Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, TV ekranlarından, “içinde gazetecilerin de olduğu ve futbolcuların da alet edildiği bir algı operasyonunun bunca zamandır, futbolumuzu, milli takımımızı karıştırdığını, kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığını, bunun hedefinin önce Fatih Terim ve sonra da Federasyon olduğunu” açık açık söyledi!..
Hatta “özetle” dedi ki, “Hangi gazetecinin hangi toplantılara gittiğini ve neler yaptığını bile biliyoruz. Milli maçtan bir gün önce, taa 2013’de açıklanmış, yazılıp çizilmiş olan Federasyon - Terim sözleşmesinde yazılı maaşının ve buna ilişkin maddelerin yeni sızdırılmış gibi gösterilerek dillere dolandırılması, sonraki milli maçtan bir gün öncede de tamamen yalan olan bir kamp yolsuzluğu haberinin ortaya atılması bu operasyonun devamıdır. Herkes bilmeli ki, bu yapılanların ve yapılmak istenenlerin hesabı bir gün görülecektir. Futbolcularımız bunlara alet olmamalıdır!..”
İşte, Federasyon Başkanı’nın “Fatih Terim’in neden daha açık konuşmadığını ortaya koyan” tarihi açıklamasını özeti budur!..
Serkan Korkmaz’ın “ince dokunmuş soru sarmalından (Sevgili Serkan’ı kutlarım) en ufak bir açık vermeden, söylenebilecekleri böylesine açık açık söyleyerek kurtulan” Demirören’i de kutlamak gerek.
Haftalardır, “neyi yazıp geliyordum”; “Fatih Terim, Arda konusunda yüzde yüz haklıdır. ‘Milli Takımın kaptanı’ Arda gazetecilerle, gazete sayfalarında, ekranlarda konuşacağına, gider onu ‘Arda yapan’ hocası ile konuşur, sorunu kriz hâline gelmeden bitirirdi, onu yapmadı. Sorunu kriz haline getirdi ve Milli Takım yangın yerine döndü, hem de grubun en kritik maçları oynanırken!..”
Demirören’in açıklamaları ile “Fatih Terim gitsin” ya da “en azından karizmasını, kariyerini yaralayacak şekilde burnu kırılsın” operasyonu, hocanın ve Federasyon Başkanı ile “Ali Dürüst hariç” yönetiminin “dik duruşu” sonucu tam bir fiyasko ile sonuçlandı.
“Böyle” konularda hemen hemen hiç konuşmaması ile ün yapan” Dürüst’ün şimdi kamuoyuna bir borcu var; Terim’in Arda’yı kadroya almaması, ilan ettiği kadrolar ve alınan sonuçlarla ile ilgili sorulan soruya “Hata yapan bedelini öder” gibi, basın tarafından “nereye çekileceğini çok iyi bildiği” bir cevap verirken ne düşünmüştür ve “neden böyle konuşmuştur”; yoksa Demirören’in ve yönetiminin fark ettiği “algı operasyonunu, milli takımdan sorumlu üye olarak” fark etmemiş midir?
Daha açık sorayım; Demirören’in “Hocamızın arkasındayız ve görevine devam edecektir” sözü ile noktalanan açıklamalarından sonra, hâlâ “Milli Takım’dan sorumlu üye” görevini sürdürecek midir?..
Olmadı, buna hakkın yok!..
İnsaf be hocam, yıllardan beri, şu Galatasaray’da “pota altını tutacak, rakip potasının altında iş yapacak” bir kadro kuramadın. Hep “sokak basketbolcusu” yani “sallabolcu” ABD artıklarından medet umdun. “Onlara olan” sevdan yüzünden “altyapıdan gelecek onca genç oyuncuyu harcadın”, açık açık “Ben yetiştirici değil, yarışmacı bir hocayım ve de yediğime değil attığıma bakarım” dedin; onlar “attıkları” zaman kazandın, “atamadıkları” zaman da “basını öne eğmemek için” tam da perşembe gecesi yaptığın gibi, “hakemlerle uğraştın”, hem de “itiraz ettiğin pozisyonlarda haklı olan” hakemleri bile hedef alıp, seyirciyi de yönlendirdin. Sonuç ortada; sahaya “bir yığın madde yağdı”; hakemler soyunma odasına gitti ve Türk basketbolu, “bu sezonki Euroleague açılışını” sayende “hem saha içi, hem saha dışı hezimet” ile açtı; kutlarım!..
Lafım onlara!..
