Konuştukça batıyorlar!..

A -
A +

"İmza kampanyası" olayında, "birileri tarafından fena hâlde kullanılan" Galatasaraylı yöneticiler, "bu eziklik içinde" ve "stat konusunda kendilerine verilen sözlerin tutulmasının zamana bırakılmasının" hayal kırıklığı içinde, tam bir "hedef saptırmacası" ile şimdi de "Federasyona hücuma geçtiler!.." Sevgili Adnan Polat kardeşimiz ekranlarda gürlüyor;"Erciyes maçında aldığımız yara ile yarış dışına itildik!.." Neymiş; "sahaya atılan bıçak kapalıymış, sonradan yardımcı hakemin açtığı bu kapalı bıçak yüzünden Galatasaray'a haksız olarak seyircisiz oynama cezası verilmiş ve seyircisiz oynadıkları için de, Ali Sami Yen'de Erciyes'e yenilmişler!.." Acaba "Erciyes, Galatasaray'ı Türkiye Kupası'ndan elerken de, federasyon Galatasaray'a seyircisiz oynama cezası mı vermişti?.." Galatasaray "bu sezon" Erciyes'e kaçıncı defa yenildi, sevgili Polat, bunu bilmiyor musun?.. Üstelik Galatasaray ilk defa mı "seyircisiz" oynuyor?.. Kulübü de, takımı da, camiayı da "bu hâle düşürün", sonra da "hedef saptırmacası" ile "Federasyonu topa tutun"; el insaf!.. Siz "tutulup tutulmayacağı belli olmayan" ve "hâlâ tutulmayan" sözler yüzünden "Fenerbahçe'nin hiç istemediği" bir Federasyonu "faka bastıracak" oyunların içinde yer alacaksınız, sonra da "hakem düdüklerinin, Disiplin ve Tahkim kurulları kararlarını bahane ederek" Federasyonu suçlayıp, kendinizi camia önünde temize çıkarmaya çalışacaksınız; buna kargalar bile güler!.. Adama sorarlar; "kuzum" neye dayanarak ve güvenerek "şampiyonluk yarışında vardık ama itildik" demeye gelen sözleri söyleyebiliyorsunuz?.. Hiç mi takımın aldığı sonuçlara, sahada oynadığı futbola ve "herkesle alay edercesine" her hafta bir başka tertip ve taktikle sahaya çıkıp işi "çorbaya çeviren", takımı darmadağın ederek kadroda arkadaşlık ve birlik bırakmayan, Başkan Özhan Canaydın ile birkaç okuldaşı yönetici haricinde kimselerin sevmediği ve güvenmediği teknik direktörünüze bakmıyorsunuz?.. "Bitti bitiyor, tamam gelecek ay temeli atıyoruz" dediğiniz stat işinde, dönüp dolaşıp "iki üç tane büyütülmüş resme" geldiniz; Faruk Süren'in yıllarca yaptığı uyutmacanın bir benzeri!.. Üstelik Süren camianın önüne "bir maket" koyuyordu, sizde o bile yok!.. "Sattık, satıyoruz. Dubai'de iş bitti... İngiltere'deki daha fazla verdi, o alacak, ABD'den geliyorlar, teklifleri müthiş" gürlemelerinden sonra, Divan Kurulu'nda zâtıâlinizin "İstediğimiz parayı vermezlerse Riva'yı satmayız. Ya her derde deva olur, ya orada durur" demesinin "nasıl" bir dönüş olduğunu ve ne anlama geldiğini, camiayı bıraktım, herhalde Başkan Özhan Canaydın bile anlamamıştır!.. Alkışlar!.. >> Sorumluluk kimde?.. Ortamı geren, kulüpler ve taraftarlar arasında düşmanlık tohumlarını "her ağızlarını açışta" ekmeye devam eden yöneticilerin, sporumuzu ve futbolumuzu nereye götürdüğü ortada!.. İnsafsızca, iz'ansızca "hakemlere hücum ederek", tribünlerde ve sporcularda "hakemlere bir damlacık inanç bırakmayan" bu zihniyete "Dur" demesi gereken "Spor teşkilâtı" hiç ama hiçbir şey yapmıyor; sadece seyrediyor!.. Halbuki "statlarda Şeref tribünlerinin sahibi" Spor Teşkilâtı; hatta bütün spor tesislerinin, salonlara varıncaya kadar "asıl" sahibi!.. Futbol Federasyonu başta federasyonların disiplin kurullarının yöneticilere verdiği cezaların "ciddiyetle uygulanması" Spor Teşkilâtı'nın elinde!.. Ama "Halûk Ulusoy'u yok etmek için" Futbol Federasyonu'nun "yok olmasını" göze alan bir teşkilâtla ve "Bize ne, Federasyon hâlletsin" diyen teşkilât yöneticileriyle karşı karşıyayız!.. Kaç zamandır yazıp geliyoruz: "Kulüp başkan ve yöneticilerinin işlediği suçlar sadece Futbolu ilgilendirmiyor, sporun üç büyük suçundan biri olan şiddeti körüklüyor, olaylar basketbola, voleybola, hatta yüzmeye kadar sirayet ediyor. Onun için bu suçlar Spor Teşkilâtı'nın Merkez Disiplin Kurulu'nun işi olmalı. Şeref tribünleri Spor Teşkilatı'nın olduğu için ceza uygulamaları da titizlikle izlenir. Üstelik olay sadece Şeref tribünlerine girememek değildir. Bu süreçte, yöneticilikle ilgili hiçbir faaliyette bulunamamalıdırlar, bunun takibi de ülkenin her yerinde Spor