Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolunu açacak olan şey; Aziz Yıldırım'ın başkanlık koltuğunu boşaltmasıdır…
Bu başlıkla kimden söz ettiğimi herhalde herkes anlamıştır; "Kızdırmasınlar beni ha, yoksa gitmem" diyen Aziz Yıldırım'dan!..
"Başkanlığı döneminde" Galatasaray 4'üncü yıldızı taktırdı, "kalırsa", görülüyor ki, "stadına da kavuşan" Beşiktaş'a da "3'üncü yıldızını taktıracak!.."
Onca yıldız futbolcuya, onca sportif direktöre, onca teknik direktöre "bol keseden yağdırılan" onca milyon dolarlar, avrolar, TL'ler, sonuç; "şampiyonluklar Galatasaray'a ve Beşiktaş'a", Fenerbahçe'ye kalan ise gözyaşı ve hüsran, bitmedi; kasa defterine de yazılan, borç üstüne, borç!..
Halbuki, "tek kuruş harcanmadan yapılacak" bir şey var, Fenerbahçe'ye "şampiyonluk yoluna açacak olan"; Aziz Yıldırım'ın "bunca yıldır oturduğu" koltuğu boşaltması!..
İşte Fenerbahçe için "şampiyonluk formülü" bu kadar basit!..
Çok istiyorsa, "amatör" tabir edilen basketbol / voleybol şubeleri için, "tüzük değişikliği yapılarak" bir "eş başkanlık getirilir" ve de Aziz Başkan "eş başkanı yapıldığı o şubeler" ile mutlu olur, gider!..
"Hesap sorulamayan" bir başkan, "Evet efendimci" bir yönetim ve de "hesap soramayan" bir genel kurul ile, dönüp dolaşılıp gelinen yer, artık bellidir; "gözyaşı ve hüsran" mezarlığı!..
VOLKANLAR MESELESİ
Gelelim, herkesin ders alması gereken bir "takdir-i ilahi" tablosuna!..
Başakşehir-Fenerbahçe maçında "iki Volkan" beraberce, Beşiktaş'ı ligin bitimine iki hafta kala, "Fenerbahçe Teknik Direktörü Pereira'nın bile pes ve ilan ettiği gibi", şampiyon yaptılar; biri "tutarak", öteki "tutamayarak!.."
Neden "takdir-i ilahi tablosu" diyorum; zira Aziz Yıldırım "Fenerbahçeli Volkan'ın milli takıma çağrılmaması" konusunda, "asıl sorumlu olan" Volkan'ı bir yana bırakıp, Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim'den, spor yazarı Attila Gökçe'ye kadar "suçlamadığı", hem de "ağır şekilde suçlamadığı" kimse bırakmamıştı!..
TSYD Başkanlığı da yapmış, gazeteciliğin ve spor yazarlığının duayenlerinden sevgili Gökçe için, hiç yüzü kızarmadan "Bu konuda yazı yazdırttılar" bile demişti!..
Tanıdığım "en dürüst" ve "en doğrucu Davut" gazetecilerden biri ve de "kalemini satmaktansa kırmayı tercih edecek" olan " Attila Gökçe için "bu çirkin ve ayıplı ithamı yapan" zata, "bu sebeple verilebilecek en ağır cezayı", işte "Milli takıma çağrılan ve çağrılmayan" iki Volkan "böylece ve beraberce" kestiler; işte takdir-i ilahi!..
Şimdi, Aziz Yıldırım'ın "bu çirkin ithamı" için haklı olarak tepki gösteren gazetecilere, "Ne var yani, biz onları eleştiriyoruz, elbette onlar da bizi eleştirecekler" deyip "bu ayıbının üzerini örtmeye çalışan" spor yazarı meslektaşlarıma da bir çift sözüm var:
Öncelikle soruyorum; "bir gazeteci için" ortaya belge, delil, şahit koymadan "Ona yazı yazdırttılar" demek, en büyük hakaret değil midir? Sizler için "böyle bir iddiada bulunulsa" ne hisseder, ne düşünürdünüz?..
Dahası da var; düşünmeye devam edin, bakalım; "Fenerbahçeli Volkan neden özür dilememekte direniyordu", acaba?..
Pazartesi gecesi ortaya çıkan "Volkanlar arasındaki farkı", çok daha önceden "fark etmiş" ve de "meydandan 'hakkı yenen bir mazlum' ve de 'rest çeken bir kahraman' olarak çekilmeyi' tercih etmiş olmasın", sakın?..