Kıvırma sayın Yurdadön!..

A -
A +

Avrupa kupaları arasında ve geçen haftanın lig maçlarının arkalarında bıraktığı önemli tortuları bir yana ve ilerideki günlere bırakarak, sporların anasına "tekrar" dönmek zorunda kaldım; daha doğrusu bırakıldım. Kim tarafından? Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Yurdadön tarafından!.. Yurdadön, Tunus'ta yapılan Akdeniz Oyunları sırasında meydana gelen "garip bir olayın" Türkiye'ye bir altın madalya kaybettirdiği, kaybedilen bu altın madalya sebebiyle "ülkeler sıralamasında üçüncülükten dördüncülüğe düştüğümüzü", bu önemli olayla Türk Spor Medyası'nın hiç ilgilenmediğini, bunun da "gazeteciliği unuttuğumuzun,sadece futbolla ilgilendiğimizin çok iyi bir göstergesi olduğunu" belirten yazımdaki tezi, CNN Türk'ün Cumartesi günkü programında "tekzip etmeye çalıştı!.." Aslında "bayanlar 1500 metre yarışında Ebru ile Süreyya'nın yarışın ortalarında birbirleriyle kıyasıya kapışması sonucu kaybedilen madalyaya hem çok üzülmüş, hem de çok öfkelenmişti ve bunu da yarıştan sonra, müsabakaları takip eden spor yazarlarının önünde açığa vurup, ifade de etmişti." Ne var ki, Türkiye Gazetesi'ndeki yazım üzerine, medyamızın gözü bu olaya çevrilince ve de CNN Türk olayla ilgili bir program hazırlayıp, Yurdadön'ü programa çağırınca, iş değişiverdi. Yurdadön, program boyunca, yarışmada Ebru ve Süreyya'nın "normal bir müsabaka yaptıklarını, aralarında bir kan davası olmadığını, birbirlerini geçmek isteyen iki atletin bu şekilde hareket edebileceğini" söyledi durdu. Bunları söylerken bile "iki atletin arasında ölesiye bir rekabetin olması için onları tahrik edenlerin bulunduğunu" ağzından kaçırdı ve sonunda saklamak istediği gerçeği itiraf etti: "Bu iki değerli atleti birbirine düşürmek, aralarında kan davası çıkarmak isteyenler var!" Kimdi bunlar? Herhalde Süreyya'yı da, Ebru'yu da "TV ekranlarından başka bir yerde görmeyen, onları hiç tanımayan" ben olamazdım. O halde? Demek ki işin içinde iş vardı ve ne yazık ki, spor medyamız bununla ilgilenmiyordu. Sayın Yurdadön de ilgilenilmemesini, olayın kapanıp gitmesini istiyordu. CNN Türk programına telefonla bağlandığım ve görüşlerimi açıkladığım dakikalardan sonra, "teşekkür edildiği için" hatta kalamamış ve Yurdadön'ün "gerçekleri saklamak isteyen sözlerine karşılık cevap hakkımı kullanamamıştım." Şimdi "gerçekleri yazmak" şart oldu! Evet, Ebru ile Süreyya arasında kan davası vardır ve bu sebeple Tunus'taki yarışmada "rakiplerini geçmek yerine birbirlerini geçmek için yarışmışlar, taktik hataları yaparak, yarışın ortasında birbirlerini tüketmişler, çok rahat geçebilecekleri rakiplerine altın madalyayı kaptırarak ikinci ve üçüncü olmuşlardır." "Yarışın sonunda yapacakları atağı ve kıyasıya mücadeleyi, yarışın ortasında birbirini geçmek ya da birbirini öne geçirmemek için başbaşa yapmalarının" atletizmi bilenler bakımından başka "mantıklı hiçbir izahı yoktur!" Süreyya'nın 1500 metrede Ebru'nun koşmasını istemediğini, Tunus'ta müsabakaları izleyen spor yazarları çok iyi biliyor! Süreyya "çok rahat madalya alacağı 800 metre de neden yarışmadı?" Bu soruların cevabı belliydi: "Süreyya, Ebru'ya geçilmek istemiyordu!" Neden? İşte "işin içindeki iş" burada idi! Süreyya ile Ebru arasında kan davası vardı! Kan davasını çıkaran da, dikkat ediniz ve altını çiziniz; Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Yurdadön idi! Bu klasmandaki müsabakalar için elindeki 8-10 atlet ve bunların 5-6 antrenörü olan Yurdadön, maalesef oyunlara gidecek kafile tesbit edilirken, büyük bir hata yapmış, kafileye alınacak antrenörler arasında "ayrıcalık" gözetmişti: "Türkiye'de doğan atletlerin antrenörleriyle, sonradan Türk olan atletlerin antrenörleri arasındaki tercihini, iki altın madalya getiren atletlerin hocası yerine, bir altın madalya bile getiremeyen ama getireceği tahmin edilen bir atletin hocası lehine kullanmıştı!" İşte "bu tercih", arada laf getirip götürenler tarafından kötü niyetle kullanılmış, Yurdadön gelişen çekişmeye seyirci kalmış ve olan da olmuştu! Sonuç: Bir yanda "profesyonel bir sporcu olan" Ebru, "ekmek parasını kazanmasında birinci derecede rol oynayan hocasına yapılan haksızlığı ortaya koymak", öte yanda "gönül ilişkisinin de bulunduğu hocasının Tunus'a iltimasla götürülmediğini ispat etmek için" Süreyya, 1500 metrede "birbirlerini geçmeyi hedef haline getirdiler" ama Yurdadön ve arkadaşları olumsuz bu gelişmeleri önleyemediler! Ve görüldü ki, "hoca seçiminde iki altın madalyalı hocaya yaptığı haksızlık" bir "bumerang gibi" döndü dolaştı, Yurdadön'ü vurdu! İşte, CNN Türk'te sayın Yurdadön'ün "kıvırtması" ve gerçekleri gizlemesi bu yüzdendi! 8 -10 atleti ve 5-6 antrenörü bile yönetemediği ortaya çıkıvermiş, herşeyi eline yüzüne bulaştırmıştı! Dilerim bu olaydan ders alır ve benzer hatalara bir daha düşmez! "Başkalarını suçlamadan önce" de aynaya bakar ve kendi kendine sorar: "Acaba ben ne yaptım, hatam nerede?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.