Kurumsallaşan Galatasaray" nihayet Avrupa, pardon dünya medyasını da sarmaya başladı; işte Bloomberg televizyon kanalı, "Türkiye çıkışlı" olarak, "Galatasaray'ın kısa vadeli borçları, Manchester United'ın borçlarını 8'e katladı" haberiyle bombayı patlattı ve de "Türk kulüplerini mercek altına aldı!.."
Haberde "adı geçen" eski Beşiktaş yöneticisi İbrahim Altınsay'ın özetlemesi ile, "Finansal açıdan öldüler, fakat cesetleri çürümeye henüz başlamadı!.."
Bilindiği gibi Altınsay, "işadamı-televizyoncu-araştırmacı" bir meslektaş; "Uluslararası futbol sektöründeki gelişmelerle de yakından ilgileniyor"; yazıyor!..
O, "böyle" diyorsa, bir bildiği, hem de "çok bildiği" vardır ama "bize ne"; hâlâ ve hâlâ "Selçuk Onur'a ne dedi, Onur ne cevap verdi" ya da "Trabzonspor Başkanı, protokol tribününe hangi kapıdan girdi, hangi kapıdan çıkmalıydı" üzerine "çok ama çok önemli ve bilimsel tartışmalar yapmak" varken!..
Bloomberg, haberinde "özetle" diyor ki; "Galatasaray'ın kısa vadeli borçları 57 milyon dolara yükseldi. Kulübün, eylül sonu itibariyle 4.5 milyon dolar nakdi var, bu da, yeni teknik direktör Roberto Mancini'nin bir sezonluk ücretini bile karşılayamayacak."
Anlaşılıyor ki, "Galatasaray'da kurumsallaşma" demek, tekraren yazıyorum "iki buçuk yıldır kulübün kasasına Avrupa'dan, tribünlerden, ürünlerden, sponsorlardan oluk gibi para akmasına rağmen, kulübün borçlarının 'görülmemiş' şekilde artması" demek!..
Peki, "bu" ne demek; "Çilekti, çiçekti, seksi kulüptü, baş danışmandı, CEO'ydu, transfer bahanesiyle o ülke senin, bu ülke benim gezileriydi" diyerek "har vurup harman savurma" demek!..
Bitmedi; "Bu işleri en iyi ben bilirim" diyerek, "Kulüp hisselerini bol bol satmak, sermaye artırımını yüzüne gözüne bulaştırmak" demek!..
Dahası, "bu sorunlar" ile uğraşılacağına, TV ekranlarının ve gazete manşetlerinin "sansasyonel büyüsüne kapılıp, futbol şube yöneticisi gibi davranmak" ve "kurumsallaşma" ninnileriyle "camiayı, divan kurullarını ve genel kurulları gerçekleri ters yüz ederek uyutmak" demek!..
Buraya noktalı virgül koyalım ve gelelim "tüyler ürpertici" gerçekler, tablosuna!..
"Bu durum, sadece Galatasaray mı mahsus"; hayır!..
Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un da durumlarının Galatasaray'dan pek farkı yok ve hatta "onlara göre bilançosu daha en iyi görünen" Fenerbahçe'nin durumu da pek iç açıcı değil; anlayın sizler "geri kalan" kulüplerimizin durumunu!..
İşte haberin "özetle" o bölümü; "Kulüplerin net borçlarında büyük artışlar yaşanıyor. Buna göre Beşiktaş'ın kısa vadeli net borçlarının nakitlerine oranı 24 kata, Trabzon'un 41 kata, Galatasaray'ın 13 kata, Fenerbahçe'nin ise 8.3 kata ulaştı. Galatasaray 31 Mayıs'ta biten bilânço döneminde 99 milyon lira net zarar yazarken, Beşiktaş'ın zararı 68.3 milyon lira, Trabzonspor'un zararı da 61.2 milyon lirayı buldu. Bu bilanço döneminde sadece Fenerbahçe 1.6 milyon lira kâr edebilirken, bu kâr, bir önceki döneme göre yüzde 73 düşüş gösterdi."
Ve noktayı koyuyorum; peki, "bu durumdan "sadece" kulüp yönetimleri mi sorumlu?..
Söyler misiniz bana, "tüzüklerinde olmadığı hâlde", bütün kulüplerimizi "tek adam yönetimine mahkûm eden" ve de "Benden sonra tufan, bana ne" diyerek, "kulüpleri bu duruma düşürdükten sonra çekip gitmelerini seyrettiren, hatta alkışlatan bu sistemi kökünden değiştirecek bir Kulüpler Yasası'nı çok ama çoook uzun yıllardan beri çıkaramayanların" hiç mi sorumluluğu yok?..