İtalyan Usulü!..

A -
A +
Mancini'nin Galatasarayının Elazığ'da düşürdüğü durumun ne sportif, ne mantık, ne akıl, ne izan ve ne de insaf bakımından izahı vardır!..
Bu "acılı ve de acınacak" tablonun tek izahı, Mancini efendinin Türk futbolunu, Türk futbolcusunu ve Türk teknik adamını küçük gören sözlerinde yatıyor; ona göre Türkiye, "her anlamda gelişirken, teknik adam ve oyuncu anlamında geri kalmış" bir ülkedir!..
Onun için Mancini, "8 puanı kapatmanın hayal olduğunu" bile bile, Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea'nin "büyük favori olduğunu" söyleye söyleye, "elinde kalan ve büyük rakiplerinin tasfiye olduğu" Türkiye Kupası'nda bile, "rakipleri küçümseyerek", Galatasaray takımını "oyuncağa çevirerek", tribünlerdeki binlerce, TV başındaki yüz binlerce Galatasaray taraftarı ile alay ederek ve de pervasızca "çorba taktik, torba kadro" örneklerini sergileyebilmekte bir an olsun tereddüt etmemektedir!..
Resmen alay ediyor; ortada "3 yok", hâlâ bulamadı; ortada "5 yok" hâlâ bulamadı, arıyor da arıyor; ortada 2 de yok; hâlâ "3-5-2" diyor; onca maç, sadece "kaleciler takımın en iyisi, hangisi oynarsa", onlar da zaten "3-5-2'de yok!.."
Efendim, "zamana ihtiyacı var, takımı, futbolcuları tanımaya çalışıyor, takımda eksikler var, onlar tamamlansın, bakın bakalım Mancini neler yapacak!.."
Gençlik yıllarımda İtalyan sinemasının Roberto Rosselini, Vittorio De Sica, Federico Fellini, Luchino Visconti, Michelangelo Antonioni gibi dev rejisörlerle dünya sinemasının önüne çıktığı altın çağında, "İtalyan usulü kandırmaca" konusu etrafında dönen belki 10'dan fazla komedi ve de drama filmi seyretmiştim; Galatasaray'ın Elazığ önündeki durumu işte "bu filmleri hatırlamama" yol açtı; komedi de vardı, kahkahalarla gülünecek, dram da vardı, ağlanacak ve ağlatacak, nitekim kahkahalarla da güldürdü, gözyaşlarıyla da ağlattı; tebrikler "büyük" rejisör Mancini!..
Bakınız, çok açık söylüyorum, Mancini için Türkiye'de "sayılacak" tek adam vardır; kendisini Galatasaray'ın başına getiren Ünal Aysal!..
Gerisi Mancini için lâfı güzaftır, yöneticisinden, teknik adamına, futbolcusundan, gazetecisine!..
O "saydığı tek adamın gözünün içine bakar"; işte onun içindir ki, "Drogba ve Sneijder başının üzerindedir"; gerisi "torba kadronun içindedir!.."
"İtalyan usulü" de işte "tamı tamına budur!.."
Benim hayret ettiğim, çok saydığım, çok sevdiğim, yazılarını "kaçırmadan okumaya çalıştığım" bazı meslektaşlarımın, "bu tablo ortada iken", Galatasaray takımının "taktik / tertip itibariyle oturmaya başladığını, yarınların aydınlık olduğunu" yazmaları, yazabilmeleridir!..
"8 puan kapanacak" sloganıyla başlanılacak bir ikinci yarıya 4 gün kalmışken, "Elazığ'da Galatasaray'ı perperişan eden" bir tablonun getireceği moral bozukluğunu bile hesaplayamayan "İtalyan usulcü" mü Galatasaray'ı Süper Lig'de şampiyon yapacaktır?
Soruyorum hepinize, sizler "kulüp sevgisiyle, bu zatı kolladığınız ve eleştirmediğiniz sürece", bu teknik adamın "aklını başına almasına" ve de Galatasaray takımını başarıya ulaştırmasına imkân var mıdır?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.