Teşkilâtı tarafından yapılırsa, ceza 'ceza' olur!.." Duyan kim, dinleyen kim?.. "Futbol Federasyonu yıpranıyor" diye Allah bilir ellerini ovuşturuyorlardır!.. Bu zihniyetle "olaylar" önlenebilir mi?.. Hadi canım siz de!.. >> Necmi Ağabey!.. Rahmetli Kemal Ilıcak'ın deyimi ile "Kral" Necmi Tanyolaç, "Spor Müdürü" olarak "çağdaş" Türk Spor Basını'nın kurucularından biriydi; rahmetli Namık Sevik Ağabeyle birlikte!.. Benim de "spor gazeteciliğindeki hocalarımdan" ve Mehmet Ali Kışlalı - Necati Bilgiç - Necmi Tanyolaç üçlüsünden biriydi!.. Namık Ağabey Milliyet, Necmi Ağabey Tercüman gazetelerinin spor sayfalarına getirdikleri "yenilik, heyecan, coşku, güzellik, kalite, itibar" ve en az bunlar kadar "müthiş" bir "gazetecilik rekabeti" ile "gazeteleri son sayfalarından okunur" hâle dönüştürmüşlerdi!.. Namık Ağabey "erken yaşta" aramızdan ayrılmış; Necmi Ağabey de "Güneş Gazetesi" macerasından sonra "spor dışı" köşesine çekilmişti!.. Şimdi "Hürriyet gibi" büyük bir gazetede spor yazmaya başladı; çok sevindim!.. Onun tecrübesinden, bilgisinden, insanlığından, gazeteciliğinden, spor adamlığından spor dünyamızın alacağı çok dersler var; biz spor yazarları ve futbol yorumcuları başta!.. Sporumuza hayırlı olsun!. >> Haksız mıyım?.. Buyurun bakalım; "sezon boyu hiç yenilmeyen" Galatasaray B Genç Takımı, İstanbul Şampiyonluğu final maçında Fenerbahçe B Genç takımına "penaltılar" ile 7 - 6 mağlûp olmuş ve Kupa'yı Sarı - Lâcivertli takım kazanmış!.. Fenerbahçe'ye 100' üncü yılında bir kupa daha; kutlarım!.. Birkaç sezondur hemen hemen her spor branşında Fenerbahçe önünde "sahalardan, salonlardan, pistlerden, kulvar ve pisinlerden başı önde ayrılan" Galatasaraylılara da bir çift sözüm var: "Aranızda bir düz taban var" galiba; acaba kim?.. >> Milleti aptal sananlar!.. Kahkahadan kırılmak mı gerek, yoksa hüngür hüngür ağlamak mı?.. Hadi, "gözü kararmış" yöneticilerin "ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor" ve maalesef Spor Teşkilâtı'nın gafleti yüzünden yakalandıkları "ishal- i kelâm" hastalığını tedavi ettirmeye gerek görmüyorlar; peki ama "anlı ve de şanlı" medyamın "bazı" müdürleri de dahil, "bir çok" yorumcusuna, yazar - çizerine ne demeli?.. Bir yandan, "Bu federasyon gidiyor. Bu federasyon topal ördek. Hatta nisan ayının sonu gelmeden mahkeme federasyona kayyum atayabilir. Mutlaka seçim olacak ve Ulusoy gidecek. Zaten seçim olursa aday olmayacağını açıkladı" diye yazıp çiziyorlar; özetle, federasyona biçtikleri ömür en fazla haziran sonu!.. Öte yandan kıyameti koparıyorlar: "Ulusoy'un talimatı ile düdükler çalınıyor, kartlar gösteriliyor, penaltılar veriliyor ya da verilmiyor. Merkez Hakem Komitesi, Disiplin ve Tahkim Kurulları Ulusoy'un talimatı ile hakemler atıyorlar, kararlar alıyorlar, cezalar kesiyorlar, diyet ödüyorlar, infaz ediyorlar!.." Şimdi soruyorum: Türk hakemliğinin yarınında olacak olan "bunca" genç hakem, Türk hakemliğine "bunca" yılını vermiş "onca" hakem, "gitmesi kesinleşen" bir Federasyon Başkanı'nın "emri ile" nasıl düdük çalarlar; bunlar aptal mı, yoksa deli mi?.. Yoksa, Halûk Ulusoy'un "gizli ve gizemli güçleri" var da, "bunca" hakemi büyüleyebiliyor mu?.. MHK'nın, Disiplin ve Tahkim Kurulları'nın "onca" ünlü eski hakemi, hukukçusu, spor adamı, üstelik içinde Fenerbahçelisi de, Galatasaraylısı da, Beşiktaşlısı da, diğer kulüplerin taraftarı olanlar da var; nasıl "2 ay içinde gidecek" bir Federasyon Başkanı'ndan talimat alarak, isimlerini, kariyerlerini, geçmişlerini ve geleceklerini lekeleyecek pespayelikte bir "emir kulu" pozisyonuna soyunurlar; bu insanlar bu kadar mı aptal, ya da deli?.. Elbette değil, hem de hiç değil!.. Yapılan iş, tam bir şaklabanlık, tam bir oyun bozanlık, tam bir "kulüp kapıkulluğu!.." Elbette, "bunları söyleyenler ve yazanlar" da, ne aptal, ne deli!.. Sadece "bir büyük yanlışları var"; herkesi "aptal" sanıyorlar!..Onlara inanan, "gözleri körleşmiş" fanatikleri de, "Saldım çayıra, Mevlâm kayıra" zihniyeti ile tribünlere gönderiyorlar!.. Sonra da tribünlerde şiddetin daniskası!.. İşte sorumlular ortada!.. Ayağa kalkın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.