Yooo, fantezi değil, palavra da değil, uzay ötesi matematik de değil, gerçek; "topladığı 42 puan" ile "42 puan fark atan" bir takım var ortada; Trabzonspor; hem de ligin tamamında değil, yarısında; bugüne kadar "Türkiye Liglerinde görülmemiş" bir fark bu!.. Puan cetvelinin zirvesinde oturan ve "42 puan toplayan" Karadeniz ekibi, Fenerbahçe'yi 9 puan , Beşiktaş'ı 14 puan, Galatasaray'ı 19 puan geride bırakmış; "farkları topladığımızda" da tamı tamına "42 puan" ediyor!.. İşte bu "rakamsal gerçeği" ortaya koyduktan sonra, "fark" üzerine biraz fantezi yapalım; Trabzonspor 42 puan, "çıkaralım" 42 puan farkı; İstanbul Dukalığı: 0!.. Üç Büyükler'in başına "balyoz gibi inen" bu gerçek, elbette "analiz edildiğinde" ortaya çok önemli mesajlar çıkacaktır; bu balyozun sportif tarafı vardır, sosyal tarafı vardır, idari tarafı vardır, kültürel tarafı vardır; vardır da vardır, ama "bir tarafı vardır" ki, onu hiç kimse "artık" reddedemez; İstanbul Spor Dukalığı, "Bizans" örneği çürümeye, onların, "paraya dayanan, oy ve sandık oyunlarına yaslanan" başkanlık sistemleri (Yoksa, "Babasının Çiftliği" sistemleri mi?..) de kokuşmaya başlamıştır!.. Çok uzun yıllardır "ben" merkezli başkanlık sistemlerinin, daha acısı spor ve kulüp yönetimi bakımından "amatör" kişilerin ve de onların "Ben bilirim, ben yaparım" zihniyetinin pençesinde kıvranan İstanbul'un "büyük" kulüpleri, işte bu yüzden, "imkânı-reklâmı-desteği, onlara göre çok gerilerde olan" Trabzonspor önünde, bu duruma düşmüştür!.. Aslında "İstanbul'un Üç Büyükleri'ni bu hâle düşüren" başkanlık (Babasının Çiftliği) sistemlerinden pek farklı değildir; Anadolu kulüplerindeki yönetimler de; ama "fark" şuradadır; Anadolu kulüplerinin çoğunda "çürüme ve kokuşma" henüz "İstanbul Dukalığı seviyesine ulaşmamıştır!.." Galatasaray'ın da, Fenerbahçe'nin de, Beşiktaş'ın da, "futbol başta, sporun trilyonlarca doların, euronun döndüğü bir siber endüstri hâline dönüştüğünün" farkında olmayan, hâlâ "Parayı veriyorum, stadı ben yaptım, yapıyorum, yapacağım, öyleyse düdüğü de ben çalarım" zihniyetli başkanların elinde kalması, camiaların da "bu ilkel emrivakiye boyun eğmesi", başına gelinen uçurumun ana sebebidir; risk açıktır; "Bu sistemle devam edersen, uçuruma düşlersin!.." Hayret ettiğim "bir şey" var; Fenerbahçe'yi ve Beşiktaş'ı bir tarafa bıraktım; "Galatasaray" demek, yüzlerce yıllık bir "kültür" ve "eğitim" sistemi demektir; bugün lisenin de ötesinde "büyük" ve "bu köke dayanan" bir üniversitesi vardır; o üniversitede "ders veren" birçok "değerli" hukuk hocası vardır, "işletme" hocası vardır, "iktisat" hocası vardır, "idare" hocası vardır; vardır da vardır ve "bunların önemli bir kısmı" Galatasaray Spor Kulübü'nün üyesidir. Bitmedi; dahası, bu değerli hocaların dışında, Galatasaray'ın "başarılı iş adamları olan" üyeleri vardır, "özel ve kamu sektöründe üst düzeyde yöneticilik yapmış" üyeleri vardır, "bakanlık yapmış" üyeleri vardır ve bunların büyük çoğunluğu da, Dünya'nın en ünlü üniversitelerinde okumuşlar, diploma almışlardır!.. Dünya sporunun "nerede olduğunu" ve "nereye gittiğini" görüyorlar; Galatasaray Kulübü'ndeki "acı durumu" da görüyorlar; "sebeplerini çok iyi biliyorlar", dahası "çözümü" de biliyorlar; ama susuyorlar, seyrediyorlar; neden?..