Bu ülke, futbolunda, bunca yıldır “Fatih Terim / Mustafa Denizli” ikilisini “değil geçmek”, hatta “yanına bile yaklaşabilecek” bir tane, evet “bir tanecik bile” teknik direktör yetiştirememişse, (ki, bu acı gerçekte o ikilinin de büyük payı vardır; yetiştirmemişlerdir) elbette olacak olan budur; “her tökezlemelerinde”, bu iki hoca ile ilgili “idam sehpaları kurulması” ve de yetişemeyenlerin boşta kalmış bazılarının kıskançlıkla dolu hezeyanlarının TV ekranlarında zirve yapması!..”
Hatırlayabildiğim kadarı ile dünya futbolunda Herrera’dan, Mourinho’ya kadar “tökezlemeyen hoca” yoktur; elbette “hep kazanacak değiller” ya!..
Tökezleyen, hata yapan, yanlış yapan hoca, “kim olursa olsun” eleştirilecektir; yeter ki, eleştiriler, “hakarete kadar inmesin!..”
Bu sözlerim, “ekranlarda bıyık altından gülerek”, ülkenin gelmiş geçmiş “en başarılı” hocalarına “ağızlarından çıkanı kulaklarının duymak istemediği” sözler sarf edenleredir!..
Hele hele içlerinde “bu hocaların seçip yardımcılıklarına bile getirdikleri ve yetiştirilmelerinde önemli rol aldıkları” bazıları yok mu; “onlar için” söyleyecek söz bile bulamıyorum; utansınlar!..
TSYD bir!..
Türkiye Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi, hafta içinde yazılı bir açıklama yaptı. Bu açıklama, “TSYD’nin tarihinde bugüne kadar görülmeyen” bir açıklama idi ve “doğrudan TSYD Başkanı’nı hedef alıyordu!..”
Günler geçti; TSYD Genel Başkanı, bu “zehir zemberek” açıklamaya cevap vermedi, veremedi; anlaşılıyordu ki, “birileri kazdıkları kuyuya kendileri düşmüştü!..”
Açıklamayı ve konusunu “detayları ile” sütunuma almak istemedim. Sadece, yakın zamana kadar üyesi olduğum, “Ankara şube başkanlığı ve genel merkez yöneticiliği yaptığım” bir derneğin genel başkanının bu duruma düşmesinden dolayı üzüntülerimi belirtmek istedim, o kadar!..
TSYD iki!..
Bir resim gördüm, önde iki kişi var, arkada da bir buçuk penceresi görünen beyaz bir duvar. Kişiler; Saran Grup Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran ve TSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir!..
Arkalarındaki duvarın üzerinde kocaman kocaman büyük harflerle yazılmış üç satırlık bir yazı var; “ilk satırı; Sadettin Saran, ikinci satırı; TSYD, üçüncü satırı Genel Merkezi”; yani “Sadettin Saran TSYD Genel Merkezi!..”
Şaşırdım, ne zaman Tüzük değişti de, “TSYD Genel Merkezi”, oldu; “Sadettin Saran TSYD Genel Merkezi?..”
Genel Merkez binası, “Sadettin Saran tarafından yenilenmiş” olabilir, ama bu durum genel merkezin duvarına “Sadettin Saran TSYD Genel Merkezi” yazılmasının sebebi olamaz!..
Seçildikleri genel kuruldan önce, “Derneğin yüzlerce yüzücünün çalıştığı, yarıştığı” havuzu için devlet kuruluşlarından alınan yardıma işaret edilerek “Derneği, Spor Yazarları Derneği olmaktan çıkarıp, Havuz Yazarları Derneği yaptılar” diye kampanya yürütenlerin”, şimdi “Spor Yazarları Derneği Genel Merkez binasının adını “Sadettin Saran TSYD Genel Merkezi” olarak değiştirmeleri, bilmem ki nasıl kabul edilebilir?..
O binayı Sadettin Saran yenilemişse, “o, bir plaket üzerine yazılır” ve ön cephenin “münasip bir yerine çivilenirdi”; yapılması gereken buydu ve kimsenin de itirazı olamazdı!..
Bunu bile düşünemeyenlerin, bir iş adamı adına yaptıkları bu işgüzarlık, iyi bilinmelidir ki; “meslek adına da, dernek adına da kabul edilemez!..”
Şaka!..
İlk 20 dakikada 57 sayı, ikinci 20 dakikada 52 sayı, yani 40 dakikada 109 sayı yiyen ve de sezon başında hocası tarafından “Euroleague 4’lü finali için aday gösterilen” bir başka takım var mıdır, Avrupa basketbolunda, bilmiyorum!..
Biz, yıllardan beri Ergin Ataman’ın sahada oynattığı basketbol için “Sallabol” diyor ve ona da “Sallabolcu Hoca” sıfatını uygun görüyorduk. Meğer “sadece saha içinde değil, saha dışında da sallabolcu imiş”; onu da perşembe gecesi ekran başında “rakibi 109’luk skora ulaştıran 25 sayı farklık acı hezimeti seyrederken” öğrenmiş olduk!..