İşte en iyi cevap!..

A -
A +

Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, Türkiye Spor Yazarları Derneği,'nin Antalya'daki seminerinde, kendisini eleştiren spor yazarlarına ve de "özellikle" bir gazeteci - yazara (O, adını vermemiş ama herkes kim olduğunu anlamış; Hıncal Uluç) vermiş veriştirmiş!.. "O adam" demiş, "Bana takmış" demiş; "Bu tip kalemlerin süngülerinin ucunun kırılmasını bekliyorum" demiş. Demiş de demiş... Bu sözlerin gazetelerde yer almasının üzerinden "3 gün geçmeden" daha geçen yıl "yardımcılığını yapan" sevgili Ergun Gürsoy "şunları" yazı verdi: "İstatistikler, ülkemizde en fazla taraftara sahip takımın G.Saray olduğunu söylüyor. G.Saray'ın taraftar sayısı birçok 'Dünya Kulübü'nden bile fazla... Örneğin Barcelona'nın taraftar sayısı, G.Saray'ınkinden az... Sayın Başkan Özhan Canaydın, sen oturduğun koltuğun gücünün farkında değilsin. Hep başkalarının 'yandaşı' oluyorsun. Bir kez de sen fikir babası ol, lider ol!... Üzüldüğüm, katara hep 'son vagon' olarak katılman... Oysa biz senden Galatasaray Başkanı olarak 'lokomotif' olmanı bekliyoruz. Hiçbir olayında kararlılık ve öngörü yok. Arkadaşımsın yazmayacağım diyorum; ama dayanamıyorum... 5 yıldır bu takımın başındasın, bir işe de sen öncülük et de biz de, sana helal olsun diyelim... Federasyon ile ilgili kararsızlığını sonuna kadar sürdürdün, hep havayı koklamakla yetindin. Ne zaman ki genel kurulun toplantıya çağrılması için yeterli sayıya ulaşıldığını gördün, hemen sen de 7 G.Saraylı üye ile kuyruğun sonuna eklendin. Amacın devlete şirin görünmek... Bunu önceki seçimde yapabilirdin beceremedin. O seçimde oylarınızı söz verdiğinizin tamamen aksine kullanıp, hesapları alt-üst ettiniz. Ucuz kahramanlık peşindesin ve ne yazık, güven vermiyorsun." İşte seminerde, "Bizim gibileri kaçırmayın, bizim gibi insanları zor bulursunuz" diyen Başkan'ı anlatan bir "en yakın kişi" yazısı!.. Anayasa'daki basın hürriyetinden bihaber, "korkusuz ve doğru bildiğini yazan, yazabilen" gazetecilerin "kalemlerinin ucunun kırılmasını isteyebilecek" ve "demokratik rejimlerin ve hukuk devletlerinin en sağlam savunucularının onlar olduğunu" anlayamayacak kadar "çağ dışı" fikirlere sahip bir Başkan'ın Galatasaray'ı ve Kulüpler Birliği'ni getirdiği noktanın "burası olmasından" daha tabii ne olabilir? Sevgili Başkan, "spor yazarlarından kendisine sahip çıkmalarını" da istemiş. Hâlâ anlayamamış ki, "insan, önce kendine, sonra başında olduğu kuruluşlara sahip çıkmalı" ki, "ona da sahip çıkılsın"; aksi hâlde, ne kadar yalvarırsa yalvarsın, "o" insana sadece gülünüp geçilir!.. Hele bir "Ben fedakârlık yapmayıp, bırakıp kaçsaydım, bu mahallede kan gövdeyi götürürdü" sözü var ki, gülmek mi, ağlamak mı gerek, bilmiyorum!.. Bence Cumhuriyet Savcıları, Özhan Canaydın'ı çağırıp sormalılar: "Kanın gövdeyi götüreceği mahalle nerede?..Kim bu kanlı savaşı çıkaracak insanlar?.. Nasıl önlediniz?.. Bize anlatınız ve isimler veriniz ki, yarın siz giderseniz kanın gövdeyi götürmemesi için bugünden tedbir alalım!.." ________________ Sevgili Ergun Gürsoy'a not: Çok gazete, çok yazar - çizer, "bu yanlışı" yapıyor, doğrusu şu: "G.Saray" diye bir kulüp ya da takım yoktur; "Galatasaray" adında bir kulüp ve takım vardır. Rahmetli Cihat Baban (ki, çok iyi bir Galatasaraylı idi), "kısaltmalar" ile ilgili bu "gazetecilik ve yazarlık doğrusunu" bize 1955 - 56'lı yıllarda, Ankara'da Yenigün Gazetesi'nde nerede ise "elinde sopa" acı - tatlı örnekleri ile öğretmişti. Bu vesile ile "kısaltmalar konusunda hassas davranmayan" bütün "eski - yeni" ama özellikle "genç" gazeteci ve yazar - çizer meslektaşlarıma hatırlatmak istedim. Sevgi ve başarı dileklerimle. Farkları var mı?.. Sevgili Nilay Yılmaz, her zamanki gibi sütununda "tatlı tatlı" dalga geçmiş: "Şimdi reklamlar! Fenerbahçe