Kral artık çıplak!...

A -
A +

Bakıyorum, "Aysalperverler ve Manciniseverler" de, artık "taraftarı ve camiayı kandırmaca oyununu bırakıp", gerçekleri yazmaya başladılar!.. Maç sonrası yorumlarında "onlar bile" öyle eleştiriler yaptılar, "Takım / Oynanan Futbol / Futbolcular / Mancini" için öyle cümleler yazıp, söylediler ki, bugün bize yazacak pek bir şey bırakmadılar!.. Bu tablo bile Galatasaray adına "durumun ne kadar vahim olduğunu" gösteriyor!.. Durum vahim de, "Ne olacak" sorusu "boşlukta!.." Zira, "Futbolu öğrendim" diyen bir Başkan var ortada; TV ekranı ve spor sayfası masalcısı!.. Dahası, "futbolu ne kadar öğrendiğini" ortaya koyan bir sözü de var, ortada; "5 maçı kazan, parayı al. Futbolcu gerekirse sahada birbirini dövüp yine kazanır ve o parayı alır!.." İşte "bu zihniyet" ile "Chelsea maçının primini 750 bin dolardan 1 milyon dolara çıkaran" ve "bu prim artışının futbolcular tarafından sevinçle karşılandığı" haberlerini gazetelerde okuyan bir Başkan var ortada!.. Sonuç; bıraktım rakibi, bıraktım birbirlerini dövmeyi, "90 dakika boyunca bir defacık bile futbol topunu dövemeyen" ve de Chelsea kalecisi Petr Cech'in kalesine "bir şut bile atamayan" bir Galatasaray var, ortada!.. Üstelik oynanan futboldan da öte, başka bir "utanç" tablosu da var ortada; "zaman zaman kulübede ayaklarını uzatarak seyrettiği" maçın sonrasında "elini uzatan Mourinho'nun yüzüne bile bakmayıp soyunma odasına giden", ama gazete haberlerine göre, otobüse giderken yerde gördüğü "50 pence (yarım sterlin)'i eğilip alarak, cebine koyan" bir "İtalyan centilmeni (!)" ile ilgili görüntüler!.. Soruyorum Aysal'a; bu tablo, "Mancini'ye yakışsa bile", Galatasaray'a, Galatasaray teknik direktörüne ve Fatih Terim'i "alaylı bulan" ve "içine sindiremeyen" bir Başkan'a yakışıyor mu?.. Çok açık ki, "tertip ve taktik rotasyonu / savunma tutkunu" Mancini, Galatasaray takımını "kobay ekibi" olarak görüyor; her maçta takımla, tertibiyle, taktikleriyle oynuyor da, oynuyor!.. Sonuç; takımda ne ruh, ne güç, ne arkadaşlık, ne uyum, ne moral, ne öz güven, ne hocaya güven, ne görev, ne sorumluluk, ne onur, ne gurur, ne mücadele, ne hedef kaldı; al futbolcuları, vur hocalarına; hiçbir farkları yok!.. Ama, futbolcular da, hocaları da "tâli" sorumlular; "asli" sorumlu ise ortada; Ünal Aysal ve "Kral artık çıplak!.." Camiaya "beş yıllık masallar anlatırken", Galatasaray'ın bugününü yok ediyor", (ki, "o bugün, yarın için anlattığı masallara temel olacak) farkında bile değil!.. Galatasaraylı futbolcular "parayı verince, birbirlerini döverek maç kazanacak" elemanlar; Galatasaray'ın Hocası, "ona dalkavukluk edecek" bir eleman!.. İşte "koca kulübü, "holdingi", Galatasaray takımlarını da "fabrikaları", CEO başta olmak üzere kulübün profesyonellerini, teknik adamlarını, sporcularını "personel / eleman" gibi gören bir Başkan'ın "söz ve uygulamalarının" Galatasaray'ı getirdiği "kurumsallaşma (!) durağı!.." Çok açık olarak görülüyor ki, "Galatasaray Başkanlığı", onu "kısa zamanda bu kadar büyük bir üne kavuşturunca" ve bu gelişme, "gazete manşetlerinin / TV ekranlarının büyüsünün dayanılmaz ağırlığı" ile birleşince, Divan Kurulu'nda, gazete sayfalarında, TV ekranlarında, sporu, kulüp yönetimini, sporcuyu, teknik adamı anlayan, bilen "bunca yılın Galatasaraylılarının yaptığı haklı ve doğru uyarılar" bir kulaktan girip, öbür kulaktan çıkar oldu ve işte sonucu; Stamford Bridge Stadı'ndaki "çok hazin ve Avrupa basınına alay konusu olan acizlik tablosu!.." Merak ediyorum; "o gece vicdanı rahat olarak uyuyabildi mi", Ünal Aysal?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.