Kimse kızmasın, gücenmesin!.. Hele hele "Sporda şiddeti önleyeceğim" diye uğraşan, kanunlar çıkaran "Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız" Mehmet Ali Şahin; hiç!.. Bu Futbol Federasyonu ile bu Basketbol Federasyonu ile "sporda şiddeti önlemek" bir yana "azaltmak bile mümkün değildir"; aksine her hafta daha fazla artarsa şaşmamak gerek!.. Zira "bu federasyonlar", çok açıktır ki, "seçilmelerini sağlayan" kulüplere ve bunların "bazı yöneticilerine" diyet borçlarını ödemek için, "onların elinde tutsak hâle gelmişlerdir!.." Tribünlere saldıran (NBA'de bunu yapan basketbolculara neler yapıldı, yaşadık ve gördük) oyuncuları görmeyen, göremeyen, Disiplin Kurulu'na bile gönderemeyen işte bu federasyonlardan biridir!.. Soruyorum: "Büyük" kulüp başkanlarının, yöneticilerinin, hatta hatta "büyük" kulüp futbolcularının, hem sahada, hem TV ekranları önünde "hakaretler yağdırarak şamar oğlanına çevirdiği" hakemleri, hem de "ortada yeni çıkan kanunun çok açık maddeleri varken", bu "iğrenç" saldırılardan korumayan, "bu ağır suçu işleyenleri görmezlikten gelen" bir federasyonla "sporda şiddet önlenebilir mi?" "Bu federasyonu ben kurdum" diye bas bas bağıran kulüp yöneticilerinin "talimatları sonucu", Türk futbol tarihinde görülmedik "bir sürat" ve "çok zorlama gerekçeler" ile bir "kural hatası icat edip, maç tekrarına karar verebilen" bir federasyona, "bundan böyle" kim güvenecek, kim inanacaktır? "Gol önceleri çalınan düdüklerde faul olup olmadığını" sadece "büyük takımların lehine olduğunda" günlerce ve gecelerce ekranlara ve manşetlere taşıyan, ama "mesela hem de aynı maçta" bu defa "büyük takım lehine verilen serbest atışta faul olmadığını es geçen ve bu serbest atıştan atılan golü alkışlayan, hatta bu durum penaltı kararında bile olsa satır aralarında geçiştiren" bir spor (!) medyasının da yangını büyütmesiyle, tribünler "patlamaya hazır bombalarla dolu" hâle getiriliyor; federasyonun umurunda mı? Yöneticilerin ve "onların borazanlığını yapan" bazı yorumcuların "Tekrarlanacak maç 58. dakikada başlamalıdır" baskısının altında, tam bir "şaşkınlar komedisini" oynayan federasyon, bari "maçı, Kuddusi Müftüoğlu'nun çaldığı hatalı düdüğe kadar olan" sonuçla tescil etsin de işi bitirsin!.. "Büyük takımı", 1 - 0 galip ilân etsin de, "büyük" kulüp tam tatmin olsun!.. "İş olsun torba dolsun misali" ekranlara şöyle bir getirilip, satır aralarında şöyle bir geçiştirilmesinin dışında kimse, "Fenerbahçe maçında Rizespor aleyhine verilen penaltının, onun atılışı sırasındaki büyük hatanın peşine düşmüyor!.." Kimse, "Topa vurulduktan, top baraja çarpıp kalecinin gittiği köşenin tam tersinden ağlara takılırken, naklen yayın hakkına sahip TV'nin görüntülerinde açıkça belli olduğu gibi, tam işte bu sırada hatalı çalınmış olan bir düdük, 'gole yardımcı oluyor' diye yorumlanıp, kural hatası sayılıyor da, penaltıda daha topa vurulmadan 7-8 futbolcunun naklen yayın hakkına sahip TV'nin görüntülerinde açıkça görüldüğü gibi, nerede ise penaltıyı atan futbolcunun yanında bitivermesi ve penaltının tekrarlanmaması kural hatası sayılmıyor" diye tartışmıyor!.. Kimse, "Fenerbahçe'ye attığı beraberlik golü için 'faul vardı' iddiaları ayyuka çıkarılan" Samsunspor'un "serbest atıştan yediği golde, serbest atışa sebep olacak bir faulün olmadığı" üzerinde durmuyor!.. Kimse, "Beşiktaş önünde üçüncü düdükle bal gibi golü güme gidenin ve asıl hakkı yenenin Gençlerbirliği olduğu" üzerinde durmuyor!.. Kimse, Gaziantepspor'un, Galatasaray önünde "maç kopana kadar" hakem hataları sebebiyle hakkının nasıl yendiğini kampanya hâline getirmiyor!.. Varsa yoksa Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray!.. Şimdi, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın "medyadaki korumaları ve kollayıcıları", birbirleriyle yarışa girdiler; "Bizim aleyhimize daha çok düdük çalındı!.." Büyük kulüplerin, "hakemlerin hatalı olarak lehte çaldıkları ya da çalmadıkları düdüklere" ve "bu düdüklerle kazandıkları" maçlara değinen yok; zira "normali bu değil mi?.." "Elbette", hakemler büyükleri kollayacak ve koruyacak!.. "Diğer takımlar" hakem hataları ile "büyüklere göre misli misli puan kaybetmiş, kümeler düşmüş, Avrupa Kupaları'na katılma hakları ellerinden uçup gitmiş"; kimin umurunda?.. Varsa yoksa, İstanbul beyleri!.. Başkanlarıyla, yöneticileriyle, futbolcularıyla "Türk hakemliğini tahrip ve taraftarı tahrik eden" çok acı ve çok çirkin bir tablo ortaya çıkıyor, bu tablo da spor medyasının "kulüpçü ve sorumsuz" yorumcuları tarafından desteklenince, "Şiddeti Önleme Kanunu" adeta paspas hâline geliyor ve fitili ateşlenen bombalar "tribünleri dolduruyor!.." Ve herkes de seyrediyor!..