Sevgili Halil Özer diyor ki, yazısında: "Kalli 74 yaşında.... Belki de hocalık hayatındaki son sözleşmesini yaptı. 1 milyon euroya yakın para alıyor. 500 bini aldı. Geride kaldı 500 bin. Sizce bu parayı bırakabilir mi? Yoksa siz onu zengin bir hoca olarak mı tanıyorsunuz? En son Beşiktaş'ta yarım çalışmış. Şimdi burada. Galatasaray kovsa bile gelip o parayı alır. Ya da karşılıklı anlaşır, yarısını koparır. Veya sonuna kadar çalışır yine o parayı alır. Kalli'nin bu yaşta buraya yüksek idealleri için geldiğini herhalde kimse düşünmüyor." Ve Halil Özer, "Galatasaray'ı da, Kalli'yi de, Adnan Polat'ı da kurtaracak formülü" arıyor!.. Yani; "Kalli'nin Almanya'dan dönmemesi" ile ilgili "çıkış" yolunu!.. Söyleyeyim; çok basit!.. "Alman Hoca'yı bütün itirazlara rağmen getirme sorumluluğunu yüklenmiş olan" Adnan Polat, verir "Kalli'nin kalan parasını" ve Kalli de Almanya'daki "doktor arkadaşlarından" bir "Türkiye ve soğuğu 74 yaşındaki Kalli için hayati risk taşımaktadır. Kalli o soğuklarda Anadolu'daki maçlarda saha kenarında oturamaz" raporu alır ve kulübe gönderir; olur biter!.. Kalli de kurtulur, Adnan Polat da, Galatasaray da!.. Getiriler, mesela Galatasaray'ın başına Yılmaz Vural'ı!.. O da, Adnan Polat - Adnan Sezgin - Feldkamp - Ahmet Akcan dörtlüsünün tam bir beceriksizlik süreci içinde darmadağın ettiği kadronun "moral ve ruh düzenlemesini" ara tatilde yapar, Galatasaray ikinci yarıya "birbirini sevmeye, saymaya başlayan" ve "takım ruhunu yeniden kazanma yoluna girmiş" bir ekip olarak girer!.. Bu kadar kolay mı, "zor gibi" görünüyor ama kolay; zira "Galatasaray kadrosu", seveceği, sayacağı, "kendilerini anlayan" bir hoca bekliyor ve özlüyor!.. Galatasaray yönetimi, keşke "Mustafa Denizli'yi razı edebilse"; ama Denizli'nin "yolu yarılanmış" bir ligde görev alacağını hiç sanmıyorum!.. Yılmaz Vural'a "bir büyük kulüpte verilecek ilk fırsatın", Galatasaray futbol takımı için "büyük bir şans" olacağını sanıyorum!.. Onun hırsı, onun bilgisi ve hocalık yetenekleri, Galatasaray takımını kolayca toparlamasını sağlayacaktır!.. Sakın ola ki, "yarı yolda" bir "yabancı" düşünülmesin; takımı ve Türk futbolunu tanıyana kadar "lig biter"; perişanlık olur!.. Ve de sakın ola ki, "ligin diplerinde dolaşan, ikinci liglerde görev yapan" eski "Galatasaraylı" hocalardan birine de "Gel" denmesin!.. "Birkaç" başarılı maç sonrası "şişirildikçe şişirildiler"; sonrası tam bir fiyasko!.. "Ben kimsenin altında çalışmam" demek elbette "onurlu" bir görüştür ama, "daha sonra" bu sözün uygulamada ispatı gerekir; ispat başarıdır; olmazsa "bu onurlu söz" sadece dudaklarda ve kulaklarda kalır; o kadar!.. Galatasaray, ikinci yarıya "mutlaka ve mutlaka" Feldkamp'sız girmelidir!.. Doğan Sarıbeyoğlu ne kadar "doğru ve güzel" yazmış: "70 yaş üzeri için soğuk hava ve grip ölümcül risk taşır" diye!.. Yazık değil mi Feldkamp'a? "Dondurucu" kış aylarında, saatlerce antrenmanlarda, maçlarda "devamlı ölümcül risk altında" olmayacak mı?.. Adnan Polat "Feldkamp dönecek" diye inat ve ısrar ederken, "bunu" düşünmüyor mu?.. Yarın, Allah göstermesin, "kötü bir şey olursa", hiç mi vicdan azabı çekmeyecek?.. Dahası, "bir gripte haftalarca antrenmana ve maça gelmeyen" bir hoca ile, kış aylarında Galatasaray futbol takımı ne yapacak?.. Bir "dahası" daha; Lincoln'e, Hakan'a "gözünü kırpmadan" ceza veren, ama "bacak kadar" Arda'ların, Sabri'lerin milyonların gözü önünde yediği "herzeleri", yönetim kuruluna havale edecek kadar "disiplinin d'sinden habersiz olduğunu" gösteren bir hocaya, futbolcuların "sevgisi çoktan bitti" de, saygısı kalır mı ve Galatasaray "böyle" bir hoca ile yola devam edebilir mi, sevgili Polat?.. "Çatlamadan" da öte, kırılan testi su tutar mı, sevgili Polat?.. İnat etme, kendine de, Galatasaray'a da yazık etme!.. Eğer hâlâ "Galatasaray yoluna Feldkamp ile devam edecek" diyorsan ki, diyorsun, benim de edeceğim bir çift söz daha var "Çalışanları önünde Kalli'nin durumuna düşmüş bir genel müdürün olsa" acaba onu "bir gün bile" iş başında tutar mısın?.. Peki,"babanın kurduğu" ve bugün başında olduğun holdingde bunu yapmazsın da olan "Galatasaray'da bunu yapman" ne anlama gelir?.. Galatasaray'ı "babanın çiftliği" sandığın!.. İşte bu olamaz ve kabul edilemez!.. Hadi, "hasta" Özhan Canaydın'a "acındığı için" böylesine "babasının çiftliği gösterilerine" göz yumuluyor, ama "sapasağlam" Adnan Polat'a göz yumulabilir mi?!.. Galatasaray kimsenin babasının çiftliği değildir ve olmamalıdır!..