Ey Türkiye Jokey Kulübü'nün yetkilileri ve de "onların" kalemşorluğunu yapanlar!.. Bilesiniz ki, meydan boş değil ve "yıllardan beri kulüpte ve çevresinde nelerin döndüğünü" görenler, bilenler var!. Durmadan ağlıyorsunuz; "Kesintiler o kadar çok ki, yarışlar yapılamaz hâle geldi, yarış ikramiyelerini, hatta personelin maaşlarını bile ödeyemez duruma düştük, aman derdimize bir çare!." Ama ardından, "dünya atçılığında orta boy bile sayılmayacak, belki de küçük boyda ve hatta destede meydana çıkabilecek" eş - dost "aygırlarına" yüzlerce milyar, evet nerede ise "yarım trilyona, üçte bir trilyona" kadar varan "fiyatlar" biçip, almaya kalkıyorsunuz; sizlere ancak bakanlık "Dur, alamazsın" diyebiliyor ve de "şu koşusu, bu kupası" diyerek "yüzlerce kişiye davetler" vermeye devam ediyorsunuz; "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?." Diyelim ki, "yeni bir kanun çıktı" ve "kesintiler azaldı"; ne değişecek?.. Türkiye Jokey Kulübü Derneği'nin "üyelik ve yöneticilik standartları değişmedikçe ve kulübün yeniden yapılanması sağlanmadıkça" ne değişecek?. "Genel kurullarda al arkana hem de çoğunluğunun yaş ortalaması İngiliz Lordlar Kamarası'nın çok üstünde olan 60 - 70 üyeyi, yıllardır grup olarak yönetime el koy ve de bilançolarında katrilyonların görünmeye başladığı böyle bir derneği yedi kişi ile yönet"; olacak şey mi?. "Bu düzen değişmeden"; kulüp üyeliği "eş - dost - akraba - grup kayırmalarından" kurtarılmadan ve sayı itibariyle "400 - 500'lere ulaştırılmadan", yönetimler "en az 13 - 15 kişiye çıkarılmadan", hele hele "denetleme kurulları", yönetim kurullarının "baskı ve tehdidi altında olmaktan kurtarılmadan"; bu işlerin düzelmeyeceği bilinmelidir!. "Doğruları ortaya koyan" denetleme kurulu üyesi Mete Aysal'ın başına gelenler ortadadır!. Bugün, "onun ortaya çıkardığı" ve "Dikkat edin" dediği ve "bu yüzden sudan başka gerekçeler ortaya konularak" dernekten ihraç edildiği bir çok husus, "içlerinde derneğin hukuk danışmanının ve genel sekreterinin de bulunduğu" komisyon tarafından hazırlanan "önemli" ve "dehşet verici" raporda yer almaktadır!. Tarım Bakanlığı'nın yani devletin, yani "at yarışı oynayanların",yani milletin parasının, "dernek içinde, Dernekler Kanunu'na tamamen aykırı bir şekilde ihdas edilen" ve de "sosyal kısım" adı verilen bir "hayali" fasla aktarıldığı, "bu kısma aktarılan trilyonların sosyal hiçbir işte kullanılmadığı", hatta "ölen atçılar için verilen ölüm ilânlarının bile yarış giderleri faslından ödendiği" kulaktan kulağa fısıldana gelmektedir!. Dahası: "Milletin parası ile sosyal kısma ucuz arsa alacaksın", sonra devletten (Tarım Bakanlığı'ndan) borç para alacaksın ya da gene devletin parası (Fon'dan) ile bu arsaya "en pahalısından" tesisler yapacaksın, sonra bu tesisleri TJK'ya kendi takdir ettiğin fiyatla (rapor 'fahiş fiyatlar' diyor) kiraya verip borcu kapatacaksın, sonra da sosyal kısma kürekle kaynak aktarmaya devam edeceksin ve bu tesis Türkiye Jokey Kulübü'nün de değil, "hayali" sosyal kısmın olacak; olacak şey mi?. Kanuna aykırı ve raporda yazıldığı şekliyle "2000 yılından itibaren