada yapılan konuşmalar “bu görüşümün ne kadar doğru olduğunu” bir defa daha ortaya koydu!..
Galatasaray içinden çıkılması çok zor bir durumda, salonda kaç Divan Kurulu üyesi var; kaçı toplantıyı sonuna kadar izledi, izleyenler ne yaptı; bunlara bakmak bile, Galatasaray’ın “bu hâle neden düştüğünün ipuçlarını” veriyor; yazıklar olsun!..
Yıllardır bilinen, “kendine konuşan ve kendi ruhunu tatmin eden”, üstelik de “bu rol model” ile, ne yazık ki, “Galatasaray’ın akil adamları, bir bilenleri” unvanını alanlar “gene” kürsüde idiler.
“İyi muhasebe bildiklerini”, zaten yönetimin perdeye aksettirdiği ve anlattığı, herkesin gördüğü rakamları tekrarlayarak gösterdiler; bravo!..
“Bunca yılın birikmiş ve neredeyse kangrenleşmiş” sorunların hesabını, bu sorunları çözmeye ve kulübü düzlüğe çıkarmaya çalışan, UEFA’larla, kumpasçı taraftar grupları ile, dahası milyarı bulan borç yükü altında, kulübü döndürecek parayı bulmak ve işleri yürütebilmek ile boğuşan yeni yönetimden sorma kahramanlığı gösterdiler; bravo!..
“Akil adam”, sadece “lâf eden adam” değildir; akil adam, “çare söyleyen adamdır”, dahası “kötü yapanı, suç işleyeni, hukukun, kanunun, tüzüğün önüne koyabilen, teşhir eden ve gerekenin yapılmasını isteyen” adamdır!..
Bitmedi, asıl, “bunları yapacağını söyleyen, bu yönde adımlar atan” başkan ve yönetimlere köstek olmayan, “Tek bilek tek yürek” gibi bir projeye bıyık altından gülerek, küçümseyen değil, aksine destek veren, akıl veren, fikir veren, çare ve proje üreten adamdır!..
Neymiş efendim, Başkan “UEFA’nın cezayı 1+1’den 1’e düşürmesini başarı olarak görmüyormuş”, ama bazı yöneticiler bunun ‘başarı olduğunu’ söylemişlermiş, böyle şey olur muymuş; “Başkan bunlara engel olmalıymış!..”
İşte “bu zihniyettir” ki, Galatasaray’ı bu hâlâ düşürmüştür!..
Zira, onlara göre, “Yöneticiler, Başkan’ın emir kuludur. Çünkü Galatasaray’da başkanın sözünün geçerli olduğu bir sistem işler”; öyle değil mi?..
Kanun “böyle” demez, Tüzük “böyle” demez ama “bu zihniyet böyle der” ve de “bazı başkanlar” Galatasaray’ı bu duruma düşürür, önce yöneticilerin, sonra Divan Kurulu’nun sesi çıkmaz, Genel Kurul da ibra eder; böyle gelmiş, böyle gider; hadi canım siz de!..
Ve ne yazık ki, işte “bu zihniyet yüzünden”, UEFA’nın cezayı 1+1’den, 1’e düşürmesi “başarı”, hem de “büyük başarı” hâline gelmiştir; anlayana sivrisinek saz!..
Galatasaray’ın önü, “anlamayanların hâlâ kürsüde olduğu” fırtınalı bir yaz!..