İsyan ediyorum!..

A -
A +

Gazeteciliğin "esası olan" haber gazeteciliğinin önüne, "en kolayı seçerek" yorum gazeteciliğini koyduk. Durmadan "spor yorumcusu" üretiyoruz...

Komik bir duruma düşüyoruz. Sokağa çıkıp "adlarını zar zor telaffuz ederek", önümüze çıkan Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu insanlara "Bu kimdir" diye sorsak, 10 kişinin belki birinden bile "doğru cevap" alamayacağımız futbolcuları, spor kamuoyuna "yılın transferi" olarak sunuyoruz! Sözüm ona, taraftara heyecan aşılayacak, hayal kurduracağız!..

Alınan futbolcuyu "Yılın en faydalı transferi olacak" diye takdim etsek, itirazım olmayacak, ama ille de "Abartacağız" ve "Yılın transferi" damgasını vuracağız!..

Peki ama gün aşırı haberi tekrarlanıp duran "Nani'lerin, Van Persie'lerin biri gelseydi, mesela Boateng alınsaydı, hatta Gignac transfer edilseydi", ne diyecektik, hangi başlığı atacaktık, yoksa haberlere "Asrın transferi" başlıklarını mı konduracaktık?..

"Ajans haberlerini", abartılı, "son dakikalı / şoklu / flaşlı" nitelendirmelerle WEB sitelerine koymak, spor sayfalarında "yılın transferi" başlıklarıyla vermek, bilmem ki, iletişimin, haber teknolojisinin bu kadar hızla geliştiği bir dünyada, "gazetecilik yaftası" altında "okuyucuyu kandırmaya çalışmak, tıklamaları arttırmak gayretinden öteye", neyi ifade edebilir?.. 

Haber gazeteciliğinde "doğruluk" ilkesi "her gün" paspas ediyor, umurumuzda değil. Sporumuzla ilgili haber gazeteciliğinde "özel haber / atlatma haber" bulmak, adeta "İstanbul plajlarının kumları arasında 'pırlanta yüzük' bulmak" gibi bir şey oldu, umurumuzda değil. Sporumuzla ilgili haber gazeteciliğinde, "ajansların verdiği haberlerin içindeki hataların bile düzeltilmeden sayfalara konulması" gazeteciliğimizin hangi yerlere geldiğinin, getirildiğinin en açık belgesi hâline geldi, umurumuzda değil!..

Elbette "istisnaları var"; hâlâ "hassas olmaya çalışanlar" var ama onların gayretleri "spor basınımızın bütünüyle itibarını korumasına yetmiyor!.."

Gazeteciliğin "esası olan" haber gazeteciliğinin önüne, "en kolayı seçerek" yorum gazeteciliğini koyduk. Durmadan "spor yorumcusu" üretiyor, "Habersizlik çölünü yorumculuk çiçekleriyle kamufle etmeye çalışıyoruz"; mümkün mü; "kafasını kuma sokan deve kuşları misali", tam da spor basınımıza uygun bir tabir hâline geldi!..

Ne yazık ki, ajans gazeteciliği, "telefon" muhabirliği, "Ne var ne yok ağabeycim" haberciliği yayım yayım yayılırken, "kulüp başkan, yönetici, teknik adam baskısı" habercilik yapmak isteyen genç spor yazarlarının üzerine bir kabus gibi çökerken, el birliği ile seyretmemiz, "kulüpçülük / tiraj / reyting yarışı" maskaralığı içinde, sporumuzdaki "haber gazeteciliğini öldürdü!.." 

Bir "ne yazık ki" daha; sporumuzda, pardon futbolumuzda "özel haberi", ekranlardaki "+18" uyarısı ile yayınlanması gereken "bağırtılı, çağırtılı, küfürlü, hakaretli" programların "mahkemelere kadar düşen" kahramanlarına bıraktık; anonslarla "reyting yarışı" yapmalarının yolunu açtık!.. 

Hey gidi Adnan Akın'lar, Namık Sevik'ler, Necmi Tanyolaç'lar hey, onların ve onların kuşağının  "müdürlük, şeflik yaptığı"  zamanlarda "böyle miydi", spor basınımız ve de "onlardan hemen sonra gelen kuşakta?.."

Bugün hâlâ tek tük "o günlerin esintilerini spor sayfalarına taşımak için" gayret edenlerimiz var ama, seslerini, soluklarını duymak o kadar zor ki; okuyucunun arayıp bulması için, her birine birer "Diyojen'in feneri" gerek!..


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.