hızlanan" ve sosyal kısma "durmadan kaynak aktarmayı sağlayan" bu çark neden "böyle" döndürülüyor?. Raporda "açık açık" yazıldığı şekli ile, yarın Tarım Bakanlığı, yani "devlet" çıkıp da Türkiye Jokey Kulübü'ne "20 yıllık sözleşmeyi şu şu sebeplerden feshettim" ya da "Süren bitti, sözleşmeyi yenilemiyorum" derse, "sözleşme gereği, Türkiye Jokey Kulübü'nün paraları ve tesisleri devletin olacağı için", işte "bu sosyal kısmın paraları, arsaları ve tesisleri Derneğe kalsın" diye!. Buyurun, "oyunun yandan çarklısına bakın!.." Raporda deniliyor ki: "Tek bir bütçe, tek bir bilanço, tek bir gelir gider tablosu yapılmalı ve sosyal kısım diye bir kısım veya faaliyet olmamalıdır. Bu hususun Bakanlık Yüksek Komiserler Kurulu Başkanlığı'nca ısrarla takip olunması ve aksi durumda, Bakanlık ve TJK arasındaki sözleşmenin gözden geçirilmesi, gerektiğinde, diğer ortaktan habersiz bir şekilde sebepsiz zenginleşen TJK ile ortaklığın feshedilmesinin uygun olacağı..." Raporda gerçekten "tüyler ürpertici" tespitler var!. Bu çarkı kuranların, bu çarkı işletenlerin, rapordaki deyimlerle "kanuna aykırı olan ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan" ve de bu sebeplerle "hayali olduğu" açıkça belli olan bir "sosyal kısma kaynak aktarmak" ve de "sebepsiz zenginleşmek" ne anlamlara geliyor, herkes düşünmeli!.. Ve de şimdi, sayın Tarım Bakanı'na bir sorum olacak: "Bunları yapanlar", genel kurulda çıkıp da "Arkadaş yaptıklarınız hatalıdır, yanlıştır" diyen Denetleme Kurulu üyesini "eften püften sebepler" ile kulüpten ihraç ettirip, yıllardır onu, "Bilirkişi raporlarına bile itiraz ederek, adalet önünde hakkını geri alabilmek için süründürenler", adalet önüne çıkarılmayacak mı?. Sayın Bakan, bir komisyon daha kurun; "şöyle bir 5 - 10 yıl geriye giden bir araştırma yapsınlar"; TJK'da nasıl har vurup harman savruldu; mesela İzmir Hipodromu'nun yanındaki "çok işe yaracak" arsa alınmazken, (Şimdi o arsayı birileri aldı, 4'e 4 metre ahırlar yapıp, "25 -30 milyara satıyor" ve yarın da "bu ahırlarda kalacak seyisler ve atlar" devletin hipodromundaki her türlü tesis ve imkândan istediği gibi yararlanacak) "hiçbir işe yaramayan" dağ başlarındaki arazilere kaçar para verildi, onların üzerlerine kaçar paraya ne tesisler yapıldı, şimdi o tesislerde ne var, ne haldeler bir incelensin ve "sorulacak hesap varsa", sorulsun!. Ve Tarım Bakanımız'a ileteceğim bir de tespit var: "Kesintileri, ne kadar azaltırsanız azaltın, at yarışçılığımızda bu çarkın böyle dönmesini önleyemediğiniz ve Türkiye Jokey Kulübü Derneği'ni, kendi içine kapalı ve çok dar bir grubun ve bu grubun yönetim zihniyetinin eline bırakan bir statüyle devam ettiği sürece" hiçbir şey değişmeyecek; bu yıl "80 trilyonu aşacak olan" açık, giderek büyüyecektir!.. Ve de "kesintilerin azaltılması ile kazanılacak kaynak" da, "bugün yetse bile" yarın yetmeyecektir!. Bilgilerinize sunulur!. Hatice nasıl kurtulacak?. Futbol Federasyonumuz ile bir kısım "medya mensubu" ve medya kuruluşu, "resmen ve alenen" futbolumuzu yaktılar!. Çok açık ortadadır ki; halterden, atletizme, güreşten futbola