"Bilmece, bildirmece; hepimizi kandırmaca!!!" Ya da: "Ne sihirdir, ne kerâmet; programlar pek alâmet!!!" Bilin bakalım "bunlar" nedir? *** Fenerbahçe - Beşiktaş maçından sonra, TV'lerde "zaping yaparak" gezindiniz mi; o geceki "futbol programlarına" baktınız mı? Ertesi sabah "futbol sayfalarında" gece ekranda seyredip dinlediğiniz "tanıdık" yüzlerin yazılarını okudunuz mu? Ben dinledim ve de okudum!.. Açıkça ifade edeyim ki; "böyle bir rezalet görmedim!.." İki tane "eski" uluslararası hakemimiz, yazılarında ve yorumlarında "attıkları zaman mangalda kül bırakmayan" iki hakem yorumcumuz, "karşılaşmanın hakemi Serdar Tatlı'nın gösterdiği ve göstermediği kart, çaldığı ve çalmadığı faul pozisyonları ile ilgili" açıklamalarında "tam anlamı ile" 180 derece ters düştüler!.. Birinin "ak" dediğine, öteki "kara", birinin "kara" dediğine, öteki "ak" deyip işin içinden çıkıverdiler!.. Hakemin "bir-iki saniye içinde" karar verip düdük çaldığı ya da çalmadığı pozisyonları, "Al ileri evlâdım... Durdur evlâdım... Tekrar et evlâdım... Yavaşlat evlâdım..." diye diye, dakikalarca ve tekrar tekrar seyrettikten, önden, yandan, üstten, alttan görüntüleri ağır - hızlı inceledikten sonra "Bu doğru, bu yanlış, bu hatalı karar" diye "ahkâm kesen" bu iki ünlü hakem yorumcumuzdan, söyler misiniz bana; hangisine inanacağız da, hakem Serdar Tatlı hakkında karar vereceğiz? İnsaf edin, benim sevgili hakem ûlemam, hiç olmazsa "bir - iki düdükte ya da kararda" buluşun; ne gezer? Aslında, ben herhangi bir TV'nin spor müdürü olsam; "Dün geceden kalanlar" diye bir program yapar, "bu çelişkileri" görüntüleri ile ortaya koyar, bir de "jüri yaparak" kimin haklı, kimin haksız olduğunu gösterir, "reyting rekorları" kırardım!.. Hele hele, "ünlülerin bu karşılıklı çelişkilerinin yanında", aynı ünlülerin "başka başka maçlarda, başka başka hakemlerin çaldığı ya da çalmadığı düdükler için nasıl kendi kendileriyle çelişen yorumlar yaptığını" da görüntüleri ile futbol camiamızın önüne koyar ve "reyting rekorumu" ikiye katlardım!.. İkide bir diyorlar ki; "Futbol topuna ayaklarını sürmeyenler, futboldan anlamaz!.." Birisi de çıkıp dese ki; "Futbolculuk hayatlarından çok, ağızda düdük hakemlik yapanlar, futbolu bir yana bıraktım, acaba hakemlikten anlıyorlar mı?" Ve ardından birisi de cevap verse: "Anlasalar, böylesine çelişkilere düşerler mi?" İşte burada duralım; ben, bizlere "topa ayaklarını sürmedikleri için futboldan anlamazlar" diyenler kadar insafsız değilim!.. Onun için diyorum ki; "Anlarlar... Anlıyorlar... Amma..." İşte, bütün mesele bu "amma"da!.. Zira, "her programa, her maça, her takıma, her hakeme, her teknik adama ve her futbolcuya göre" benzer pozisyonlarda "değişik yorum yapma" hakkını ellerinde tutuyorlar ve "öyle" de yapıyorlar!.. Neden? Kafalarının içinde "kırk ayrı hesap için, kırk tilki dolaşıyor" da ondan!.. Hakemler için devamlı söyledikleri "Standart yok... Bir hakem öyle yapıyor, öteki hakem böyle..." eleştirilerinin âlâsına müstehak olacak çifte standardı, kendileri hem de hiç tereddüt etmeden, hiç mahcûbiyet duymadan yapıyorlar!.. Her hafta... Her programda!.. Biri diyor ki; "O el neden havaya kalkmış, kardeşim voleybol mu oynuyorsun, elbette kasıt var, burada sarı kart şart!.." Öteki diyor ki; "Canım her elle oynanan topa sarı kart gösterilir mi? Mutlak gol pozisyonu mu var, olsa zaten kırmızı kart!: Hakemin kart göstermemesi doğru..." Hooop... Bir hafta sonra, bakıyorsunuz, "görevler" değişmiş.. Bu defa biri, "havalanan kolun topla buluşmasını normal" buluyor, öteki ise "mutlaka kart" istiyor!.. Birine göre "bu hareket hatta kırmızı kartlık", ötekine göre "karta ne gerek var?.." Taraftarı, yöneticiyi, futbolcuyu, teknik adamı tahrik eden, birbirine düşüren, hakemlerin morallerini sıfıra indiren bu programlar konusunda RTÜK'ün mutlaka "ciddi tedbirler alması" gerek!.. Futbol Federasyonu, gelecek yıl ihaleye çıkarılacak "maç naklen yayın sözleşme şartları arasına", böylesine "sorumsuz ve gayri ciddi hakem yorumlarının önlenmesini" sağlayacak hükümleri mutlaka koymalı!.. Aksi halde, Meclis'ten hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, tribün ve saha olaylarının önünü alamazsınız!.. "Hakemlere güvenmeyen" futbolcularla, teknik adamlarla, yöneticilerle, taraftar ve seyircilerle liglerin "olaysız" sürdürülmesi mümkün olamaz!.. Hakemleri ise "işte böyle yorumlar" perişan ediyor; kendilerine güvenleri kalmıyor, çalacakları düdükleri şaşırıyorlar!.. Herkesin aklı, gece ekran başında "kararları için yapılacak yorumlarda" ve kurulacak "idam" sehpalarında!.. Hakem yorumcularının işlerine ise "böyle moralsiz ve dağıtmış hakemler" geliyor; ne kadar çok yanlış düdük çalınırsa ve ne kadar çok olay olursa, "onlar" maç geceleri o kadar çok reyting alıyorlar!.. Bilmem ki, "böyle gelmiş, böyle gider mi?"