Geçen hafta “cuma günkü” yazım “Galatasaray için yarın gece” başlığını taşıyordu… Ve daha ilk cümlesinde “şöyle” diyordum; “Kayserispor maçı, Galatasaray için ‘bu yılın gerçek ilk güç testi’ olacak…”
Ve devam ediyordum; “Deplasmanda oynanacak karşılaşmada rakip, ‘yenilgiyi kolay kabul etmeyen, 90 dakika mücadele eden’ bir takım…Ve Galatasaray’ın, bu maçta, böyle ‘sert bir rakip’ önünde, ‘ünlü ve kaliteli oyuncularla dolu’ bir kadro kurarken, transferi ‘geç’ bitirmenin, sezonu ‘geç açan’ takımın hocasının da göreve ‘geç’ başlamasının dezavantajlarını ortadan kaldırıp, kaldıramadığı, ‘gol fakirliğini’ üzerinden atıp atamadığı ortaya çıkacak!..”
Yazımın sonrasında şu cümleler vardı; “Ligde araya giren ‘millî maçlar boşluğu’ ve de ‘bay geçilen hafta’, Okan Buruk’a ‘tam kadro ile bol bol antrenman ve türlü çeşitli stratejik ve taktik denemeler yapma’ imkânı verdi. Ligde oynanan 8 maçta, ‘defansta ve orta alanda istenen ve beklenen randımanın alınacağı’ ortaya çıkmışken, onca ‘ünlü ve kaliteli forvet oyuncularına rağmen’ bir türlü ‘çözülememiş görünen gol kısırlığı’ probleminde, ‘nelerin yapıldığı / ya da gene yapılamadığı’ ortaya çıkacak.”
Kayseri’deki “test” tam bir başarısızlıkla sona erdi. “Sarı kırmızı” formayı giyen Kayserispor, “mağazalarına tişört - forma satmayı seçen ve ‘Ali Sami Yen ve arkadaşlarının ‘kurucu sarı kırmızı formasına ihanet ederek terk eden” Galatasaray’ı futbol olarak hezimete uğrattı ve “biraz şanslı ve becerikli olabilseler” sonuç olarak da hezimete uğratacaktı.
Okan Hoca, “8 + 3 krizini atlatmak için, sezon başından beri takımın kanatlarını “egoist bir top tutkusu içinde” kıran ve golcüleri “boş gezenin boş kalfası yapan” Kerem - Yunus ikilisinden Kerem’i ‘haklı olarak’ kulübeye çekmiş, ileri üçlüye Mertens’i yerleştirmiş” ve “yıldızlar topluluğu kadroyu” sahaya “öyle” sürmüştü.
Hiç düşünebilir miydi ki; “Kayseri gecesine kadar takımın en iyilerinden olan Mertens, Torreira, Midtsjö “yokları” oynayacak… “Dört gözle beklenen” Icardi “bir tane şut atabilecek” ve de “defans “başta Nelsson olmak üzere” hata üstüne hata yapacak, Muslera “bermutat iki gösterişli kurtarış ile beraber iki kolay gol yiyecek” ve takım bütünüyle “9 maçın en kötü istatistikleriyle sahayı” başı önde terk edecek” ve de… “Üst üste hatalar” kendisine ceketini çıkarttırıp yerlere attıracaktı!..
Elbette, Okan Hoca’nın da, takımın da, taraftarında “beklemediği bir ‘şok’ yaşanmıştı”, Kayseri gecesinde…
Ama asıl “insafsız darbe” maç sırasında tribünlerden, maçtan sonra TV ekranlarında ve ertesi sabah spor sayfalarında gelecek; “Galatasaray Kulübü Üyesi olan ‘Demokles’in kılıcının fırsat bekleyen savunucuları”, hemen “istifa” demeye, “istifa” konuşmaya, “istifa” yazmaya başlayacaklardı.
“Onlar için” önemli olan “Galatasaray değil”, fırsat bu fırsattır diyerek “Demokles’in kılıcının sahibini” iş başına getirecek algıyı oluşturmak ve “onun yolunu” açmaktı!..
Dursun Başkan, Erden Timur kardeş “hocanıza sahip çıkın” ve “bu yıkım algısının yaygınlaştırılmasını” önleyin; Okan Hoca’yı “Torrent’e çevirmelerinin” önünü kesin!..
O da, takımı da başarılı olacaktır; “yol kazası erken” geldi; çare bulunacak ve Galatasaray yoluna devam edecektir!..