Avrupa Ligi'nde Beşiktaş'ın grubunda olan "Skenderbeu" adlı Arnavut takımı, Portekiz Ligi lideri Sporting Lizbon'u 3-0 yeniyor, Galatasaray, 5'inci durumdaki Benfica'ya, "hezimetten kurtularak" yenilip dönüyor!..
Fenerbahçe, "U 21" takımı seviyesindeki Ajax'ı "inanılmaz goller kaçırarak" yenemiyor!..
Beşiktaş "Rus takımını, kendi sahasında elinden kaçırıyor!.."
Van Persie, Nani (Türkiye'de futbol oynamamaya yeminliler galiba; bu gidişle hocalarının da takımlarının da başını yiyecekler) gibi onca "anlı ve de şanlı" Avrupa, ne Avrupa'sı "dünya" çapındaki futbolculara milyonlarca avro para dökülüyor, hocaların biri gidiyor, biri geliyor; sonuç; işte bu kadar!..
Tam bir "Çabalama kaptan, ancak ben bu kadar giderim" tablosu!..
Ama "bir adam çıkıyor" ve de gazetelere "şu haberi" yazdırıyor; "FIFA dünya klasmanında Türkiye, rekor puan artışıyla 19 basamak yükselerek, 18. sıraya yerleşti. Euro 2016 elemelerinde geçen ay Çek Cumhuriyeti ve İzlanda'yı 1-0 yenerek 'en iyi grup üçüncüsü' olarak finallere direkt katılma hakkını elde etmişti. Bu sonuçlarla Fatih Terim yönetimindeki milliler, kasım ayı dünya sıralamasında 224 ile en yüksek puanla 2000 yılı sonrası en iyi yükselişe imza attı."
O adamı da "yerden yere vurmak için" yarışıyor ve de "aldığı parayla bile uğraşıp duruyoruz"; bravo hepimize!.. İşte futbolumuz!..
Avrupa Ligi'nde Beşiktaş'ın grubunda olan "Skenderbeu" adlı Arnavut takımı, Portekiz Ligi lideri Sporting Lizbon'u 3-0 yeniyor, Galatasaray, 5'inci durumdaki Benfica'ya, "hezimetten kurtularak" yenilip dönüyor!..
Fenerbahçe, "U 21" takımı seviyesindeki Ajax'ı "inanılmaz goller kaçırarak" yenemiyor!..
Beşiktaş "Rus takımını, kendi sahasında elinden kaçırıyor!.."
Van Persie, Nani (Türkiye'de futbol oynamamaya yeminliler galiba; bu gidişle hocalarının da takımlarının da başını yiyecekler) gibi onca "anlı ve de şanlı" Avrupa, ne Avrupa'sı "dünya" çapındaki futbolculara milyonlarca avro para dökülüyor, hocaların biri gidiyor, biri geliyor; sonuç; işte bu kadar!..
Tam bir "Çabalama kaptan, ancak ben bu kadar giderim" tablosu!..
Ama "bir adam çıkıyor" ve de gazetelere "şu haberi" yazdırıyor; "FIFA dünya klasmanında Türkiye, rekor puan artışıyla 19 basamak yükselerek, 18. sıraya yerleşti. Euro 2016 elemelerinde geçen ay Çek Cumhuriyeti ve İzlanda'yı 1-0 yenerek 'en iyi grup üçüncüsü' olarak finallere direkt katılma hakkını elde etmişti. Bu sonuçlarla Fatih Terim yönetimindeki milliler, kasım ayı dünya sıralamasında 224 ile en yüksek puanla 2000 yılı sonrası en iyi yükselişe imza attı."
O adamı da "yerden yere vurmak için" yarışıyor ve de "aldığı parayla bile uğraşıp duruyoruz"; bravo hepimize!..
Uyanmalıyız, artık!..
Kulüp başkanlarımız ve yöneticilerimizden, teknik adamlarımıza, taraftarımızdan, spor yazarlarımıza, futbol yorumcularımıza, yani hepimize "ders olacak" bir mail aldım. Noktalama işaretleri hariç "tek kelimesine dokunmadığım" ve "erdalveli [erdalveli@-mynet.com]" adresli bu maili sütunuma alıyorum ve "tek kelime de yorum yazmıyorum":
"Sayın Uluç merhabalar.
Şimdi bizim Galatasaray "İyi oynadı" deniyor. Ben aynı fikirde değilim. Benfica'nın oynadığı ne kadar günümüzde bütün dünyanın oynamağa çalıştığı (Astana'nın bile) hızlı, coşkulu, modern futbolsa, bizimkisi hâlâ halı saha futbolu: (Yavaş, nereye pas atacağı belli, hızlı düşünemeyen, hızlı paslaşamayan, kendi alanında izleyeni bezdiren yavaş paslaşmalardan sonra önüne tesadüfen ne çıkarsa onu oynayabilen bir takım.)
