Ecel onu Kızılay'da yakaladı! Kemal Bulut için de gözyaşı döküyor, Umut Bulut'ın "acısına ortak olmak için" yarışıyoruz... Peki insafsızca onu tribünlerde ıslıklayanların yüreği sızlıyor mu?
Milletimin başı sağ olsun, "kaybettiğimiz o masum insanlar" nurlar içinde yatsın; geride bıraktıklarına ve milletçe hepimize Allah sabır versin!..
O kanlı pazar akşam üstünde, milletimin yüreğine ve de pek çok ailenin ocağına ateş düştü; bu ailelerden biri de Bulut ailesiydi!..
"Baba" Kemal Bulut, oğlu Umut Bulut'un ve takımı Galatasaray'ın, Gençlerbirliği ile oynadığı maçı seyretmiş, evine dönüyordu, ecel onu Kızılay'da yakaladı!..
Sonrasında olanları, günlerdir gazetelerde okuyor, TV'lerde izliyoruz, Kemal Bulut için de gözyaşı döküyor, Umut Bulut'ın "acısına ortak olmak için" yarışıyoruz!..
Ey aylardan beri Umut'u, sahaya çıktığı ve ilk topu aldığı andan itibaren "protesto etmeye başlayan, ıslıklayan" insafsızlar ordusu, bilmem ki "şimdilerde" yüreğinizde "bir sızı" hissediyor musunuz?..
Bu genç adamın, yıllardan beri "oynadığı takımlarda ve elbette Galatasaray'da, dahası ay-yıldızlı forma altında elinde, gücünde, yeteneğinde ne varsa harcadığını ve de mücadelesiyle, golleriyle, asistleriyle nice başarılara ortak olduğunu unutan" tribün nankörleri, bilmem ki "şimdi" neler hissediyorsunuz?..
Bir gazeteci olarak, bugün sizlerin Umutlara, Sabrilere, Selçuklara yaptığını, Baba Gündüzlere, Metin Oktaylara, Hakan Şükürlere, Arda Turanlara, daha nicelerine, dahası başka takımların taraftarlarının da kendi değerlerine yaptıklarını yaşadım!..
Aylarca sistemli bir şekilde ıslıkladıklarınızın analarının, babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin, çocuklarının olduğunu, "ıslıkladığınız maçlarda Kemal Baba gibi tribünlerde olabileceklerini" bile düşünemeyecek kadar insafsız ve izansız olduğunuzu gördüm!..
Onlar ve sizler!..
"O" muhteşem geceden "bu günler için" bir alıntı:
"You will never walk alone..."
"Asla yalnız yürümeyeceksin!"
Çarşamba gecesi saatlerce bu şarkıyı dinledi Türkiye... Çarşamba akşamı, açılan her Liverpool pankartında bu sözleri okudu...
Aslında bir ilahi... Kulüp marşı falan değil, kilise şarkısı... Ama sözleri öylesine uyuyor ki, tribüne...
"Hayatın yollarında / Güneşin ışıkları da vardır, yağmur da / Güller de vardır, dikenler de… / Kahkaha da, sancı da / Kilometrelerce yürürken / Çok sert dağlar da çıkar önüne / Çöller ve çok derin vadiler de /Bazen çok hoştur yürüyüş /Bazen fırtınalar eser... / O fırtınalı yollarda / Mucizeler de vardır, korkular da /Sevgiyle coşarsın hep / Bazen gözyaşların damlar. / Bazen eğilirsin, bazen geriye düşer. / Hatalar yapılmak içindir, / Dersler öğrenmek için. / Ama istiyorum ki hiç unutma... / İstiyorum ki hep bil... / Asla yalnız yürümeyeceksin. / İnandığın sürece!.."
Şimdi bu şarkının sözlerine, bu şarkının anlamına bakar mısınız?..
Zaferde de, yenilgide de asla yalnız yürümeyeceklerine inandırıyorlar...
Liverpool sahaya çıkıyor.. "You will never walk alone…"
Liverpool 1-0 mağlup... "Asla yalnız yürümeyeceksin!.."
Liverpool 2-0 mağlup... "Asla yalnız yürümeyeceksin!.."
Liverpool 3-0 mağlup... "Asla yalnız yürümeyeceksin!.."
Liverpool ikinci yarıya çıkıyor, 3-0 geride... Tribünler gürlüyor!.. Sanki galip onlar... "Asla yalnız yürümeyeceksin!.."
Ve yalnız yürümüyor Liverpool!.. 1-3, 2-3, 3-3!.. Penaltılar...
Kupayı Liverpool kaldırıyor, sonunda, akıllara sığmaz bir olayı gerçekleştirerek... Ve tribünler, Kop Tribünleri, efsane seyirci, efsane şarkısı ile Olimpiyat Stadı'nı, İstanbul'u, Türkiye'yi, dünyayı inletiyor... "You will never walk alone!.."
…Ve her Liverpoollu futbolcu yürekten inanıyor ki, koşullar ve durum ne olursa olsun, asla yalnız yürümeyecektir!..
Çünkü onlar biliyorlar ki, 150 yıllık geçmişlerinde asla yalnız yürümemişlerdir!. Bir tek gün, bir tek maç bile…
(Yukarıdaki satırlar, 25 Mayıs 2005 gününün gecesi, Liverpool'un, İstanbul'da Milan önünde 3-0 geriye düştükten sonra maçı 3-3 bitirip penaltılarla kazanarak Şampiyonlar Ligi Kupası'nı almasından sonra sevgili kardeşim Hıncal Uluç tarafından Sabah Gazetesi'nde yazılmıştır.)
Taraftarlık, tribünlerde gösterişli tablolar, görüntüler hazırlamak, yüksek desibel rekorları kıran tezahüratlar yapmak, takımını, futbolcunu "iyi günde" desteklemek değildir sadece.
Bilmem ki, "Asla yalnız yürümeyeceksin" ne demektir; "anlayacak kadar" aklıseliminiz var mı?..
Ve de, "yönetim bazındaki ayak oyunlarında maşa olmak" Galatasaray taraftarına, seyircisine yakışır mı?..