Krallar ne olur, ne olamaz?

A -
A +

Bugün, bu gece ve yarın gece "Avrupa kupalarında oynayacağımız maçları yazmam" gerekirdi!.. Üç büyüklerin haftalardır oynadığı, daha doğrusu "oynamadığı, oynayamadığı futbol" yüzünden bu fikrimden vazgeçtim!.. "İnanmadığımı yazmam" bana yakışmazdı; "Böylesine önemli maçlardan hemen önce inandıklarımı yazmak" ise hem "moral bozucu" olurdu, hem de gereksiz!.. Galatasaray'a da, Beşiktaş'a da, Fenerbahçe'ye de "başarılar" dileyerek, "yazmak istediğim" konuya döneyim!.. Sevgili Naci Arkan, "Hakan'ın futbolu bırakması gerektiği" görüşünde. "Kendi penceresinden baktığında" gördüklerini, "mükemmel" temellere oturtarak, bu görüşü savunan "okuduğum çok yazının" en iyisine imzasını atmış!.. Sevgili Necmi Tanyolaç ağabeyin "hepimizin olduğu" Kemal Ilıcak'ın Tercüman'ında, yaptığı "unutulmayacak" sayfaya Metin Oktay için attığı "unutulmayacak" manşetini de örnek veriyor!.. O manşet!.. "Kral palyaço olamaz!" "Çok uzun yıllar" içimde kalan, bende kalan, hatıralardan, sözlerden ve düşüncelerimden "nihayet" söz etmek durumundayım!.. Zira, "o sayfa, o başlık ve Metin Oktay" örnek gösterildi ve Hakan Şükür'e denildi ki; "Metin Oktay bıraktı, palyaço olmadı, sen bırakmazsan olacaksın!.." Bence, "yarım" bir görüş ve örnek!.. "O manşetler" ve "o manşetlere benzer" yazılar, yorumlar, görüşler ve sözlerle "baskı yapıla yapıla" Metin Oktay'a futbol bıraktırıldı ve Metin Oktay "palyaço olmadı"; öyle mi?.. Metin Oktay'ın "dışardan gelen baskılarla futbolu zamansız, hazırlıksız bırakarak" ne olduğunu, "o muhteşem insan" ile beraber "yıllar yılı" yaşadık, özellikle "ben İzmir'de yaşadım"; o da "büyük acılar çekti", onun "gerçek dostları olanlar" da!.. "Burada", Metin Oktay'ın çektiklerini ve "futbolu sahada palyaço olmadan bıraktıktan sonra nelerin olduğunu", onu çok seven, ona hayran olan, ona saygı duyan bir dostu, bir arkadaşı, bir gazeteci, bir spor insanı olarak yazmak istemiyorum, yazmayacağım!.. Ama şunu yazacağım: "O baskılar olmasa", o yazılar yazılmasa, o manşetler atılmasa, aksine "futbolu bırakma yaşına yaklaşan" büyük sporculara, "sporun gerçekten hazmedildiği ve bir hayat tarzı hâline getirildiği" ülkelerde olduğu gibi davranılsa, Metin Oktay "futbolu bırakmaya hazırlana hazırlana, belki bir - iki yıl sonra" futbolu bıraksa ve "bu arada" futbolculuğu bıraktıktan sonra, "onun yerini dolduracak" bir başka "işe, meşgaleye hazırlanmış olsa", kısacası "futbolculuğun boşluğunu dolduracak" sağlıklı ve ona yakışan "bir şeye" talip ve sahip olsa, Metin Oktay "o acıları çeker" ve "o durumlara düşer" miydi?.. "Şöhretin zirvesinden" birdenbire "boşluğa düşmeyi" dünya tarihinde "kaç kişi, kaç ünlü" kaldırabilmiştir?.. Hele hele, "bizim gibi" vefanın, insafın çok sık unutulduğu ülkelerde!.. Bakınız, "elin oğlu" ne yapıyor?.. O, "faal sporculuğunun son yıllarına gelmiş" büyük sporcularını "el üstünde" tutmaya devam ediyor; "sahalarda, salonlarda yaşı sebebiyle yapamadıklarını değil", hâlâ ve hâlâ "yaptıklarını, yapabildiklerini ön plâna