Kezman medyası!..

A -
A +

Cumartesi gecesinden başlayarak, bu yazımın çıktığı Çarşamba sabahına kadar, TV ekranlarında "Kezman'ın oyundan atılışına sebep olan hareketini" kaç defa izledik?.. 3 defa mı, 5 defa mı, 10 defa mı, 25 defa mı, 50 defa mı, 100 defa mı?.. Evet, eğer "bütün TV'leri izleme imkânını bulabilseydik", inanıyorum ve biliyorum ki, cumartesi - çarşamba arasında belki de en az 100 defa görmüş ve bu görüntüler üzerine yapılan yorumları dinlemiş olurduk!.. Spor gazetelerimizdeki resimleri, yazıları, yorumları da "bir o kadar sayarsak", anlayın "neyi, ne kadar zamanda" tartıştığımızı, konuştuğumuzu, yazdığımızı!.. Peki, aşağıdaki haberi TV'lerde duyan oldu mu?.. Bu haber üzerine konuşanı duydunuz mu?.. Ya da "yorum" yazanı gördünüz, okudunuz mu?.. Elbette, "bütün" TV'leri izleyemedim, "bütün" gazeteleri okuyamadım; ama seyrettiğim TV'lerde, okuduğum gazetelerde, internette her sabah yaptığım gazete turlarında ve "spor yazarları yorumlarını günü gününe veren" sitelerde görmedim, duymadım, okumadım!.. Eğer "varsa", yazandan ya da yorumlayandan özür dilerim; ama gene de aynı şeyi söyleyeceğim, "bu haberin üzerinde durmayan" bir spor medyası ile karşı karşıya olmak beni ürpertiyor!.. Ancak "birkaç" gazetede küçük, çoğu iç sayfalarda çıkan haber (Türkiye Gazetesi'nden alınmıştır) şu: "25 KİLOMETRE KOVALADILAR - Tepecik Belesiyespor - Pendik maçı sonrasında maçı yöneten hakem Sinan Cem İpek ve yardımcıları Salim Duran, O.Emre Kaya ve 4.hakem Onur Kayabaş, TEM otoyolunda saldırıya uğradı. Maçtan sonra Tepecikli taraftar ve bazı yöneticilerin de bulunduğu grup, hakemleri 5 araba ile Mahmutbey gişelerine kadar taciz etti. Soyunma odasında 1 saat kaldıktan sonra jandarma nezaretinde stattan ayrılabilen hakemler, TEM'de takip edildiklerini anlayınca, hızlarını artırdı. Canlarını kurtarmak için hızla kaç an hakemleri taşıyan otomobil, Mahmutbey Gişeleri'ne geldiği sırada küçük bir kazaya karış tı ve yoğunlaşan trafik sebebiyle durdu. Arabanın içinde olayın şokunu atlatmaya çalışan hakemlere saldıran grup, arabanın camlarını kırdı ve hakemleri dışarı çıkararak dövmeye başladı. Uzun süre kimsenin karışmadığı olaya gişelerde yer alan polisler de müdahale etmedi. Hakemler, TEM Hospital'e giderek tedavi oldu. Vücutlarında ağır darbeler olan hakemler, 3 saat müşahede altında tutuldu. Daha sonra karakola giden hakemler, olaya karışanlardan şikâyetçi oldu. Hakemler federasyona giderek MHK'ya bilgi verdi." İnanılmayacak gibi değil mi?.. Değil!.. Hele hele Türkiye'de hiç değil!.. Eğer bir ülkede bir kulübün menajeri çıkar "Hakemler mafyadır" der de, o ülkenin federasyonu "mafya babalarıyla ilişkisi olduğu iddialarıyla hâlen yargılanmakta olan" bu zat - muhtereme, "Ceza Kurulu" aracılığıyla, dikkat buyurun "sadece" ve sadece "1 maç" ceza verirse, yukarıdaki olayda dövülen, yaralanan hakemler dua etsinler ki, hayattalar!.. Ey benim hakemlerimin dernekleri ve onların anlı ve de şanlı yöneticileri, eğer "Hakemler mafyadır" sözünün cezası "bir maç ceza ise", mesela çıkıp haykırsaydınız bakalım; "Bu iğrenç ve çirkin saldırıya bir maç ceza verip, olayı kapatanlar mafyadır" diye; sizlere ne ceza vereceklerdi?.. Utanç verici bir başka nokta da, "hakemlerin dedesi yaşındaki" MHK Başkanı Hilmi Ok'un "Sizlerin arkasındayım, cesur olun, düdüklerinizin arkasında durun" diye kapalı kapılar ardında k ükreyen anlı ve de şanlı Hilmi Ok'un, hem söyleyen, hem de "bu söze komik bir ceza veren" tarafların açıkça "istiskâl ettiği" hakem camiasının başında hâlâ neden ve nasıl durduğudur!.. Bu yaşta "bu koltuk sevdası" yüzünden, hakemlerin yüzüne tükürülse, "yağmur yağıyor" yorumuyla karşıladığını gösteren edasında ısrar ve inadı ile battıkça batan, beraberinde de hem hakemleri, hem de federasyonu batıran, bir Merkez Hakem Kurulu Başkanı ve de "onu seyreden" bir Federasyon Başkanı; yazıklar olsun!.. Bitmedi; "Kezman'a kırmızı kart" çıkaran hakemin kararı karşısında, yanındakilere "Herhalde kan şekeri yükseldi" dedirten "sözler söyleyen" bir "büyük kulüp" başkanı "Şeref Tribünü'nde oturduğunu fark etmeyecek kadar" kendinden geçerse ve "bu sözler ve hareketler" yanına kâr kalırsa ve de "üstelik" kulüpçü yazarların da desteği ve yaygarası ile "zeytinyağı gibi" suyun üstüne çıkarsa, "Tepecikli yöneticilerin yaptıkları için" nasıl çıkıp da "inanılmaz" diyebiliriz?.. Bitmedi;geliyorum, RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın bir canlı yayına bağlanarak, "yıllardır hakemleri infaz eden ekran engizisyonerlerinin en ünlülerinden birine hak ettiği dersi vermesi" olayında, "Sansür olur mu, ne işi var canlı yayına bağlanmakta" diye kıyameti koparan gazeteci ve yorumcu arkadaşlarımıza!.. Elbette, bizler, yıllardır "bu rezil reyting yarışına karşı" kendimiz mücadele etsek ve "sahada adalet dağıtanlara karşı güveni yok eden, onları pas pas eden" bu sistemin önüne geçebilseydik, Zahit Akman'ın TV ekranına bağlanmasına gerek olmazdı, bağlandığında da hep beraber kıyameti koparır ve haklı da olurduk; "Sen karışma biz gereğini yapıyoruz" diye!.. Hem "bunu yapmayacağız", hem de "haklı" olarak yapanı yerden yere vuracağız; yok öyle şey!.. İşte "bu kafadır" yüzündendir ki, bugün TEM yollarında "hakemler gangster filmlerindeki gibi kovalanır" ve yolları kesilerek linç edilmeye kalkışılır!.. Ve de, "Zahit Akman niye canlı yayına bağlandı" diye kıyameti koparanlar, "bu iğrenç ve tüyler ürpertici olay" için tek kelime etmezler, tek cümle yazmazlar; hadi canım siz de!.. Söyleyin Allah aşkına kimden yanasınız?.. Ve de pazartesi gecesi ekranda Ahmet Çakar'ı izlediniz mi?.. Ne kadar şeker, ne kadar babacan, ne kadar tatlı, ne kadar cana yakın bir görüntüsü vardı; onu izlemeye doyamadım; güleç yüzlü, esprili, yeri geldiğin son derece mütevazı ve inanıyorum ki, samimi ve içten bir Ahmet Çakar'dı, ekrandaki Ahmet Çakar!.. "Asıl" Ahmet Çakar!.. "Gerçek" Ahmet Çakar!.. "Reyting maskesini" çıkarıp atmış Ahmet Çakar!.. "İnsan doktoru" Ahmet Çakar!.. Hep böyle olmasını istediğimiz ve beklediğimiz Ahmet Çakar!.. "Diğerlerini" de "böyle" olmaya zorlayacak, mecbur edecek ve de "örnek olacak" Ahmet Çakar!.. Eleştirirken bile "gülerek, espriler yaparak" ve söylediklerini yumuşak bir üslûba sararak söyleyen, kırmayan, infaz ve idam etmeyen, "yanlışları, hataları gösterirken" insanları kaybetmeye değil, kazanmaya ve kazandırmaya çalışan, bilge bir "öğretmen" Ahmet Çakar!.. "Sadece bu değişikliği sağladığı için" bile Zahit Akman'a teşekkür borçluyuz!.. Teşekkürler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.