Okuyucularımın müsamahasına sığınarak, "lisede edebiyat dersinde okuduğumuz" bir konuya dönmek istiyorum! "Kaside" konusuna... Oradan da "kasidecilere atlayacağım!." "Kaside" Divan Edebiyatımız'da bir nazım türüdür. "Bir kimseye ithaf olunmak üzere yazılmış övgü şiiridir." Övülen kimse çok kere hükümdar ya da yüksek mevki sahibidir, zira "şairine eseri karşılığında en çok caizeyi, yani bahşişi böyle bir kimse ödeyebilir!" Kasidede "dört bölüm" vardır! 1. Nesip (Giriş): Şair, övmelerine geçmeden önce, bahar, ramazan, bayram ve cenk gibi konuları yol yaparak, giriş bölümünü düzenler. Kasidede en canlı, en güzel kısımdır. 2. Methiye (Övme): Şiirin asıl maksadı ve ruhunu ifade eden bölümdür. Burada övülen kimse, "mübalağa sanatı bol bol kullanılarak göklere çıkarılır; çoğunlukla yapmacık ve basma kalıptır!" 3. Fehriye (Övünme): Bu bölümde şair kendini över. Yazdığıyla iftihar ettiğini, şairlikte benzeri bulunmadığını anlatır. 4. Dua: Övülen kimseye, dolayısıyla halka, memlekete, şairin kendine iyi dilekler ve Allah'a niyazlarla kaside biter. Kaside çeşitleri şunlardır: Tevhid: Allah'ın birliğinden söz eden kasidedir! Münacat: Allah'a yakarış kasidesidir! Naat: Peygamber üzerine yazılan kasidedir! Mersiye: Ölüm üzerine yazılan ağıttır! Hicviye: Birini yermek için yazılır! İşte Divan Edebiyatımız'da "yukarıda özetle bilgi verdiğim" kasideleri yazan şairlere de "kasideci" denir. !!!!mi acaba? Zira; Divan Edebiyatımız'ın şairleri "sadece" kaside yazmazlardı! Onların şiirleri "çok çeşitli ve renkli bir yelpazede" bugünlere "esintiler getirecek kadar" güzeldi! "Kasideciler" ise, sadece "övmek için" kaside yazan, işi bu olan dalkavuklardı!. Bugün ise... Sporumuza... Pardon futbolumuza... Pardon... "Ticari futbolumuza" bir bakınız!.. Ve... Spor sayfalarımıza, spor ekranlarımıza bir göz atınız!.. "Kulüp başkanlarını, büyük kulüpleri, onların yöneticilerini, futbolcularını, teknik adamlarını" durup dinlenmeden öven, "kötü günlerde" de, devamlı "mersiye yazan", "bazı kasidecileri göreceksiniz!" Elbette ki, "onların kasidelerinin, Divan şiirimizle ve güzelim aruz vezni ile hiç ama hiç ilgisi yok!." Amma... "Övme ve ağıt" anlamında tamı tamına bir "uyuşma" var! "Kaside konusunda yazımın başında yazdıklarımı bugünün şablonuna uygulayın", göreceksiniz ki... Değişen pek birşey yok! Şimdi geliyorum asıl soruya: Galatasaray'ın bugünkü duruma düşmesinde, "kasidecilerin hiç mi suçu yok?" Beşiktaş'taki kasideciler ile Fenerbahçe'deki kasideciler konusunda da "gerçek Beşiktaşlılar ve gerçek Fenerbahçeliler" bir düşünsünler bakalım; acı gerçeği nerede bulacaklar?