Kara günler!..

A -
A +

Gazetelerde günlerdir üst üste okuduğum haberler, sporumuz ve futbolumuz adına hiç de iç açıcı değil; aksine, son derece üzüntü verici!.. "Türk sporunun gelmiş geçmiş en büyük sporcuları arasında yer alan" sevgili Değer Eraybar'ın hastalığıyla ilgili haberi okuduğumda gözlerimden süzülen yaşları tutamadım!.. "Çok genç bir spor yazarı iken" onu seyretmiş, tanımıştım. Türk voleybolunun "dünya çapında" yıldızı idi. Eğer nüfus cüzdanında "Türk" yerine "herhangi bir Avrupa ülkesinin vatandaşıdır" diye yazmış olsaydı, hakkında destanlar yazılırdı!.. "Beraber spor yazarlığı" da yapmış, arkadaşlığımızı "dostluk seviyesine yükselten" bu beraberlik sırasında onun "insan" yanını da yakından tanımıştım!. Hastalığının karşısındaki "çaresizliğimiz" acımızı kat kat arttırıyor; "unutulmuşluğunu" görmek de!.. "Derwall'i unutmadığımızı göstermek için" futbol camiasıyla, kulübüyle, yöneticileriyle, sporcularıyla, dostlarıyla, medyasıyla elden geleni yapan ve "elbette yapmamız gereken ve yaptığımız için de övgüler aldığımız" bizlerin binde birinin bile, Değer Eraybar'ı hatırlamadığı ortada!.. Bilmem ki, "vefa" nerede kaldı?.. Sevgili Değer'i "hastalığından önce bu vefasızlığın yıktığını söylemek" üzücü ama acı, hem de çok acı olan gerçek ne yazık ki, bu!.. *** Beşiktaş'ın "yeni" ve bana göre bu sezonun "en iyi beş yabancı transferinden birisi" olan Cisse'nin "forma numarası" gazetelere haber olunca, fair play adına "tam bir ümitsizliğe kapıldım"; olanlar utanç verici idi ve maalesef "büyük kulüplerimizden birinin küçük düşünen yöneticileri", futbolumuzda birkaç yıldır ortaya çıkan bir kan davasını, "bitirmek yerine körüklemek için" ellerinden geleni yapacaklarını göstermişlerdi!.. Cisse'nin istediği ve ona verilen "16 numara", birden bire "18 numara" ile değiştirilmişti; zira "16", Bursa'nın plâka numarası idi!.. Hangi "büyük akıllı" bu kararı vermiş ve "hangi büyük akıllılar" da kabul edip uygulamışlardı, bilmiyorum!.. Övüle övüle bitirilemeyen "Çarşı Grubu'nun bu işte rolü var mı yok mu, varsa ne kadar"; onu da bilmiyorum!.. Bildiğim bir şey var; karşımızda, Bursaspor'un "arkasında patlamaya hazır bir çok bomba bırakarak" koltuğunu terk eden ve hâlâ bıraktığı bombaların patlamasına çalışan "eski" başkanı Levent Kızıl'la yarışmaya kalkışan bir Beşiktaş Yönetimi'nin olduğu!.. Böylesine saçma sapan, böylesine "düşmanlığı" tahrik ve teşvik eden bir karar karşısında nerede ise "susup oturan" anlı ve de şanlı futbol medyamıza ne demeli?.. Yazıklar olsun!.. *** Beşiktaş "böyle" yapar da Galatasaray ve Fenerbahçe "başka" türlü yapar mı ve de Beşiktaş'tan geri kalırlar mı?.. Adnan Polat ve Mahmut Uslu arasındaki günlerdir manşetlerden ve TV ekranlarından inmeyen "çirkin" tartışmaya kulüplerin de katılması, geçmiş sezonlardaki "düşmanlığı tahrik ve teşvik" yarışının bu sezon da artarak devam edeceğini gösteriyor!.. Geçmişteki çirkin ve acı olaylardan hiç ders almamış görünen "adı da sanı da büyük" yöneticiler, daha mevsimin başında "kılıçlarını çekip" hücuma kalkarlarsa, sezonun ortasında ve sonunda neler olacağı şimdiden belli değil mi?.. Her fırsatta "birbirlerini iğnelemeyi", rekabetin ve yöneticiliğin "en başta gelen ilkesi" sayan yöneticilerin sporumuzu "nereye getirdiği" ortada iken, "nereye götüreceğini" bilmek için kâhin olmaya da gerek yok!. Bilmem ki, "kavgayı büyütürsek, daha fazla forma satarız" düşüncesine sarılmışları, sporumuzdan ve futbolumuzdan temizleyeceğimiz günler ne zaman gelecek?.. İşte işin acı yanı da burada; ümidin bittiği yerde, meydan hep onlara kalıyor!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.