Keşke, "bonus" olarak kalsaydı!..

A -
A +

Telefondaki Galatasaray taraftarının sesi günlerdir kulaklarımdan gitmiyor: "Öcal abi. Öcal abi. Asıl 'vınnn' olması gerekenler koltuklarına yapışmış 'lök' gibi oturuyorlar; Galatasaray'da iyi işler yapanlar vınlıyor... Önce Hagi, şimdi de Ribery. Sırada Song var abi, Song var." Aslında, taraftarın telefondaki sözleri "bu kadar yumuşak değildi", ama "yeni Türk Ceza Kanunu yüzünden" ben "yumuşatıcı koya koya", ancak bu kadar yumuşatabildim!.. Herkes bilmelidir ki; Ribery rezaletinin de, benzer skandalların da sebebi, ülkemdeki, maalesef "spor medyamın bir çok anlı ve de şanlı yorumcusu ve yazarı tarafından da desteklenen" şu "şarklı" zihniyettir: "Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz!.." Sen adamlara "aylarca para ödeme", şikâyetler, mırıldanmalar, mızmızlanmalar başlayınca ve olay basına intikal edince, kalk bir de "etik dersi" vermeye başla: "Galatasaray büyük camiadır, Galatasaray büyük kulüptür, Galatasaray'ın sözü sözdür, paranızı alacaksınız, sabredin, ayıp değil mi medyaya kadar uzanmak, kırılan kol yen içinde kalmalı, Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz!.." "Bu zihniyet" sadece Galatasaray'da değil, bütün kulüplerimizde vardır!.. Vardır da. Taaa FIFA'lara kadar giden ya da gitmeyen, ama "Galatasaray başta, Türk kulüplerinin hemen hemen tamamında", futbolcuların, teknik adamların, hatta idari kadroda çalışan personelin, hatta "yöneticilik" yapanların çok ama çok "kalmış" paraları da vardır!.. Ne demek, "Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz" diyerek, futbolcunun parasını, ekmek parasını "zamanında vermemek?." Ve de "bu rezaleti" savunmak?.. "Telif ücretleri ya da maaşları birkaç ay üst üste bir - iki hafta gecikince" neler söylediklerini çok iyi bildiğimiz "yazar - çizer takımı" da çıkıp yöneticilerin "ipe sapa gelmez" bu sözlerine "yıllar yılı" destek verirlerse; işte "işin sonu" böylesine "skandal olur"; ayıklayın bakalım şimdi pirincin taşını!. Gidin FIFA'lara, mahkemelere de savunma yapın; "Galatasaray'da kimsenin parası kalmadı, Ribery neden böyle yaptı?" "Felipe" başta, yaşadığımız o kadar "kötü örnek varken", hâlâ ders almayıp, hem de eski teknik direktör Hagi'nin "Bu çocukta değişme var" şeklindeki ikazına, "Marsilya Ribery ile yakından ilgileniyor, durmadan menajerleri ile futbolcuyla konuşmalar yapılıyor" şeklindeki medya haberlerine rağmen "göz göre göre" gelen bu kaçışa engel olacak adımları atma basiretini bile gösteremeyenlere söyleyecek bir çift sözüm daha var: Türkiye Kupası'nın kazanıldığı maçtan sonra, TV ekranlarında ve gazete sayfalarında görünmek için "saha içi ve dışı kutlamaların en önünde olanlar", Ribery olayında medyanın önüne çıkma cesaretini bile gösteremediler, sahneye milyonlarca Galatasaraylı'nın ve on milyonlarca futbolseverin "adını ilk defa duyduğu" bir yöneticiyi sürdüler!.. "Neden o" sorusuna da bahaneleri hazırdı; "hukukçu da ondan!.." Peki ama, başkan sayın Canaydın, ikinci başkan sayın Gürsoy ya da asbaşkan sayın Kıran, çıkardınız basın toplantısına, yanınıza da "hukukçu" yöneticiyi alırdınız, yapardınız basın toplantısını, "Ribery'nin kaçışının hukuki yönünü de bu arkadaşımız anlatacak" derdiniz ve sözü "o arkadaşa bırakırdınız"; doğrusu bu değil miydi? Ne yaptınız; resmen ve alenen kaçtınız; bu bir!.. Zira, Galatasaraylılar'ın karşısına çıkacak yüzünüzün olmadığını, hepiniz ama hepiniz biliyordunuz; bravooo!.. İkincisi ve asıl üzücü olanı; Galatasaray yönetiminin açıklamalarından sonra, "durumu anlamak için" birçok Galatasaraylı ile konuştum; bilesiniz ki; Galatasaraylılar'ın büyük çoğunluğunun "açıklamalarınızın doğru olup olmadığı konusunda tereddütleri var"; ne kadar acı!.. Sizlere inanmak istiyorlar, ama "inanmakta zorlanıyorlar!.." Böyle bir yönetim, hâlâ "o koltuklarda nasıl oturur?.." Ve "son" söz: Ribery, keşke Anelka'nın "gerçekten" bonusu olarak kalsaydı da, Galatasaray da, Galatasaray yönetimi de, Galatasaray Başkanı da bu duruma düşmeseydi!.. Bir soruda Federasyon!.. 