Kendi kendinizi silmeyin!..

A -
A +

Sevgili Hakan Ünsal'ın Hürriyet'teki "Bizi bu fotoğraftan silemezler" başlıklı yazısını okuyana kadar, "kulübe üye yapılan futbolcuların, üyelik kartlarını ve sertifikalarını almak için düzenlenen törene gelmemeleri" olayını "Garip ama, pek de önemli değil, kırgınlık var, gelir geçer" diye karşılamıştım, amma "yazıyı okuyunca" iş değişti!.. "Biz" ve "Bizler" diye başladığı, devam ettiği ve bitirdiği yazısından önce, "biz" dediği "arkadaşları", bir toplantı yapıp, Hakan Ünsal'a "Yaz, bizim ortak kararımız ve görüşümüz olarak yaz" dediler mi; noterden "vekâlet" verdiler mi?.. Başlıyorum; yazının başlığında hem "Bizi bu fotoğraftan silemezler" diyeceksin, (ki elbette kimse silemez), ama sonra da "şunları" yazacaksın, bu ne çelişki; "Galatasaray çatısı altında herkes ama herkes gelip geçicidir. Yönetiminden futbolcusuna, taraftarından, basınına kadar kimse kalıcı olamaz." Ne kadar yanlış; 20 yıl önce, 30 yıl önce, 40 yıl önce "oralarda olanlar", Metin Oktay'lar, Turgay Şeren'ler "gelip geçti" mi, onlar "hep kalacaklar", hep hatırlanacaklar; sizler de öyle; ne yazık ki Hakan Ünsal, bu yazısı ile "olayı kan davası hâline getirdiklerini gösteren" bir öfke ve duygu girdabı içinde, "bunun bile farkında değil"; vah ki ne vah!.. Ya "şu cümle" ne demek; "Biz sadece Galatasaray'a yakışanın zamanında yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim tek yanlışımız ise Galatasaray'a yakışmayanlardan bunu beklememiz." 2000'li yıllardan beri gelip giden yönetimlere, başkanlara "böylesine ağır bir eleştiride bulunan" insanların "bu yaptıklarının da kendilerine ve Galatasaray'a yakışıp yakışmadığını", dahası "zamanında ve zemininde yapıp yapmadıklarını" düşünmeleri gerekmez mi?.. Evet, "Galatasaray Kulübü yöneticileri", son yıllarda "Galatasaray'a çok şey vermiş olan" futbolcularına karşı hatalar yapmışlardır, "vefasızlık" etmişlerdir; çok açıktır ki, "sadece bugünküler değil", dünküler de!.. Ama, "Galatasaray" başka şeydir, "Galatasaray Kulübü" başka şeydir; hele hele "bugün yönetimde olan, yarın olmayacak olan" Galatasaray yöneticileri başka şeydir!.. Sizleri "Galatasaray Kulübü'ne üye yapan" bugünün yöneticileri değildir; Galatasaray'dır, Galatasaray Tüzüğü'dür ve de "tüzükte" de yazılı olan "Galatasaray'a sporcu olarak yaptığınız" hizmetlerdir!.. Bu olayda "yönetim kurulu" sadece ve sadece tüzüğün 10'uncu maddesinde yazılı olan hakkın, size teslimine aracılık etmiştir; o kadar!.. Üstelik, bugünkü yönetim, "kendilerinden önceden kalan" ve ne yazık ki, "onların da katkıda bulunduğu" kırgınlık ve küskünlüklerin ortadan kalkması, "sizlerin hakkınız olan" ve de Galatasaraylı olmanın "dünyevi" en üst mertebesi sayılan "kulüp üyeliğiniz" için hem de "sizler talep etmeden" böyle "güzel" bir adım atmışken, "pişmiş aşa su katmak" ve "uzatılan eli" itmek, ne demektir, acaba düşündünüz mü?.. Sizlerin üye yapılırken, üzerinde durulan ve tartışılan konu, "üye yapılmamanız değil", tüzüğün 10'uncu maddesine göre "nasıl üye yapılabileceğiniz" üzerineydi; zira o madde açık açık diyordu ki; "üye olmak için sporcunun kendisinin müracaatı gerek!.." Bu hükme rağmen, "sizleri üye yaptılar", bilmelisiniz ki "Kendileri müracaat etmedi, bugünkü durum tüzüğe aykırıdır ve bu sporcuların üyelikleri yasal olmayacaktır" şeklindeki bir itiraz, her şeyi durdurabilirdi; bu bile göze alındı ve şimdi "sizler", Hakan Ünsal aracılığı ile "size uzatılan eli ittiğinizi" ilân ediyorsunuz; yazıklar olsun!.. "Size uzatılan bu zeytin dalı taşıyan eli itiş", siz ne derseniz deyin, ne anlatırsanız anlatın; "Galatasaray'ın, Galatasaray Kulübü'nün, elini itmektir"; Galatasaray Tüzüğü'nü "çöpe atmaya" kalkışmaktır; "haklı iken" kendinizi haksız, hem de "çok haksız" duruma düşürmektir!.. Yapılması gereken şey, Galatasaray'ın bakın "Galatasaray'ın" diyorum, size uzattığı eli, gerçek birer Galatasaraylı olarak, sevgi ve saygıyla ve de törene katılarak "iki elinizle kavramanız" olmalıydı!.. "Bugünün" ya da "dünün" yöneticileriyle "bir hesabınız varsa", bugüne kadar "Galatasaray'a çok şey vermiş" birer sporcu olmanın çok ötesinde, "Galatasaray Kulübü'nün birer değerli üyesi olarak" kulüp içinde, genel kurullarda "o hesabı görmenin" yolunu açmaktı; "böyle gazete sayfalarında" ve de "öfke ve duygusallıktan öte bir şey ifade etmeyen, mantıklı tek satır taşımayan" yazılarla "kılıç çekip, savaş ilân etmek" değil!.. Türk sporuna, futboluna, Galatasaray'a daha çok hizmetler verecek yaştasınız; yarın "sırası geldiğinde" sizleri Galatasaray'a hizmet etme onuruna eriştirecek bir fırsat ortaya çıktığında, bu "yanlış ve hatalı" boykot karşınıza çıkmayacak ve yüzünüze vurulmayacak mı?.. Bilesiniz ki; "bu tutumunuz" ile "sizin kulübe üye olmanızı isteyemeyenleri" haklı çıkardınız!.. Şimdi merak ediyorum; "biz" ve "bizler" denilerek Hakan Ünsal'ın yazısında ortaya attığı "toplu boykotun içinde" kimler var; Hakan Şükür var mı, Bülent Korkmaz var mı, Arif Erdem var mı, Ümit Davala var mı, Hasan Şaş var mı, Ergun Penbe var mı, Tugay Kerimoğlu var mı, Vedat İnceefe var mı?.. Söyleyin, bu "yakışıksız" ve de "yanlış" boykotun içinde var mısınız?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.