Galatasaray-Fenerbahçe derbi maçının hemen sonrasında Radyospor'dan sevgili Şekip Hazar aradı, canlı yayına bağlandık; "maç için yorumumu soruyordu" ama ben, hâlâ tüylerim diken diken, Galatasaraylı seyirciler tarafından Volkan'ın kafasına atılan "büyük" rakı şişelerinin tesiri altındaydım ve derbiyi nerede ise unutmuştum; aklıma ve ağzıma geleni söyledim, ama işte o kadar. Zaten, bugüne kadar hep söyleye gelmedik mi; ya ondan ötesi; doğru dürüst ne yaptık? Tam tersine, bazılarımız, "kulüp aidiyetçiliği" yüzünden zaman zaman koruyup, kollamadık mı; "bizimkiler, onlarınkiler" ayrımcılığı yapmaya, "olayları satır aralarında kaybetmeye" çabalamadık mı?.. Bu nasıl bir vahşettir, nasıl bir hayvanlıktır; (Pardon "hayvanlara hakaret hakkını" bana kim verdi ki?) ortada tam bir "adam öldürmeye", en azından "yaralamaya teşebbüs" suçu var ve de bu suçun karşılığında da Türk Ceza Kanunu'nda 15 yıla kadar varacak hapis cezaları var. Zira, o rakı şişeleri "hedef tayin edilerek" Volkan'a atılıyor ve o büyük, o sert şişe, kafasına gelse, ki yanından geçti, Volkan'ı öldürebilirdi; en azından komalık olarak hastaneye gönderebilirdi!.. Peki, "bunca zaman geçti" nerede suçlular? Dünyanın "en çağdaş statlarından biri" diye övündüğümüz, her tarafı "kameralarla donatılmış" Aslantepe'de "bu teşebbüs kademesinde kalmış" cinayetin failleri hâlâ nasıl tespit edilip yakalanamaz?.. Dahası, neden "olayların ateşi küllenmeden" Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, "caydırıcı" nitelikte "okkalı" bir cezayı bastırmaz?.. Yoksa, çoğu zaman olduğu gibi, "Küllensin de, verilecek iş olsun torba dolsun cinsinden ceza da arada kaynayıp gitsin" diye mi, düşünülüyor?.. *** Ya "kendilerine tahsis edilen" belediye otobüsleriyle derbi maçının oynanacağı stada "topluca" gelen Fenerbahçeli taraftarların yaptıkları; cam-çerçeve-koltuk bırakmayıp, bunları otobanda dışarılara fırlatan, otobüslerin yanlarından geçen vasıtaları ve içindekileri tehlikeye atan gözü dönmüşlerin işledikleri suç; tam da Türk Ceza Kanunu'nun "Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşyalara zarar verme" maddesine girmiyor mu?.. Otobandaki insanların hayatlarına bile mal olabilecek tehdidi bir yana bıraksak bile, sadece "kamu malını tahribin karşılığı, birkaç yıllık hapis cezası!.." *** Bir "Ya" daha; Beşiktaşlı taraftarların "voleybol müsabakasındaki" vahşeti; "takımlarının küme düştüğü" maçta, rakip oyunculara ve yöneticilere saldırıp, yapmadıklarını bırakmayan, döven, yaralayan, sözüm ona "spor" seyircileri?.. ??? Hâlâ yazıp çiziyoruz; "Bunlar birkaç kendini bilmez"; hadi canım, ne bitmek bilmeyen "birkaç kendini bilmez" bunlar?.. Bunlar "kendilerini biliyor"; hem de çok iyi biliyor, bunlar "birkaç kişi değil"; yüzlerce, binlerce, on binlerce!.. Nerede basın?.. Nerede "Yeni şiddet kanunu da, yeni şiddet kanunu" diye tutturanlar; "tutturanların başında gelen" Federasyon başkan ve yönetimleri?.. "Kendi yaptıkları" talimat ve yönetmelikleri, "bir gecede değiştirip", şiddet ve küfür olaylarına verilen cezaları "komik hâle getiren, caydırıcı olmaktan çıkaran" ve de mesela "küfürlü tezahüratı zamana bağlayıp, maç adedini de arttırarak", tribünlerin "suç işleme yeri hâlinde kalmasına" yeşil ışık yakan da onlar değil mi?.. Öyle ya, "seçimli" genel kurullarda oyları kulüplerin delegeleri vermeyecek mi?.. Dahası; "Ey yeni kanunu Godot'yu bekler gibi bekleyenler", işte "bir hafta sonunda işlenen" toplu suçların sadece "üç büyüklerin taraftarlarına ait olanlarını" özetledim; şimdi "bu suçları işleyenleri, toparlamak, mahkemeye vermek, caydırıcı hapis cezalarına çarptırmak için" yeni bir kanuna ihtiyaç var mı; işledikleri suçlar, Türk Ceza Kanunu'nda açık açık hem de cezaları ile birlikte yazıyor!.. Ama uygulayan kim; herkes ve her kurum istiyor ki, "kendi eli yanmasın ve ateşteki kestaneleri başkası kaldırsın"; işte "bütün" mesele!..