İşte Galatasaray'ın kaptanlarının hâli; utanç verici!.. Adnan Polat da, Adnan Sezgin de, Haldun Üstünel de iftihar edebilirler; Galatasaray'ın gerçek kaptanlarını "kapı dışarı edip"; bunlarla yola devam ettikleri için!.. Al Ümit Karan'ı vur, Lincoln'e, al Ayhan'ı, vur Sabri'ye; ortak paydaları "sorumsuzluk" ve "kendini bile" idare edememek; olaylar ortada, mallar ortada, örnekler bin tane!.. "Bu kadar eksik" bir takımla "lider" Sivasspor önünde, üstelik "onun sahasında", hem de "buzlu - sulu ağır bir zeminde" mücadele ediyorsun ve sen, "sorumsuzluğun zirvesine tırmanarak" yardımcı hakeme yaptığın bir hareket ve söylediğin sözle "doğrudan kırmızı kart görüp" daha ilk yarı bitmemişken oyundan atılıyorsun; böyle bir futbolcunun değil Galatasaray kaptanlığında, Galatasaray kadrosunda işi ne?.. Bu kaçıncı sorumsuzluk, bu kaçıncı çirkinlik?.. *** Galatasaray , Sivas'a giderken "buzlu mu, tuzlu mu" endişesi içinde idi!.. "Buzlu mu" endişesi, "sahanın durumu" ile ilgiliydi!.. "Tuzlu mu" endişesi ise ligin ilk yarısının kapanış maçının kaybedilmesi hâlinde, Trabzonspor'u sahasında yenecek bir Fenerbahçe'nin arkasına düşülmesiyle ilgiliydi!.. Bu endişelere, bir de takımda "sakatlık ve cezalar" sebebiyle olmayacak, olamayacak olanların çokluğunun, "Bana olmayanları değil, olanları saysan daha kolay olur" esprisine kadar varan "acı gerçeği" de eklenince, sarı-kırmızılıların, "lider" Sivasspor önünde "ne yapabileceği" maç öncesinde cevabı zor bir bilmece hâline dönüşüyordu!.. Sivasspor'un ise hem ilk yarıyı "gerçek" lider olarak bitirmek ve hem de ocak transferinde rakibinin "kaptanı ve golcüsü" Mehmet Yıldız'ın kafasını karıştıran ama yarıda kalan atağının rövanşını almak için bu maçı beklediği belli idi. Bu hava içinde başlayan karşılaşma, daha ilk dakikalarda "bu sahada ayakta kalabilen ve defansta az hata yapan takım kazanır" görüntüsü veriverdi. İki takımın hocası da "orta sahayı havadan geçerek defansın arkasına atılan uzun paslarla gole gitme", karşılıklı "Mehmet Yıldız - Herve Tum ve Ümit Karan - Milan Baros ikilileriyle gol bulma" peşindeyken, defansını ve orta sahasını da "fizik gücü kuvvetli" futbolcularla rakibe kapamayı düşünmüştü ve ilk 45 dakika bu görüntü değişmemiş, takımlar doğru dürüst gol pozisyonuna bile girememişti ki, maçın bütün dengelerini değiştiren ve de "bu sezon hiç kırmızı kart göstermemiş olan" Yunus Yıldırım'ı bile çileden çıkaran bir Ümit Karan olayı yaşandı; Galatasaray da soyunma odasına "kolu kanadı kırılmış" olarak gitti!.. Ve ikinci yarıya Bülent Uygun "gol ve galibiyet hamlesi" yaparak, Muhammet Ali'nin yerine Balili'yi alarak başladı. Daha "ne olabilir" demeye kalmadan da, tek hat hâlinde yakalanan Galatasaray defansının şaşkınlığından ve hatasından yararlanan Abdurrahman'ın akıl dolu vuruşu ile "beklenen" golüne kavuştu Sivas!.. 10 kişi ile "beraberlik çabasına düşen" ve Mehmet Topal'ı da ileriye doğru süren Galatasaray'ın zaten "eksik defansı" her rakip akında açıklar verirken, oyunda denge, "top hakimiyeti ve hücum ağırlığı" olarak olağanüstü bir fizik mücadele örneği veren Galatasaray'a dönüyordu!.. İşte bu sırada Skibbe de bir hamle yaptı ve "ortada yalnızları oynayıp", Sivasspor'un fizik gücü yüksek stoperleri arasına sıkışan Baros'u çıkararak, Yaser'i oyuna aldı; bu sırada da ev sahibi ekip "oyunu dengeledi" ve o sahaya rağmen keyifle izlenen bir mücadele ortaya çıktı. Ve de bu yarının ortalarına gelinirken, Balili'nin sürüklediği kontratakta "boş yakalanan" Galatasaray defansının soluna sarkan "Uygun'un ikinci yarıdaki ikinci hamlesi" Sezer, "galibiyeti garanti altına alan" golü attı!.. Sonrası?.. Sonrasına, gol üstüne gol kaçıran Sivasspor için "haklı" bir galibiyetin ve ikinci yarıya "lider" girecek olmanın gurur verici tablosunu kutlayan tribünlerin coşkusu, onların tam aksine ikinci yarıya "Trabzonspor deplâsmanı ile başlayacak olan" Galatasaray'ın, "sakatlıklara bu maçta da eklenen 'aptalca' kartların ortaya çıkaracağı" problemler ve "acabalar" ile dolu sisli görüntüsü kaldı !.. Hakem Yunus Yıldırım ise, "hakemlik derecesi zor bir maçın altından" badiresiz çıktı.