Galatasaray, Olimpiakos önünde, "yıllardır" hasreti çekilen bir futbol ortaya koydu ve kazandı !.. Aslında "çok farklı kazanması" gerekirdi; Baros'lar, Lincoln'ler, Arda'lar, Kewell'lar, Nonda'lar, yani "en usta ayaklar" öyle goller kaçırdılar ki, son dakikalara girilirken, herkesin kafasında "Bu maç berabere bitecek galiba" endişesi ve korkusu yerleşmişti!.. "Galatasaray'ın futbolu karşısında ezilen" Yunan Şampiyonu nerede ise, "onu da başaracaktı" ama "böylesi" bir beraberlik futboldaki adaletsizliğin "son örneklerinden biri" olurdu!.. Ya o "son haftaların başarılı kalecisi" De Santics'in "son dakikada yaptığı" o müthiş hata?.. "Kadro ve taktikte istikrar olmaya başlayınca", Galatasaray'ın gücü de ortaya çıkmaya başladı!.. Henüz "karar için" vakit erken ama, Skibbe de "kalabileceği" sinyallerini veriyor!.. İnşallah, "kadroda ve sahada yapılanlar" onun eseridir!.. "Bu", onu da, takımı da, yönetimi de, camiayı da, taraftarı da rahatlatır!.. Perşembe gecesi, 2000'li yılları hatırladım ve maçı seyrederken, şu soruyu sorup durdum: "Çok koşan, çok mücadele eden", bitmedi; "Defansif özellikleri yok" denilen "Lincoln'e, Kewell'a, Arda'ya, hatta Baros'a bile rakibe ileride basarak defansif görevler yükleyen ve başaran, defansı ve orta sahası arı gibi çalışan" bir Galatasaray ile "yeniden" karşı karşıya mıyız acaba?.. Bu kanıya varmak için de "vakit" henüz erken; ancak grubun diğer takımları na karşı da "böyle" oynarsa, "Avrupalı Galatasaray'ın, küllerinden yeniden doğduğuna inanabiliriz!.." Şimdilik "o Galatasaray" değil, "ümit" doğdu; Galatasaray yıllardan beri "bu ümide bile" hasretti!.. Çirkin Oyun!.. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu, Basketbol Federasyonu'nun artık alıştığımız "keyfi ve kural tanımaz" kararlarının "hiç olmazsa" birine "Dur" dedi; tam bir şamar gibi!.. "Seçim kazanmak için", genel kurul listesinde ve genel kurul tarihinde kanunlara, yönetmeliklere, talimatlara, hukuka ve asıl önemlisi insafa ve izana ters düşen bir dizi uygulama yaparak, Makyavel'i mezarında ters döndürecek ve "Hedefe varmak için her şey mubahtır" ezberine başvuracak kadar ileri giden bir Federasyon ve bu Federasyonun Başkanı için, Tahkim kurulu'nun verdiği "seçimli genel kurulu erteleme kararı" utanç vericidir ama, "utanan" kim?.. Tahkim Kurulu kararı, "yıllardan beri Türk Basketbolu'nun kimlerin elinde oyuncak olduğunu" çok iyi gösteriyor!.. "Bu oyun" bilmem ki, daha ne kadar devam edecek?.. Kim doğru söylüyor? "Ele verir talkını kendi yutar salkımı" dedim haberi okuyunca!.. "Kim ise", Futbol Federasyonu'nun "bir üyesi", İnönü Stadı'nda oynanan Bosna Hersek Milli Maçı'ndan önce, "Beşiktaş amigosu Alen Markaryan'a 3500 bilet vermiş!.." Sabah Gazetesi'nde okuduğuma göre, "bu iddiayı", LigTV'de Şansal Büyüka ortaya atmış!.. "Hımmm, Şansal Büyüka söyledi ise, bu konu artık 'iddia olmaktan çıkmış' demektir; yani, iddia değil, doğrudur" diye düşündüm!.. Bitmedi; haberde, bundan sonrasında Sabah Gazetesi'nin "araştırdıktan sonra" yazdığı "daha da vahim iddialar" başlıyordu: iddiaya göre, "Amigo, bu biletleri satmıştı!.." Bitmedi; "bu skandalın duyulmasından sonra", bazı kulüp başkanları açmışlar telefonları Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'e ve sert tepki göstermişlerdi, bunlar Galatasaray Başkanı Adnan Polat, Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım ile Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav idi!.. Ne yapmıştı, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener?.. Habere göre, "Biletleri veren yönetim kurulu üyesini sert şekilde uyarmış ve 'Bir daha yapma' demişti!.." "İşte haberdeki 'en vahim' iddia da bu; inşallah doğru değildir ve benim tanıdığım Federasyon Başkanı Mahmut Özgener, olayın üstünü örtmez; bu işi yapan üyeyi derhal federasyon üyeliğinden uzaklaştırmış ve mahkemeye vermiştir" diye düşünüyordum ki, Federasyondan, "Büyüka'yı da, Sabah Gazetesi'ni de tamamen yalanlayan" bir açıklama geldi: "Türkiye Futbol Federasyonu'nu zan altında bırakmayı hedefleyen bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır. Ne Türkiye Futbol Federasyonu, ne de herhangi bir yönetim kurulu üyesi 11 Ekim'de oynanan milli maç öncesinde böyle bir girişimde bulunmuştur. Kaldı ki haberlerde adı geçen 3 kulübümüzün başkanı ile Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener arasında da bu konuya ilişkin bir diyalog kesinlikle geçmemiştir. Medyada yer alan bu tür haber ve yorumlar üzüntü vericidir." Buyurun cenaze namazına!.. Şimdi top sevgili Şansal Büyüka ile Sabah Gazetesi'nde; resmen "yalancılıkla suçlanıyorlar"; kim doğruyu söylüyor?.. Terim'in maaşı ve hakemler!.. Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim'in maaşına yapılan "müthiş zam" konusunda, "ne büyük kulüplerin hocalarına verdiği, ne de Avrupa'da ödenen paralar" örnek gösterilerek, kamu vicdanı rahatlatılabilir; "büyük bir yara açılmıştır" ve kanayacaktır!.. Bu zam, hele hele "Milli takımın alacağı her kötü sonuçta", Federasyonu'nda, Terim'in de önüne konulacaktır; konulmalıdır!.. İşte "ilk örneği" sevgili Ömer Faruk Ünal verdi ve "Terim'e bu zammı yapan" Federasyonun, hakemlere verdiği adeta "dilenci zammını" çok haklı olarak eleştirdi!.. Dünya kriz içindeyken, Türkiye'de 20 milyon insan "yoksulluk sınırının altında yaşıyorken" ve bu devlet memuruna "ancak yüzde 4 zam verilebiliyorken", üstelik "Dünya Kupası eleme grubunda başarısı tartışılan" bir teknik adama milletle alay eder gibi "yapılan bu zam", elbette her fırsatta sorgulanacaktır!.. Özgener ve arkadaşları "bu sorgulamaya kendilerini" hazırlasınlar; sorumlu onlardır!.. Bu zammı, "sessizce bekleyen ve kabul eden" Terim'i ise "vicdanı ile baş başa" bırakıyorum!..