Dokuz haftada “istifa baskısının altına alınmak istenen” Okan Hoca’ya yağdırılan “sevgi ve bağlılık tezahüratını” iyi okumak lazım…
Bilmem ki, Galatasaray’ın Kayseri’deki mağlubiyeti üzerine, tribünde, kulüp içinde ve spor medyasında “istifa teranesinin kulpuna yapışanlar” utandılar mı?..
Hayır, “Türkiye Kupası’nda Kastamonu önünde alınan 7-0’lık sonuç üzerine değil” bu sorum!..
Tribünlerde, “istifa baskısının altına alınmak istenen” Okan Hoca’ya yağdırılan “sevgi ve bağlılık tezahüratını” TV ekranında seyrederken, düşündüğüm ve alkışladığım içindir!..
“Yepyeni” bir takım, “yepyeni” bir hoca, “başta ‘ortada seçimli genel kurul olmak üzere’ türlü çeşitli sebeplerle sezonun açılışı, transferler ve hocanın göreve başlayışı gecikmiş bir tablo” varken, daha 9’uncu maçta “istifa teranesinin kulpuna yapışıp, bu algıyı camiaya yaymak için sefere çıkmak” insaf ve izanla bağdaşmayacağına göre, acaba neden?..
Nedeni belli; “Okan Buruk gitsin de ‘beklenen’ gelsin!..”
“Beklenen” kim; aylardır yazıp geliyorum; “kim olduğunu” zaten herkes biliyor, ama “O” susup bekliyor; “Ben yokum” demiyor… İş başındaki hocayı rahatlatmıyor!..
Bir de, “Okan Hoca görev başında iken, Galatasaray futbolunu ve futbol takımını nasıl dizayn edeceğini” anlatan eski “kaptan” çıktı ortaya!.
Bir Demokles’in kılıcını da o astı, takımın soyunma odasına; Dursun Özbek yönetiminin “sessiz kalması” sebebiyle sahnede; Arda Turan!..
İyi de, bu defa da, Kayserispor mağlubiyetinden sonra “Okan Buruk’un takımdan gönderdiği Türk futbolcuları etrafına toplayıp resim çektiren ve gazeteler kanalıyla ‘taraftara mesaj’ gönderen” kim oldu, acaba?..
Hem de “ geçen sezon, takımın kadrosunda iken, takım düşme hattının bir üstünde nefes alma mücadelesi yapıyorken, ‘yönetimin yollarını ayırdığı’ Fatih Terim’le yanak yanağa poz veren” de o değil miydi?..
Camia da, taraftar da, “acı da olsa, gerçekleri bilmeli” ve de “bilmeyenler” öğrenmelidir!..
Kastamonuspor maçında, Okan Hoca da, oynayan genç oyuncular da, “sadece bu sezon için değil, Galatasaray’ın yarınları için de neleri yapabileceklerini” ortaya koymuşlardır.
“Kayseri gecesi” testindeki başarısızlığın üzeri, “Kastamonu gecesinde” örtülmüştür.
7-0’lık skoru bir yana bırakıp, “oynayanlar ve oynanan futbolla ilgili” birkaç satır yazayım:
“Yaşlandı, koşamıyor” denilen Gomis’i seyre doyamadım, “en gençten daha çok koştu, bir Galatasaray kalesine önünde, bir rakip kale önündeydi… Golse gol, asistse asist, presse pres, mücadeleyse mücadele… Ayrıca “bir Galatasaray kaptanının nasıl olması gerektiğini” de ortaya koydu ve bütün kadroya örnek oldu!..”
Icardil’er, Mata’lar, Mertens’ler, Torreira’lar, Midtsjö’ler, Nelsson’lar, dahası Keremler, Yunuslar gördüler ki, “oynamazlarsa, yerlerine oynayacak” olgunlar da, gençler de var!..
Rashica da “Ben varım, oynatın” dedi. Oliveira, “vazgeçilemez olduğunu” gösterdi… Ne yazık ki, “iyi niyetli” Van Aanholt da, “ocak transferinde hemen vazgeçilmesi” gerektiğini…
Nellson’dan vazgeçilebileceği de ortaya çıktı; Ross’a birkaç maç üst üste şans verilirse, “gitmek isteyen” ve “hata üstüne hata yaparak oynayan” Nelsson ocakta satılabilir!..
Okan Hoca, “Doğru yoldasın, ‘o bunu dedi, öteki şunu söyledi, beriki şunu yazdı’ diye kendini üzme; bu yolda devam et!..”