çıkararak", sporcusunun "faal sporculuktan sonraki hayatına alışmasını sağlayacak zamanı" onlara "yıkmadan, yok etmeden" veriyor!.. "Bu imkân" Metin Oktay'a verilmedi!.. "Bu imkân" Türkiye'de "çok futbolcuya, çok sporcuya" da verilmedi!.. Birdenbire "Sen bittin arkadaş, bırak" çığlıkları atılmaya başlandı!.. Dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak; dünyada "35 yaşında ve üstünde bir yığın futbolcu" sahalarda ve alkışlanıyor!.. Zidane örneği. Romario örneği. Yüzlerce, binlerce örnek!.. Biz ise, "Ankaragücü karşısında Mondragon hariç" ayakta "tek futbolcusu kalmayan", tek futbolcusu "doğru dürüst futbol oynamayan" Galatasaray'da "sadece Hakan'ı öne çıkarıp", açık açık kelle avcılığı yapıyoruz; "Bırak!..Bırak!.." Tekrarlarda açık açık görülen ve Hakan'ın "Oraya git" diyerek ve adeta "iterek" golü attırdığı Ümit, "uzun süren bir sakatlıktan yeni çıktığı için", koca bir 90 dakika "bitik bir hâlde" hiçbir şey yapmadan sahada dolaşırken, 65 dakika "çok şey yapmaya çalışan" etrafına bir yığın top indiren ve rakip defansla boğuşan Hakan'ı yok etmeye çalışmak, "19 yaşındaki" Arda'yı "milli maç yorgunuydu" mazeretinin ardına saklarken, Hakan'a "vur abalıya" misali, yazı yazı, paragraf paragraf yüklenmek; işte "o ülkelerde yapılmayan" bu!.. Zira, spora ve sporcuya sevgi var, sporcunun yaptıklarına saygı var, vefa var, insaf var!.. "Kral palyaço olamaz!.." Öyle mi?.. "Öcal, beni bana bırakmadılar.Çok baskı oldu. Kendim için en doğru kararı veremedim!.. 'Bırakma' diyenleri dinlemedim. Büyük bir boşluğa düştüm. Hazırlıksızdım!.." İzmir'de Metin ile "dertleşme" gecelerinde "bu sözleri" ondan çok duydum!.. Elbette, Necmi Ağabey "o manşeti atar ve o yazıyı yazarken" iyi niyetli idi!.. Ama, psikoloji bilimi "öyle" demiyordu!.. Metin'in sahadaki varlığından, Galatasaray takımına verdiği maddi - manevi güçten yılmış olan "kulüpçü" yazar - çizerlerin de kampanyaya katılması ile ortalık toz duman oldu ve "görkemli" bir jübile ile Metin Oktay'ın "faal futbolculuk hayatı" bitti!.. Ama, "işte o jübile ile", Metin Oktay da bitti!.. Şimdi sırada "bir başka Galatasaraylı kral" var!.. Sevgili Hakan, "hiç kimseye kulak asma", kararı verecek olan kişi "sadece ve sadece" sen ol ve gerekiyorsa sadece ve sadece "gerçekten inandığın" kişilerden görüş al!.. Spor tarihi, pistlerde, ringlerde, sahalarda, salonlarda "palyaço olmasın" diye sporu "hazırlıksız ve zamansız" bırakan, bıraktırılan, ama "şöhretten boşluğa düşmenin çaresizliği içinde" sporun yerini "mafya ilişkileri, uyuşturucu, alkol, kumar" ile dolduran, "psikolojik dengelerini kaybedip" yok olan ve "asıl" faal sporculuk hayatının bitiminden sonra "palyaço olan" o kadar sporcu ile dolu ki!.. "İsimlerini ve hayat hikâyelerini yazmaya kalksam" ciltlerle roman olur!.. Sevgili Hakan, "akıllı" olduğunu biliyorum ve biliyorum ki sen, spor tarihinin "talihsizler ile dolu olan" o acı sayfalarında yer almayacaksın!.. Zira, "kendin için en doğru kararı", kendin vereceksin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.