Bunca yıldır "lig maçı" seyrederim; Göztepe-Galatasaray maçındaki gibi bir "futbol maskaralığı" görmedim!.. "Böylesine maskaralıklar", bir hazırlık maçında bile olmaz!.. "Böylesine maskaralıklar", hatırlarım, bir zamanlar Kınalıada - Burgaz - Büyükada arasında, yaz aylarında "baklavasına, gazozuna iddialı maçlar" yapılır, işte o maçlarda bile olmazdı! "Böylesine maskaralıklar", o maçlarda bile, "bir takımda, bütün bir maç boyu ve bu kadar çok sayıda futbolcuyla yapılmazdı!.." "O maçlarda bile", diğer ünlü futbolcuları bıraktım, zamanın "çalım üstatları" Lefter'ler, Kadri'ler bile, "hadlerini bilir", zamanında pas verir, çalımı "kıvamında bırakır", saha kenarındaki binlerce seyirciden alkış alırlardı!. Ve de... Her maçta "o çalımlardan sonra" dörder - beşer gol atarlardı!.. Galatasaray'ı "Kınalı ya da Burgaz takımlarına döndüren" Hasan'lar, Arif'ler, Berkant'lar, Ayhan'lar, Ergün'ler ne yaptılar?.. Hayatında bir tek "lig maçında soyunmamış" bir kaleciye, 90 dakika boyunca Arif'in 30 metreden salladığı tesadüfi vuruş hariç, "çerçeveyi bulan" bir tane şut bile atamadılar!.. Yaptıkları her çalımdan sonra, kaptırdıkları her top kalelerine "kontratak olarak döndü" ve bu kontratakların iki tanesi de gol oldu!.. Göztepe hücumcuları, biraz soğukkanlı ve becerikli olabilselerdi, "Bursaspor rezaletinin bir benzerinin yaşanmasının önüne kimse geçemezdi"; Mondragon bile!.. "Hasan Vak'asını" iki yıldır yazıp geliyoruz!.. Fatih Terim döneminde, "hocasından gözünü ayıramayan" ve "kenara alacak" diye ödü kopan Hasan Efendi, Lucescu geldiğinden beri "Ben sahada istediğimi yaparım arkadaş, bana kimse karışamaz" diyerek, bildiğini okuyor ve "kenardaki dahi (!) ve de cesur (!) hoca, seyrediyor da, seyrediyor!." Ve tabii, "Hasan vak'ası hastalığı", bu hastalığa yakalanmaya müsait başka futbolculara da "bulaşmaya başlıyor!.." "Çalımda Hasan'ın ardına takılan" Arif, bir de "her duran topa vurması mecburi olan adam" etiketini kendi eliyle ve kimseye sormadan göğsüne asıyor!.. Dahi (!) ve de cesur (!) hoca, bunu da seyrediyor ve "müdahale dahi etmiyor!.." Öyle olunca da, Berkant'lar, Ayhan'lar, hatta Ergün'ler, bomboş adamlar bekleşirken ya da rakip defansın arkasına kaçacak koridorları bulmuşken, pas verecek yerde "dönüp bir çalım daha atmaya" ya da "çalımlarla 6-7 kişilik defans bloklarını ortadan delmeye" heveslenmeyi marifet sayıp, topları hovardaca ve bolca kaptırmakta yarışıyorlar!.. İşte "korkak" bir teknik adamın korkaklığı "asıl burada" ortaya çıkıyor!.. "Sarı ve kırmızı kartkolik" olan futbolcularını "yola getirecek" cesareti olmayan ve "bu yüzden o maskaralığı tedavi edemeyen" Lucescu, "gene korkaklığı yüzünden", Galatasaray takımına musallat olan "başıboşluğa, vurdumduymazlığa, egoistliğe, çalım hastalığına" da çare bulamıyor!.. Ve en önemlisi "gruplaşmanın takımı kemirdiğini", bizler görüyor ve biliyoruz da, "o görüp tedbirini alamıyor!.." Söyleyin Allah aşkına, Göztepe maçında, "Hocalarının getirdiği" Niculescu'ya Hasan'lar, Arif'ler "doğru dürüst bir tane pas verdiler mi?" "Voleybol oynar gibi", sağdan sola, soldan sağa yüksek ortalar yapılıp durdu ve "ortadaki" Niculescu da kafasını yukarı kaldırıp "bu toplar nereye atılıyor, neden böyle atılıyor" diye düşünmekten yoruldu!.. "Bu adamlar", özellikle Arif, yıllar yılı "kendi gruplarından olmayan yabancılara" hatta "Türk olanlara bile", aynı "yıldırma ve gönderme" taktiğini hep uygulamışlardı!.. Bir nebze Fatih Terim, o da son yıllarında "bunu önleyebilmiş" ama "korkak" Lucescu "üzerlerine gidemediği" hatta "boyun eğdiği için" hastalık hemen hortlamıştı!.. Neymiş, "Ben korkak değilim, bakın bazı maçlara üç forvetle bile çıkıyorum" diyormuş!.. "Korkaklar, evlerine giderken geçmek zorunda oldukları mezarlıktan, hiç istemedikleri ve karanlığa kalmamaya gayret ettikleri halde, yılda bir iki defa da işleri geç bittiğinden gece geçmek durumuna düşünce, mezarlık boyunca ıslık çalarlar", bu ona benziyor; aslında yürek selanik!.. "Selanik" olduğu da, Hasan'lara, Arif'lere, Bülent'lere, Ergün'lere "bir şey söyleyemeyen" Lucescu'nun, çıkıp da Göztepe hezimetinin faturasını "biçare" Vittoria'ya yazması ve "Seni ülkene gönderirim haa..." diye tehdit ve teşhir etmesiyle ortaya çıkmıyor mu? "Korkak değilsen" bu sözleri Arif'lere, Bülent'lere, Hasan'lara söylesen ya!.. Onları yola getirsen ya!.. "Seni dinlemediklerinde" yedek kulübesine çekip "kulaklarını büksen" ya!.. Nerede o cesaret?.. Geçen yıl da Okan'lara, Emre'lere "bunu yapamamış", şampiyonluk uçup gitmişti!.. Bu yıl da "benzer olaylar" cereyan ediyor; cesur (!) Lucescu seyrediyor... "Aslan" Cansun yönetimi de "Lucescu'yu seyrediyor!.." Göztepe maçından sonra, bir Galatasaraylı taraftar koluma yapışıp "Öcal ağabey, keşke Tahkim Kurulu Hasan'ın cezasını bir maça indirmeseydi de, Hasan bu maçta oynamasaydı; belki yenilmezdik" demişti!.. Şimdi ben de diyorum ki: "Ey Galatasaraylılar, Disiplin Kurulu Lucescu'ya 1 ay ceza verdi, dua edin Tahkim Kurulu cezayı indirmesin..." Belki Lucescu tribünde otururken, "Galatasaray elinden kaçırdığı liderliği tekrar yakalayabilir!.." Yoksa, sonuç; "geçen yılki gibi!.."