Volkan'a kızıyor, ıslıklıyorlar!.. Maldonado'ya kızıyor, ıslıklıyorlar!.. Roberto Carlos'a kızıyor, ıslıklıyorlar!.. Aragones'e "istifa"diye bağırıyorlar!.. Nihayet "Yönetim istifa" diye de bağırmaya başladılar!.. Sıra kime geldi, acaba?.. Avrupa'da başarıdan başarıya koşan bu takımı "kim", bu hâle getirdi?.. Ardı ardına Appiah'ı, Tuncay'ı kaybeden, Volkan'ı "tek" bırakmayacak, gerektiğinde onun yerini dolduracak kaleciyi gönderip, "tecrübesiz ve genç" bir Volkan'ı ligde şampiyonluk yarışının ve Avrupa Kupası maçlarının "yedek kalecisi" olarak bırakan, Aurelio "istemeye istemeye" giderken adeta seyreden, yerlerine "Emre'yi, Josica'yı, Maldonado'yu alıp", üstelik "bu değişimin takımı olumlu değil, olumsuz yönde etkileyeceğini" yazıp çizen yorumculara ve spor yazarlarına fırça üstüne fırça çeken kimdi?.. "Siz bu işi bilmiyorsunuz, bu yılki takım, geçen sezondaki takımdan çok daha güçlüdür" diyen kimdi?.. "Takımı şampiyon yapmış, Avrupa Kupaları'nda yukarılara taşımız, İnter'leri, Chelsa'ları, Sevilla'ları yenmiş" bir teknik direktörü gönderen kimdi?.. "Gidiyorum" deyip geri dönmeyi adet edinen, dahası "Geri dönmem için yürüyüşler yapın" diye talimatlar veren kimdi?.. "Kulüpte tek adam olabilmek için" omuzlarında yükseldiği, "her işte tepe tepe kullandığı" bir "taraftar grubunu", bozuştuğunda "hain" diye niteleyerek, ne kadar vefalı olduğunu gösteren kimdi?.. Hakkında "ihalelere şöyle veya böyle bir şeyler karıştırdığı" iddiası ile, "30 yıla yakın hapis cezası" talebi ile dava açılmış, mallarına tedbir konmuş, yurt dışına çıkışı yasaklanmış, ortağı tutuklanmış bir müteahhidi hâlâ "başkan vekilim" diye yanında oturtmaya devam eden kimdi?.. Bakıyorum, spor sayfalarında ve TV ekranlarında bile "Başkanın adamları" olarak tanı nan bir çok arkadaşımız bile, "gürül gürül gürlemeseler" de, "mırıl mırıl mırıldanmaya" başladılar!.. "Fanatikliğin en koyu renkleriyle boyanmış" gözlük camlarının arkasından bakan ve "bu yüzden" hâlâ "gerçekleri görmemekte ısrar eden" bazı taraftarlar dışında, "Fenerbahçe Futbol Takımı'nın bu hâle düşüşünün temel sebebini bilmeyen, konuşmayan" kalmadı; "tek adam yönetimi!.." Fenerbahçe Cumhuriyeti'ni, padişahlığa dönüştüren uygulamalar ve tâbiyet!.. "Tek Adam", aslında "bu yönetim sistemi ile" sadece "Fenerbahçe'ye değil, kendisine de, yaptığı onca güzel ve büyük işe de yazık ettiğinin" farkında değil!.. Etrafına çeki düzen verse, "eline, ayağına sarılmış, sırtına binmiş" bazılarının yerine, "Fenerbahçe'ye kendisi gibi hizmet edecek" pırıl pırıl insanları yanına almaya gayret etse, onlara inisiyatif tanısa, öne çıkarsa, hatta "Bu işte hatalısın, bu yaptığın yanlış" diyen, diyebilen yöneticiler seçebilse, "Ben" yerine "biz" olmanın sinerjisini getirecek bir "yönetim ve sistem kursa", biraz da "hoşgörülü" olarak "eleştirilere tahammül edebilse" ve eleştirilerden "dersler çıkarsa, faydalansa", inanıyorum ki, "lâfta kalan" ve bu durum bir sezonda ortaya çıkan "Dünya Kulübü" olma yolunda Fenerbahçe'ye çok büyük adımlar att ıracak ve "bu sözünü gerçek hâline getirecektir!.." Hangi kulüp taraftarı, "hemen yukarıdaki paragrafta yazdığım çerçevede" bir kulüp başkanının olmasını istemez?.. "Onca hizmetine ve yaptığı büyük işlere rağmen", her gün "kendisini istemeyen" Fenerbahçelilerin sayısı arttığına göre, Aziz Başkan'ın "bizim gibi eleştiriler yapanlara kızacağına", aynanın karşısına geçip, "kendi kendiyle hesaplaşması" ve "aynadaki yüze" cesaretle "Ben nerede yanlış yaptım" diye sorması gerekmiyor mu?..