Ah rahmetli Hasan Doğan ah!.. "Yarınlar için" neler düşünüyor, neler planlıyor ve nasıl adımlar atıyordun; "erken, çok erken bırakıp gittin"; geride bıraktıkların "neler" yapıyor ve açıkça görüyorum ki, kemiklerini sızlatıyor!.. Sen, futbol camiamızda "birlik ve beraberliği sağlamak", yönetimine birlik olmanın "sinerjisini" katmak, "kırgınları, küskünleri barıştırmak", Türk Futbol yönetimini "çağdaş, çalışan, çalıştıran, işleyen, yaygın, katılımcı, kalıcı, evrensel boyutları kapsayan ama ulusal niteliklerin üzerine inşa edilen, kavga yerine, uzlaşmayı, inat yerine iknayı seçen bir zihniyetin üzerine kurmak isteyen" bir lider olacağını göstermiştin ve "kısa süren yönetim sürecinden sonra", arkandan ağlayanının "çok olması" da bu yüzdendi!.. Ne var ki, "senden sonrakiler", bırakmak istediğin mirası çok çabuk tükettiler!.. "Hırs ve kompleksleri", Türk futbol camiasında "birlik yerine", adeta "kan davası" olarak nitelendirilebilecek bir uçurumun oluşmasına yol açtı!.. "Sadece" şu gazete haberi bile "bırakmak istediğin mirasın çok kısa sürede ne hâle getirildiğini" gösteriyor: "Türkiye Faal Futbol Hakem ve Gözlemcileri Derneği Bolu Şubesi'nde görev yapan 20 hakem görev alamadıkları için protesto amacıyla Yeniçağa-Kızıkspor play-off maçına, karşılaşmayı yönetecek 3 hakemle birlikte 'hakem kıyafetleri giyerek' çıktı, maç başlamadan da sahayı terk etti. 20 hakem adına açıklama yapan Ulaş Aydoğan, 'Bizler Bolu İl Hakemleri olarak 7 Şubat 2009 tarihinden itibaren görev alamamaktayız. Her türlü idman, eğitim ve diğer çalışmalara katılmamıza rağmen biz neden görev alamıyoruz diye sorduğumuzda tek gerekçe olarak 'Sizler 7 Şubat tarihinde kararınızı verdiniz, dernek seçimlerinde bizim çıkardığımız adayı desteklemediniz. Onun için size görev vermiyoruz' denilmektedir' dedi." Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Başkanı Kemal Dinçer'in açık açık "Onların resimlerine girenler, bizlerin aile fotoğrafına giremezler" diyerek, Türk Futboluna "onca yıl hizmet etmiş" kişilere uyguladığı "infaz" kararından sonra, işin nerelere kadar indirildiği ortada!.. "Gencecik" hakemlere bile "Sizi bitirdik" uygulaması yapılıyor; yazıklar olsun!.. "Merkez Hakem Komitesi'ni, Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu'nu ele geçiren zihniyet", İl Hakem Kurulları üzerinden "baskı ve korku" kanalları açıp, Türkiye Faal Futbol Hakem ve Gözlemcileri Derneği'ni de "teslim alıp", Türk Futbolu'nun hakemler bölümünü de "dikensiz" gül bahçesine çevirmek istiyor!.. Görev sürecinde adeta "Hakemler Derneği'nin başkansız da yönetilebileceğini ispat etmek isteyen" bir görüntü çizen başkan Selçuk Dereli'nin istifası, "baskının nerelere kadar uzandığını" çok iyi ortaya koyuyor!.. "Efendim, eskiden de baskının dik âlâsı yapılıyordu" diye kendilerini savunanlar var; onlara soruyorum; sizler, "böyle tek taraflı işleyen ve de 'çirkin' dediğiniz çarkı ortadan kaldırmak için geldiğinizi" söylemediniz mi; "Biz, 'onlar gibi' yapmayacağız" demediniz mi; "onlar" dediklerinizden ne farkınız kaldı; üstelik "onlar" bu kadar insafsız da değildi!.. Çoğu gitti, azı kaldı; dernek genel kurulu, "bu çarpık yönetim zihniyetinin kölesi mi olunacağını", yoksa "Anayasa'nın, Dernekler Kanunu'nun verdiği hakkın tam olarak kullanılıp", hür iradeli üyelerin seçtiği bir yönetimin mi iş başına getirileceğini ortaya koyacak; bekleyelim, görelim!.. Son sözüm, sevgili Başkan Mahmut Özgener'e; "Gözünün önünde yapılan bu insafsız uygulamalara 'dur' diyememene şaşıyorum!.." "Türk Futbolu'na Haluk Ulusoy'un hediye ettiği, her yetkiyi verdiği bazı insanları" sarıp sarmalıyorsun da, Ulusoy ile "bir dost yemeğinde aynı masada oturdular" diye "bunca yıl Türk Futbolu'na hizmet etmiş" insanlarının "sportif idamlarını" nasıl onaylıyorsun?.. Yoksa, "onların" da "eski başkanlarına selam bile vermemelerini" mi bekliyorsun; sevgili başkan, "böyle" insanlara ne denir ve benim tanıdığım Mahmut Özgener "böyle olmayı reddeden" insanları, "takdir edeceğine", nasıl aforoz eder?..