6 - 0 kazanılan Kazakistan maçının soyunma odasında teknik direktör Ersun Yanal, futbolculara "Tarihin en farklı deplâsman galibiyetini alan bir takımın teknik direktörünü eğer yürekleri yeterse görevden alsınlar, bakalım" dedi mi? "Benim yaptığım araştırma", bu sözlerin söylendiği iddialarını güçlendirecek cinsten!.. Soru: Peki ama, bir Federasyon "bu sözler söylenmişse", nasıl "duymadım" diyerek geçiştirir ve kulaklarının üzerine yatar? Hakkında "dağıtılan teşvik primlerinden, resmi evrakta gösterilmeyen ve vergileri ödenmemiş maaş ve primlere kadar" bir çok iddia bulunan ve bu iddialar ortaya atıldığında TV ekranlarına çıkıp "Hepsini mahkemelere vereceğim, perişan edeceğim" dedikten sonra, "hiçbir şey yapmayan" bu yüzden "o iddialar üzerine yapışmış olarak kalan" bir teknik adamın, "bunca başarısızlığına rağmen" hâlâ Türk Milli Takımı'nın başında kalma inadını sürdürmesini, "istifayı aklından bile geçirmemesini", istifa bir yana, tam bir pişkinlik içinde "yukarıdaki sözleri" söylemesini, federasyon nasıl "yer, yutar?" Cevap: Göreve geldiğinden beri bu federasyon "neyi duyuyor, neyi görüyor ve neyin üzerine gidip, gereğini yapıyor" ki; Ersun Yanal'ın sözlerini yiyip yutmasın? Battal Gazi geliyor!.. Mübarek, sanki Dünya futbolunda 14. sırada olan Türk futbolunun Merkez Hakem Komitesi Başkanı değil, "Battal Gazi'ye özenen" bir kahraman adayı!.. Bunca zamandır, "Ben Türk futbolunun modern gladyatörüyüm" diyen bir teknik direktörden çekmediğimiz kalmamışken, şimdi de Battal Gazi'ye özenen bir Ufuk Özerten ile karşı karşıyayız!.. Ortada fol yok yumurta yokken ve "bir hakem tarafından yapılan haksızlığın yaraları henüz kapanmamışken", çıkıp diyor ki: "Cem Papila'ya Trabzon'da maç yönettireceğiz!.." Hoppala!.. Resmen ve alenen, Trabzon camiasını tahrik ediyor!.. Eğer Papila "hakemliğe devam edecekse", elbette Trabzon'da da maç yönetecektir, ama "biraz sabır"; yara iyileşsin bakalım; bu ne acele? "Kılıcı alıp, ata atlayıp" Trabzon'a "sefer etmenin zamanı" mı, şimdi?. Bir yönetici, bir "lider" için en kötü hastalık, eskilerin deyimi ile "ishal-i kelâm"dır!.. Bilmem, zat-ı âlinize anlatmadılar mı? Sizin yapacağınız ilk iş, böyle zamansız ve zeminsiz atıp tutmaktan ve Papila'yı, Trabzon'a göndermekten önce, onun "Trabzon camiasından özür dilemesini sağlamak olmalıdır!." Soru şu; "yaptığı büyük hatalarla, büyük bir camianın canını yakan" ama "özür bile dilemekten kaçınan" bir kişinin Trabzon'da "sahaya çıkma hakkı" var mı? Yazık oldu Mutlu'ya!.. Büyük bir dramı, komediye dönüştürmek için yapmadığımızı bırakmadık, kendimize dünyayı güldürdükten sonra, doğruyu bulduk; "Süreyya Ayhan'ın cezasını 2 yıla çıkardık!.." Bunu, "kendi kendimize beceremedik"; Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği'nin "açık uyarısı" ile yapabildik!. "Açıkgözüz" ya, dünyanın "doping gibi, şike ile beraber sporun en ağır suçuna karşı" kimsenin ama kimsenin gözünün yaşına bakmadan, nice büyük şampiyonlara yağdırdığı cezaları unutarak, Süreyya konusunda "herkesi atlatacağımızı sandık"; sonunda atlayan "gene" biz olduk!.. Şimdi, belki de "gerçekten" bir "komploya kurban giden" haltercimiz ve büyük şampiyonumuz Halil Mutlu konusundaki çabalarımıza ve vereceğimiz savunmaya "kimleri, nasıl inandıracağız?." Süreyya olayı ortadayken... Bunca "doping" sabıkamız varken... Geçmiş ola!.. Masallar başladı!.. Galatasaray Başkanı'ndan ve yönetiminden gene "Büyüklere masallar" başladı!.. Gün geçmiyor ki; "Yıldız mı alalım, şunu mu alalım, bunu mu alalım" haberleri, "onlara atfen" spor sayfalarına yansımasın!.. Futbolcusunun "200 bin dolarlık" transfer taksitini zamanında ödeyemeyen, bu yüzden Ribery'yi kaçıran, bitmedi, "yeni" hocası Gerets'in "alın" dediği "yıldız" futbolcunun "1.5 milyon euroluk" bonservis bedelini "200 bin euro indirmek için", geçen yıllarda olduğu gibi "bezirgan pazarlığına başlayan" ve "geçen yıllarda olduğu gibi" o futbolcuyu da kaçıracağı belli olan bir yönetimin "gene" anlatmaya başladığı büyüklere masalları artık dinleyen de inanan da yok!.. "Galatasaray şunu alacak, bunu alacak" haberlerini okuyan Fenerbahçeli, Beşiktaşlı taraftarlar, Galatasaraylılar da dalga geçiyor; "Oooo, gene dünya karması kuruyorsunuz, bonusu da elinizden kaçırdınız" diye... Ragıp'larla, Altan'larla kurulan bir dünya karması!.. Yönetime de, Galatasaraylılar'a da hayırlı olur, inşallah!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.