Kargalar asıl nerede?..

A -
A +

Görülüyor ki, daha mevsim başında, "bir ikisi hariç", Oğuz Sarvan'ın hakemleri, futbolcuların ve teknik direktörlerin "fırça çocuğu" hâline geldiler!.. Elbette "haksız olduğuna inanılan" düdüklere tepki olur; ama "bu tepkinin bir ölçüsü" vardır, "hakemlik yönünden kırmızı çizgisi vardır"; statlara gidenler de, TV başında oturanlar da görüyorlar ki; ortada ne ölçü var, ne de kırmızı çizgi!.. Hemen "son haftadan örnekleyeyim"; seyredin Baros'un, seyredin Emre'nin, seyredin Tolunay Kafkas'ın "hakemlerle muhabbetlerini (!)", hele hele "Diyarbakırspor seyircisinin saha içiyle ilgilenmesini (!)" ve asıl "hakemlerin bunlara karşı yapmaları gerekirken yapamadıklarına bakın", sonra da Oğuz Sarvan'a sorun, "Siz hakemliği bu hâllere düşürmek için mi işbaşı yaptınız Başkan" diye; bakalım ne cevap verecek?.. Ortada "ne ölçü var, ne kırmızı çizgi"; tabii, Baros'u, Emre'yi gören, "hakemliğin kırmızı çizgisini burunlarının dibinde bizzat hakemlerin yok ettiğini seyreden, hakemlere neler söylendiğini kulaklarıyla duyan ama hiçbir şey yapılmadığına bir-iki metreden şahit olan" öteki futbolcuların da "itiraz ve fırça devresine girmeleri normal olarak gecikmeyince", ortaya tam bir "hakemlik fiyaskosu" çıkıyor ki, yüz kızartıcı!.. Ne diyelim, "hakem temizliği yaptığını zannederken, gerekçesini açıklama cesaretini bile gösteremeyen" bu yüzden "subjektif, haksız, insafsız bir giyotin işlettiğine dair" kamuoyu oluşan, dahası "bu konuda çırpındıkça çamura daha da batan" Oğuz Sarvan MHK'sına yakışan bir tablo!.. İşin "en yüz kızartıcı görüntüsü" ise, Diyarbakır'da sahada "3 hakem varken", ne hikmetse (herhalde sahadakilerin acz içinde olduğunu gören bir polis-hakemin koruma ve duruma el koyma refleksi içinde) "sahaya giren" ve "sahaya atılanların futbolcular tarafından eline sıkıştırılmasına, orta hakemin kendisine şikâyet edilmesine izin veren" bir dördüncü hakemin "büyük şef" edası ile yaptığı gösteriydi; "bugüne kadar bunca yıl hiçbir sahada görmediğim" "hakemlik adına tüyler ürpertici" bir gösteri!.. Tablo, bütünüyle tam bir rezalet!.. "Geleceğim, geliyorum" diye diye "gelen" bir felâket!.. Oğuz Sarvan ve MHK'sı konusunda "bile bile lâdeslenen" Federasyon Başkanı Mahmut Özgener'e de "selâm" olsun; bu nasıl bir atalet?.. *** Olmadı hocam, sen ki "İçimizdeki İrlandalılar" gibi "iğneli" esprileri spor edebiyatımıza yerleştirmiş adamsın, yakıştı mı sana "leş kargaları" benzetmesi? "Çok haksız saydığın" eleştirilere "çok öfkelenmiş olman" bile, "böyle" sözler söylemeni haklı gösteremez; "Mustafa Denizli seviyesine yakışmayan" benzetmeler bunlar!.. Aslında durumun "böyle" olabileceği, geçen sezonun sonunda "Yoruldum artık ben yokum" kararından "çok hatalı" bir şekilde döndüğün zamandan belliydi. "İşbaşı" kararını duyan ve seni "gerçekten sevenler", tıpkı benim gibi "Ah be hocam, yanlış yapıyorsun, Beşiktaş için hem de bu kadroyla, birkaç takviye yapsan bile 2 kupadan öteye ne olabilir ki, üstelik bu defa Fenerbahçe ve Galatasaray kayıp yılın acısıyla meydanda olacaklar, ne yapacaksın" demişlerdi; dinlemedin!.. Dön bak kadrona, "kendini göstermek isteyen" iki genç "transfer" bekinden ve de iyi ya da kötü "gerçekten" cansiperane oynayan İbrahim Üzülmez ile Nihat'tan başka ortada "iki kupalı Beşiktaş umurlarında olarak" 90 dakika "onlar gibi" koşturan var mı?.. Peki ne yapacak ve de "Siz Beşiktaş'ı birkaç hafta sonra görün" sözünü nasıl tutacaksın?.. Sanıyorum, "durumun zorluğunu" görüyor ve "onun için öfkenin üstüne öfke bindiriyor" ve "leş kargaları" gibi "sana hiç yakışmayan" sözlerden medet umuyorsun!.. Bilesin ki, "bunu" Mustafa Denizli'ye yapmaya hakkın yok, hem de hiç hakkın yok!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.