Ben GS'li olmasam üstüne para verseler GS maçlarını izlemem, utanıyorum çağdışı futbolundan. Biz üç pozisyona girmişiz de maçın hakkı beraberlikmiş. Adamlar yirmi üç pozisyona girdiler, nasıl hakmış bu.
Bir zamanlar gişelerden nakit parayla geçmek şimdi insanımıza nasıl ilkel ve eski geliyorsa, bugün Türkiye'de oynanan futbol da öyle geliyor bana.
Ülkemizde futbol yavaş oynandığı için ("Nasılsa buna razı bu millet, niye kendimizi sıkalım" diyorlar) yeteri kadar ne kondisyonları, ne de oyun zekâları gelişiyor.
Birinci devrimi Mustafa Denizli yapıp Çanakkale geçilmezi kaldırmıştı. Şimdi sıra ikinci devrim yapmak, hızlı futbolu öğrenmek olacak. Bunun için okul, semt, takımlarından Süper Lig'e kadar bütün takımları buna zorlamak gerekiyor. Yoksa yenebiliriz de, bazen tesadüfen Avrupa başarıları da kazanabiliriz ama oynadığımız futbolu biz seyreder, biz överiz, bu arada dünya da bize dudak büker.
Ben şahsen GS, Benfica'nın oynadığı futbolu devamlı oynayacak hale gelsin, hiç şampiyon olmasa da razıyım. Şampiyonluklar adamı bir iki hafta, ama coşkulu futbol her hafta mutlu eder
İngiltere'de boşuna değil en vasat takımların bile seyirci ortalaması 30, 40 bin. Saygılar."
"Mourinho, ocakta Fenerbahçe'ye gelecekmiş"; gelebilir; zira "Mourinho kadar ünlü nice hoca geldi", Türkiye'ye!..
Ama "bu defa durum biraz değişik"; bakınız ortada nasıl bir tablo var ve "Mourinho geliyor" haberlerinin "gerçekle uyuşması" da pek mümkün değil!..
Gazetelerimiz, Fenerbahçe-Mourinho temaslarını "Aracılar vasıtasıyla haber gönderip nabız yoklandığı" ve de "Portekizli teknik adamın ise Fenerbahçe'nin ön görüşme talebine olumlu cevap verdiği ve ocak ayında bir araya gelmeye hazır olduğunu söylediği" şeklinde verirken, İngiliz, Fransız, Portekiz gazeteleri ise "Monaco'nun ortak sahipleri, Mourinho için Chelsea'nin sahibi Abramovic'e 50 milyon avro önerdiler, ama Rus oligark 100 milyon avro istedi" haberlerini yazıyorlardı.
Beni asıl güldüren ise, "her iki haberi de aynı sayfa, hatta aynı haber içinde veren" bazı gazetelerde "Monaco'nun, Chelsea'den kovulması söz konusu olan Mourinho için 50 milyon avro önermesi 'son derece anlamsız' bulundu" ibaresinin habere eklenmesiydi.
Neden ve kim "Son derece anlamsız bulmuştu" 50 milyon avroluk teklifi; sakın, "haftalar boyu" devamlı "Mourinho kovuluyor ve Fenerbahçe'ye geliyor; 6 milyon avro garanti para, 4 milyon avro bonuslar, toplam 10 milyon avro verilecek" haberlerini yapanlar olmasın?..
Ertuğrul Özkök'ün kulakları çınlıyordur; Hürriyet'in Genel Yayın Müdürü iken, hem de TSYD'nin "eğitim" seminerinde "Taraftara hayal de satılmalı, bu tür haberler, olmayacağını bile bile benim de hoşuma gidiyor" gibilerden laflar eden o değil miydi?..
Ne oldu; Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Trabzonspor Başkanı dahil, onca "Trabzonlu yöneticiye çok ağır cezalar verdi!.."
Verdi de "ne oldu"; onlar gene Trabzonspor'un başında!..
"Sadece" ve sadece "statlara, salonlara alınmayacaklar uzun bir süre" o kadar!..
Ne "ceza" ama; bugüne kadar hangi başkanın ve hangi yöneticinin umurunda oldu ki, şimdi de onların umurunda olsun?..
Patron Temel'in saat 10'da sallana sallana işe geldiğini görünce kızdı ve bağırdı; "Saat sekizde burda olmalıydın!."
"Niye" dedi, Temel, şaşkın şaşkın; "Sekizde ne oldu ki?." (Köşendeki bu "Tebessüm" için teşekkürler sevgili Hıncal!..)
Bazı teknik direktörlerimiz, "Temel'den çok ilerdeler"; hiç olmazsa "ne yaptıklarının farkına varıyor" ve de "Hata bende" diyebiliyorlar; "devamlı" olarak!..