Adnan Polat'ı ve yönetimini "iki konu" yakacak; bir; Tüzük değişikliği, iki; Adnan Sezgin!.. Hatada "inat ve ısrar", Polat'ın altındaki "destek zeminini hızla erozyona uğratıyor"; bu "acıklı" tablo için "hemen" şunları yazayım: Polat'ın "Galatasaray Başkanı olarak, mektepçi gruba karşı seçimleri kazanması ve görevde kalması gerektiğine inanan" bir spor yazarıydım, kısa sürede "üst üste yaptığı" büyük hatalara rağmen, hâlâ da bu durumumu muhafaza etmeye çalışıyorum; ama samimi olarak belirtmeliyim ki, şunu da düşünmeye başladım: Acaba Polat kalmak istemiyor mu?.. Bir insan Galatasaray camiasının en hassas olduğu konularda bu kadar hata yapar mı, yapsa bile bunca uyarıya rağmen ısrar eder mi, "bile bile lâdes" der mi? Etrafındaki bir avuçluk çemberi kırıp, camianın nabzını tutamaz mı, Polat çapında bir kişinin bu duruma düşeceğine inanmam mümkün değil, işte bu yüzden, mantığım 'Bırakıp gitmek istiyor galiba' noktasına gelip durdu; yazık!.. "Çok başarısız olan ve takıma hiçbir şey veremeyen", dahası "takımı darmadağın eden, kadro, sevgi ve saygı yoksunu hâline gelir, parça parça olurken kılını kıpırdatmayan, kaosa yeşil ışık yakarak Türk futbol tarihinin en pahalı kadrosunu bir disiplinsizler ekibi hâline getiren" Rijkaard'ı koruma altına almasının başka izahı olur muydu?.. Dahası, Rijkaard'a karşılık bütün bir takımı taraftara hedef göstermesinin tepkileri bitmeden, Fatih Terim, Haldun Üstünel gibi Galatasaraylıları "gözdesi" Adnan Sezgin için bir kenara itivermesi, "yalnızlaşma yolunda" attığı adımların en büyüğü olmadı mı?... Ve de "Tüzük Olayı", her şeyin üzerine tüy dikti!.. Kulüp için hayati önem taşıyan "Tüzük Değişikliği" olayını, önce "Divan Kurulu'na ve başkanına" ciro ederek çözeceğini zannetti; büyük hata etti; "Lisecilerin baskını" ile ilk toplantı "skandalla sonuçlanınca", bu defa "aklı başına gelip", doğruyu yapmaya çalışıyor ve "sahipleniyor" ama karşısında "bir başka engel" var: Medeni Kanunu'nun "Dernekler" bölümünde "Genel Kurullar'ın karar nisabı" maddesi şöyle: "Madde 81- Genel kurul kararları toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. Şu kadar ki; tüzük değişikliği ve derneğin fesih kararları ancak toplantıya katılan üçte iki çoğunluğuyla alınır." Burada "kilit" nokta şudur; "toplantıya katılan üyeler" demekle "Genel Kurul'un esami listesine imza atan" üyeler mi kastediliyor, "oylama sırasında toplantı salonunda hazır bulunan" üyeler mi?.. Bunca yıl dernekçilik yaptım, genel kurullarda bulundum, tüzük değişikliği oylamalarına katıldım, bakınız "pratikte" diyorum, "geçerli olarak gördüğüm" uygulama, "karar için, toplantıda oylama sırasında hazır bulunan üyelerin esas alındığı" şeklinde oldu!.." Zira hele hele , "tüzük değişikliği gibi" toplantılarda üyelerin birçoğunun sabah saatlerinde toplantı salonuna uğrayıp, "esami listesi da imzaladıktan", uzun zamandır görmedikleri arkadaşlarıyla kucaklaşıp sohbet ettikten ve de öğle ikramını da hallettikten sonra çekip gittikleriydi; "kalanlarla tüzük değiştirilir", dahası "karar nisabı olarak" da "hazır bulunan üyelerin üçte ikisi yeterli" görürdü!.. Ve dahası, "bu duruma" İçişleri Bakanlığı'nın Dernekler Daire Başkanlığı'ndan da itiraz falan gelmezdi; zira herkes bilirdi ki, "katılandan" kasıt "esami listesindeki imzalar" ise, hemen hemen hiçbir dernek doğru dürüst tüzük değişikliği yapamaz, "baştaki maddeler" kurtarılsa bile, "sonrası için karar nisabını bulmak" mümkün olamazdı!.. Gazeteciler Cemiyetleri'nin, Spor Yazarları Dernekleri'nin "birçok genel kurulunda" işlerin hep "oylama sırasında hazır bulunan üyeler" üzerinden yürüdüğünü gördüm, yaşadım!.. Galatasaray'da nasıl olacak; "devam eden kongrede, ilk toplantıya gelmeyip, bu defa gelecek üyelerin de katılımıyla esami listesindeki katılımcı sayısı iyice yükseleceğinden" eğer kararlar "toplantıda hazır bulunanlar üzerinden alınmazsa", tüzüğün değiştirilmesi bu cepheleşme içinde imkansız gibi görünüyor; zira "Galatasaray genel kurul üyelerinin büyük çoğunluğu, en önemli meselelerine sahip çıkmayacak kadar" adamsendeci ve Tüzük Kongresine itibar etmiyor; "organize" liseci gruplar işi istedikleri gibi yönlendiriyorlar!.. Dahası, "Adnan Sezgin inadı" sebebiyle camiada sempati kaybeden Polat da "genel kurula gelmeyi düşünenlerin birçoğunun ayağına pranga vuruyor"; diyorlar ki; "Galatasaray camiasını bir Adnan Sezgin için karşısına almakta inat ve ısrar eden zatı ben mi kurtaracağım, bugünü eşimle dostumla geçiririm daha iyi!.." İyi mi, sevgili Polat, iyi mi?.. Şimdi bir de başınıza "Stadın üstü kapanacak mı, kapanmayacak mı" kavgası çıktı; herhalde Adnan Sezgin'le ele ele verip karatırsınız!..