haberlerini mi öğrenmek istiyorsunuz? En doğru haberler ve en güzel fotoğraflarla süslenip, en görkemli mizanpajlar ile hazırlanan FANATİK gazetenizi alın, sağlıklı ve mutlu olun. (Hulki İlgün - Fanatik)" Hulki Baba, Fanatik'e "biraz" iltimas etmiş; "Fenerbahçeli" müdürlerin yönetimindeki spor sayfalarının Fanatik'ten farkı var mı?.. Yorumsuz!.. Aynı gün iki ayrı gazetede çıkan iki haber!.. Haber bir (Milliyet): "Fenerbahçe 1 milyon dolar vererek, Ukraynalı ya da Rus olan 'rekortmen' bir yüzücüyü transfer edecek, onu 'isteneni, mesela Nobre'yi, istendiği zaman Türk vatandaşı yapan' Vatandaşlık Kanunu'nun 'çok anlamlı' maddesinden yararlanarak 'TC vatandaşı yapacak' ve 2008 Pekin Olimpiyatı'nda 'ay - yıldızlı forma ile' yüzdürecekmiş. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da 'Bu müthiş projeyi destekleyeceğim' demiş." Haber iki (Akşam): "İki sezon önce Fenerbahçe'den ayrılan Van Hooijdonk, Antalya'da oynanan Efes Cup maçları sırasında kendisiyle yapılan röportajda demiş ki; 'Ocak ayının sonuna kadar Fenerbahçe'den alacağımın ödeneceğini düşünüyorum. Fenerbahçe çok büyük bir kulüp. Bu konuda herhangi bir tereddüdüm yok. Fenerbahçe'de alacağım kalacağını sanmıyorum.' ('Ama hesabımda görmeden de inanmam' diye de espri yaptı)." Boşboğazlığın sonu!.. Birkaç gün önce, bir büyük gazetede "Boşboğazlık yüzünden Galatasaray'ın Riva arsasının Merrill Lynch'e satışının nasıl fiyaskoyla sonuçlandığını"anlatan haber vardı!.. Tıpkı, "boşboğazlık" yüzünden Seyrantepe Projesi'nin "kuşa çevrilmesi" olayında olduğu gibi!.. "Gizli kalması, kimse tarafından duyulmaması gereken" önemli, hatta "hayatî" konuların, basına sızdırılması, ona buna anlatılması sebebiyle Galatasaray'ın "neler kaybettiği", Seyrantepe Projesi'nin "ilk" safhasında, "yapılmak istenin" adeta davul zurna ile herkese duyurulması yüzünden, işe rakip kulüplerin "haklı tepkisi girince", projenin kuşa çevrilmesiyle ortaya çıkm ıştı. Galatasaray'ın anlı ve de şanlı yöneticilerine sormak gerek; "böyle" bir olay yaş andığı hâlde, "Merrill Lynch'le yapılan görüşmelerde gizliliğe riayet etmemek" ne anlama geliyor?.. Milliyet'in haberinin üzerinden günler ve günler geçti, Galatasaray yönetiminden "tık" yok!.. Böyle bir yönetim, Galatasaray'ı nereye götürür?.. Belki ki, bugünler bile aranacak!.. > İmtihan!.. Galatasaray yönetimi ile Ersun Yanal arasında "gelecek sezon Galatasaray'ı çalıştırması" konusunda "gizli görüşme yapıldığı" iddiaları yaygın. Hatta gazete haberlerine göre, "Vestel Manisaspor'un asıl patronu olan" Ahmet Nazif Zorlu "Tazminat istemeden size gitmesine izin veririm" demiş. Bu haber ve iddialara karşılık Ersun Yanal, "bu defa" ağzı sütten yanmış ve "eleştirilerden ders almış" olacak ki; "Vestel Manisaspor ile anlaşmam devam ediyor, burada yapacak daha bir çok işim var, başka bir kulübe gitmem" açıklamalarını yapıyor. Bugüne kadar, "Ersun Yanal'ın Ersun Yanal olmasında en önemli rolleri oynayan" kulüpleri "yarı yolda bırakıp gitmesi" ile ünlenen genç hoca, "yeni" bir imtihanda!.. "O" alışılmış halkaya bir yenisini mi ekleyecek, yoksa "bu defa" ilkeli davranıp kulübünde mi kalacak; bekleyelim, görelim!.. > Debreli Recep'ler!.. Her gün, her gazetede "benzer" haberler: "Falan kulüp, filânca oyuncunun transferini büyük ölçüde bitirdi." Ne demektir; "Büyük ölçüde bitirdi?..." Aslında "sözlük" anlamı açık; "Bugün bilemediniz yarın imzalar atılacak." Ama, "bizdeki" anlamı değişik: "Fosss!.." Transfer de, haber de, "fosss!.." Daha ocağın 15'ine gelmedik, tarayın gazetelerimizin spor sayfalarını kaç tane "büyük ölçüde bitirilen fosss haber ve transfer okuyacaksınız", görün de, şaşın!.. Hiç yüzümüz kızarmıyor!.. > OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder > (4 SMS/ 8 Kontör)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.