"Arsenal'den çok korkmuş" Fenerbahçe, Londra'da bütün bir maç boyu "gol yememek için direndi" ve başarılı da oldu; "bir puan aldı"; dahası "prestijini korudu"; zira "Türk İddaa'sında bile", bu maç için "skor üzerine bahislerde" verilen "en düşük" paranın karşısında "yazan skor" yanlış okumayacaksınız; "4 - 0 Arsenal galibiyeti" idi, "diğer" bütün skorlar "misli misli" fazlaydı!.. Fenerbahçe "bu hava içinde" İngiltere'ye gidince, "tek hedef" de beyinlerdeki bu "peşin" korkuya göre çizilmişti; "Aman fazla gol yemeyeyim ve bunun için de ilk şart; ilk golü yememek!.." "Alex'in olmaması" ve Aragones'in "sahaya mecburen Alex - Semih - Güiza üçlüsünden iki tanesini çıkarabilmesi", zaten "defansa dayalı taktiği iyice muhkem hâle getirmişti"; Volkan'ın "maçın kahramanı oluşu", direkler, Arsenal'li forvetlerin Van Persie ve Nasri başta özellikle ilk 20 - 25 dakikada "gol kaçırmakta yarışmaları", doğrusu ya, "Emirates direnişinin başarı ile noktalanmasını sağladı"; tebrikler!.. Elbette "bu direnişin başarı ile noktalanmasında" açık açık görüldü ki; "ikisi hariç" oynayan bütün futbolcuların büyük katkısı vardı!.. Roberto Carlos ile Kâzım "bu çabaya hemen hemen hiç emek koymadılar"; koyamadılar!.. "Arsen Wenger'in bebeleri" ise, ilk yarım saatte onca baskıya ve fırsata rağmen "anahtar golü" atamayınca, "müthiş olan" pas ve top hakimiyeti yüzdelerini düşürmeye, kale önü fırsatlarında acemice davranmaya ve paniklemeye, birbirlerine bağırmaya başladılar; sonunda da "bir puana bile razı olur" hâle düştüler; Fenerbahçe "biraz kendine güvenebilse", hiç olmazsa "gol atabileceğine inanmış" bir şekilde bir - iki "maç sonu kontratağı" yapabilse "golü bile bulabilirdi"; zira Arsenal'li çocuklar "maç başına göre" dağılmış ve oyundan düşmüşlerdi!.. Görüldü ki; Arsenal, Adebayor ve Walcott'un yerini Ramsey'lerle, Van Persie'lerle, Bendtner'lerle dolduramamıştı; ama Fenerbahçe'nin de "hezimete uğramayayım" korkusu, "İngiliz ekibinin, bu eksiklerin bedelini sahasında alacağı bir mağlûbiyetle ödememesini" sağlamıştı!.. Peki, "bu direniş" ve "0 - 0'lık sonuç" ne sağladı; hele hele Porto'nun, Dinamo Kiev'i Kiev'de "yenerek" ve "puanını 6'ya yükselterek" Portekiz'e döndüğü bir gecede?.. Şimdi Fenerbahçe'nin "Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam edebilmesi için Porto'yu İstanbul'da, Dinamo Kiev'i Kiev'de yenmesi gerek!.." Hatta, "grupta sonuncu olmayarak, UEFA Kupası'na katılma hakkını alabilmesi için" de belki "bu iki galibiyet" zorunlu hâle gelebilir!.. Elbette "olabilir"; ama zor, hem de çok zor!.. Hesaplar "Porto, nasılsa Kiev'de mağlûp olur" üzerine yapılmıştı ama, "Porto yendi"; puanın hatta "tek gol üzerine kurulacak" averaj hesaplarının bile önemli olduğu bir tabloda, Porto'dan yenilen 3, Arsenal'den yenilen 5 golün ve "İstanbul'da Dinamo Kiev'i yenememenin bedeli", acaba "Londra'dan getirilen" bir puan ile dengelenebilecek mi; yaşayıp göreceğiz!.. Bence, "0 - 0"a bağlanan sonucun, Fenerbahçe'ye her şeyden önce ve asıl "artı" katkısı, "Galatasaray derbisi öncesi" taraftara da, camiaya da, teknik heyete de, futbolculara da "aşıladığı" moral oldu; bunu da "Pazar gecesi" Galatasaraylılar "açık açık" görecek!..