kadar "her uluslar arası federasyon için" ve de tabi dünya spor kamuoyu için uzun yıllardan beri "sabıkalı" duruma düşmemeyi bir türlü başaramayan Türk sporuna "yeni ve büyük bir darbenin yolunun açılmasını" önleyemedik, aksine "yolun açılması" için elimizden geleni yaptık!. "Efendim, onlar neler neler yaptı, onlar başlattı, profesyonelce yaptılar, bizi tahrik ettiler" şeklindeki gerekçeler, "düştüğümüz durumun mazereti hatta bahanesi bile olamaz!." Olsa olsa "ceza verilirken hafifletici sebep olabilir"; o da "olabilir mi" acaba?. "Bu kadar sabıka varken"; adamlar derlerse ki; "Ne hafifletici sebebi?." Bilmem ki, ne diyeceğiz?. Adamlar devam etseler: "İşte Federasyon üyeniz ve Milli Takımlar sorumlunuz olan" kişinin açıklamaları... İşte "en ünlü" ve de "anlı şanlı" gazetecilerinizin, yazar çizerlerinizin yazdıkları, çizdikleri!. İşte teknik direktörünüzün İsviçre'deki maçtan başlayarak buradaki maçın sonuna kadar söyledikleri!. İşte, uçağın körüğünden başlayarak otele gidene kadar İsviçreliler'e yaptıklarınız... Şimdi, "soyunma odaları koridorlarında olanlar için" sizin haklı olduğunuza nasıl inanalım?. "Üstelik haklı olmanız", o çirkinlikleri yapmanızın gerekçesi olabilir mi?. Ve noktayı koyacaklar: "Siz yapmak için hazırlıklıydınız ve yaptınız!." Buyurun bakalım, cenaze namazına!. Şimdi soruyorum: Göz göre göre gelen "bu felâket için" Federasyon ne yapmıştır? Spor Teşkilâtı ve Spordan Sorumlu Bakanlık ne yapmıştır? Allah'ın bir kulu, ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yetkili olan bir kulu çıkıp da "Arkadaşlar kendinize gelin, Türk insanı bir spor olayı için böylesine tahrik edilmez, böylesine 'pislik yapması için' teşvik edilmez; tekrar tekrar söylüyorum kendinize gelin, yoksa olacakların hesabını sizler vereceksiniz" dememiştir, diyememiştir; "görünen köye kılavuzluk edenleri" uyarmamıştır!.. Ve, sonunda olanlar olmuştur!. Şimdi sıra, "el birliği ile boğazına kadar batağa gömdüğümüz Hatice'yi kurtarmak için çabalama devrine gelmiştir" ki; "akıllı ve tedbirli" davranıp, "bu duruma düşmeden" işi kotarmayı öğrenemediğimiz, bir defa daha ortaya çıkmıştır!. Halbuki, "olanların tam tersini yapsak", yapabilsek, kim bilir belki de "turu atlayacak" havayı yakalayacak, olmasa bile, bütün dünyaya ve "başta da Avrupa'ya" hiç beklemedikleri bir "medeniyet ve fair - play dersi vermiş" olurduk!.. Kaybederken, kazanırdık!. Beceremedik; çok ama çok yazık oldu!. Hakan'ın kararı belli!. Hakan Şükür, anlaşılıyor ki; "bundan sonra Milli Takım'da görev almayacağını" açıklayacak, böylece omuzlarından büyük bir sorumluluk yükü kalkacak, artık "haksız saldırıların muhatabı" olmayacak; duygusallığı sebebiyle "devamlı ve bilinçli olarak vurulan" darbelerden kurtulacak!. 2006 Dünya Kupası finallerine gidebilseydik "finallerin sonunda bu kararını açıklayabilirdi"; şimdi hedef "2008 olunca", çıkıp "Benden bu kadar, bayrak artık gençlerde" diyecek!. Ve de, "Hakan düşmanları" şıkır şıkır oynayacak!.. Oynasınlar!.. Asıl soru şu: bakalım Hakan gibi bir oyuncu "bir daha" Türk futboluna ve Milli Takımı'na ne zaman gelebilecek?.